mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

HOROZUN DİLİ

Bir delikanlı Hz. Musa’ya gelerek dedi ki:

- Âdemoğullarının sözleri suya, ekmeğe, şana, şöhrete aittir. Hayvanların dillerini öğrenmek ; bu dünyadan göçme vaktinde ki tedbirlerini bilip, ibret almak istiyorum.

Musa as:

- Haydi efendim haydi!.. Vazgeç bu hevesten. Bunun önünde de, sonunda da bir çok tehlikeler var. İbret almayı, uyanmayı Allah’tan dile. Kitaptan, sözden değil... dedi ise de , adam ; Musa men ettikçe kızıştı , üstüne düştü. Zaten insana bir şey yasaklandığında o şeye hâris olur, gözü ona ulaşmaktan başka şey görmez olur.

- Ya Musa ... ey cömert er!.. Her şey kadrini, kıymetini senin nurunun parlaması ile buldu.  Beni bu muradımdan mahrum etmek lûtfuna yakışmaz. Allah vekilisin, muradımı vermez isen beni hüzünler içerisinde bırakırsın, dedi adam.

Musa as, Allah’a münâcâtta (du edip, yakarma) bulunup :

- Yarabbi!... Şeytan bu saf adamla alay mı ediyor ?.. Öğretsem; ziyankârlardan olacak , öğretmesem; gönlüme bir kötülük gelecek , dedi.

Allah dedi ki:

- Ya Musa öğret. Çünki biz, keremimizden hiç bir duayı asla reddetmeyiz.

Musa as. dedi ki:

- Yarabbi!... Sonra pişman olacak, ellerini dişleyecek, elbiselerini yırtacak. Kudret herkesin harcı değil. Acz, Allah’tan çekinen kişiye en iyi sermayedir. Zengin neden senden uzaklaştı ; kudreti var, sabrı terketti, dilediğini yapıverdi. Acizlik ve yoksulluk ; insanı hırslarla, onların oluşturduğu gamlarla dolu bir  ortama girmesini engeller. Gam, olmayacak dileklerin ardına düşmekten meydana gelir. 

Allah dedi ki:

- Ya Musa, sen onun dileğini ver.

Musa as. adama:

- İsteğin seni mahcup eder, yüzünü sarartır. Gel bu sevdadan vaz geç. Allah’tan kork. Şeytan seni aldatmış, dediyse de dinletemedi, inatla:

- Ne olursun, bari hiç olmazsa kapı dibinde yatıp duran köpek ile, kümes hayvanlarının dilini öğret, diye ısrarla yalvardı delikanlı.

Musa as. dedi ki:

- Peki, haydi git şimdi. Bu ikisinin dillerini anlayacaksın.

Adam sabahleyin:

- “Bakalım sahiden dillerini öğrendim mi?..” diye  kapının eşiğinde beklemekte iken, hizmetçi kadın dışarı çıktı ve sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek de yere düştü. Horoz hemen kapıverdi, yuttu. Köpek dedi ki:

- Ey horoz,  bize zulmettin. Halbuki sen buğday, arpa, mısır tanesi ne bulsan yiyebilirsin. Halbuki ben bunların hiç birini yiyemem. Böyle olduğu halde  kısmetimizi kapıveriyorsun.

Bu sözleri duyan horoz:

- Merak etme. Allah sana bunlara karşılık başka şeyler verir. Kederlenme, ev sahibinin atı sakatlanacak, yarın adamakıllı doyacaksın, dedi.

Adam bu sözleri duyunca derhal atı sattı. Dolayısıyla horozun dediği çıkmadı,köpeğe karşı mahcup durumda kaldı. Ertesi gün yine horoz ekmeği kapınca köpek dedi ki:

- A düzenbaz horoz... hani at sakatlanacaktı, bizler rızıklanacaktık?... Sözünde hiç doğru bulunmaz mı, kara yürekli!.

Her şeyden haberi olan horoz , köpeğe dedi ki:

- Atı sakatlandı, sakatlandı ama başka yerde. Çünki önceden sattı, ziyandan kurtuldu. Zararını da başkalarına yükletti. Fakat meraklanma. Yarın katırı sakatlanacak. O nimet ancak köpeklere nasip olur.

O haris adam hemencecik katırı da sattı. Dertten de kurtuldu, ziyandan da.

Üçüncü gün köpek horoza dedi ki:

- Ey beyliği davulla, dümbelekle ilan edilen yalancılar şahı!...Hani ?.. Nerede vaadin?..

Horoz:

- Acele katırı da sattı. Fakat yarın kölesi ölecek. Ölünce de akrabaları yoksullara, köpeklere ekmekler dağıtacaklar, dedi.

Adam bunu duyunca köleyi sattı, ziyandan kurtulduğundan yüzü parladı, neşelendi. Üç ziyandan da kurtulduğu için şükürler etmekte:

- “Kümes hayvanları ile köpeklerin dillerini öğrenmekle, kötü takdirlerden kendimi kurtardım!...”  demekteydi.

