HOROZUN
DİLİ
Bir
delikanlı Hz. Musa’ya gelerek dedi ki:
- Âdemoğullarının
sözleri suya, ekmeğe, şana, şöhrete aittir. Hayvanların
dillerini öğrenmek ; bu dünyadan göçme vaktinde ki tedbirlerini
bilip, ibret almak istiyorum.
Musa
as:
- Haydi
efendim haydi!.. Vazgeç bu hevesten. Bunun önünde de, sonunda da
bir çok tehlikeler var. İbret almayı, uyanmayı Allah’tan dile.
Kitaptan, sözden değil... dedi ise de , adam ; Musa men ettikçe kızıştı
, üstüne düştü. Zaten insana bir şey yasaklandığında o şeye
hâris olur, gözü ona ulaşmaktan başka şey görmez olur.
- Ya
Musa ... ey cömert er!.. Her şey kadrini, kıymetini senin nurunun
parlaması ile buldu. Beni
bu muradımdan mahrum etmek lûtfuna yakışmaz. Allah vekilisin,
muradımı vermez isen beni hüzünler içerisinde bırakırsın, dedi
adam.
Musa
as, Allah’a münâcâtta (du edip, yakarma) bulunup :
-
Yarabbi!... Şeytan bu saf adamla alay mı ediyor ?.. Öğretsem;
ziyankârlardan olacak , öğretmesem; gönlüme bir kötülük
gelecek , dedi.
Allah
dedi ki:
- Ya
Musa öğret. Çünki biz, keremimizden hiç bir duayı asla
reddetmeyiz.
Musa
as. dedi ki:
-
Yarabbi!... Sonra pişman olacak, ellerini dişleyecek, elbiselerini yırtacak.
Kudret herkesin harcı değil. Acz, Allah’tan çekinen kişiye en
iyi sermayedir. Zengin neden senden uzaklaştı ; kudreti var, sabrı
terketti, dilediğini yapıverdi. Acizlik ve yoksulluk ; insanı hırslarla,
onların oluşturduğu gamlarla dolu bir
ortama girmesini