Ekmekten mahrum kalan köpek, üçüncü gün:

- Ey yalancı horoz!..Yalanların, düzenlerin nereye kadar devam edecek?.. Sen yalandan başka söz bilmez misin?.. dedi.

Horoz dedi ki:

- Hâşâ!... Ne ben yalan söylerim, ne de benim cinsimden olan diğer horozlar. Biz yalandan yunmuş, arınmışız!.. Horozlar müezzinler gibidir. Güneşi gözetler, vakit geldi mi diye bakar dururuz.  Vakitsiz “Haydin namaza” dememiz, kanımızı helal eder. Masum olan, yanılmayan ise; ancak vahye mazhar olan can horozudur!... Kölesini de sattı. Satar satmaz da öldü. Alan iki katı ziyana girdi. Fakat bil ki; malını kaçırdı ama, kendi kanına girdi. Bir ziyana uğramak, bir çok ziyanı def edecektir. Cismimiz , malımız ; canımıza fedadır. Canımıza gelecek bela, malımıza gelir. Gazaba uğradın mı, padişaha malını verir canını kurtarırsın. Fakat iş bilmez cahil, kazaya düşünce padişahtan malını kaçırmaya kalkışır. Fakat yarın da ev sahibi ölecek. Mirasçıları feryat figan ederek bir öküz kesecekler. Her kese epey pay düşecek. Dervişler neden riyazat yapar?... Çünki cisme verilen o eziyetler, canların bakâsına sebep olur.  Kâr ummaksızın veren ancak Allah’tır. Yahut O’nun huyuyla huylanmış olan Allah Velîsi. Çünki O “Gani” dir.  Başkaları ise yoksul. Riyazatta tenin ölümü diriliktir. Kendi varlığından ölmüş, Allah’la dirilmiştir.

O habis adam da horoz ne diyecek diye kulak vermiş dinliyordu. Duyduklarından ateşlenip, koşa koşa Musa Kelimullah’ın kapısına dayandı:

- Ey Kelîm, feryadıma yetiş!.. diye ağlamaktaydı.

Musa as:

- Haydi Müslümanlara ziyan ver, keseni, dağarcığını iki kat doldur!.. Sana aynada görünen bu kaza ve kaderi , ben kerpiçte gördüm. Akıllı kişiye, sonda görünecek şey önceden görünür. Bilgisize ise sonradan.

Adam feryad ederek dedi ki:

- Ey iyi ahlaklı... Lûtfet!..  Başıma kakma, yüzüme vurma. Ben iyiliğe layık bir adam değilim, ancak öyle hareket edebilirdim... ettim de. Sen benim liyakatsızlığıma iyi bir karşılık ver. Lûtfet!...

Musa as:

- Oğul, ok fırladı, geri gelmesi âdetten değildir. Fakat sana bir iyilikte bulunmak isterim. Ölüm zamanında imansız kalmayasın, imanla ölesin. İmanını yoldaş ettin mi, dirisin zaten. Ebedisin!...

Tam bu sırada adamın hali değişti, gönlü bulandı leğen getirdiler ... ama bu bulantı yemekten değildi. Ölüm alameti. A ham bedbaht!... Kıyametin ne faydası var sana?...  Dört kişi alıp evine götürdüler.

Musa as. Seher çağı duaya başladı:

- Ya Rabbi, sen onun imanını alma. Padişahlıkta bulun , bağışla onu. Yanılmış, şaşırmış, haddini bilememiş , fazla ileri gitmiş. “Bu bilgi senin harcın değil,” dedim amma, anlamadı, başımdan savıyorum zannetti. Sopasını ejderha yapabilen kişi, ejderhaya el atabilir... Sırrı gizleyebilen gayb sırlarına kavuşur... Su kuşundan başka kuş denize atılmaz, o da suda yaşamadığı halde denize atıldı, boğuluyor... Ey merhametli Allah’ım, sen elinden tut!...

Allah dedi ki:

- Peki... imanını bağışladım. Hatta dilersen dirilteyim de!.. Değil yalnız onu... hatırın için bütün ölüp gömülmüş olanları dirilteyim!.

Musa as:

- Yarabbi!.. Bu dünya ölümlü dünyadır. Sen onu o aydınlık âlemde dirilt. Bu fena dünya varlık dünyası değil. Sonunda yine ölecek değil mi?.. Sen onlara Rahmet saç!..

Ey insan: mal , mülk ziyanı cana faydadır, canı vebalden kurtarır. Sen de riyazata, canla başla sarıl. Tenini riyazata verdin mi, canını kurtardın demektir. Ey talihi yaver kişi; gönlüne riyazat isteği gelirse, secde et, şükranelikler dağıt. Madem ki Allah o riyazat isteğini verdi,o istek sana kendiliğinden gelmedi, seni “Kün!..” emriyle riyazata o çekti.

Mesnevi:3.Cilt - Sayfa:266-.....-277
Hamdi CENİK/İSTANBUL

ANASAYFA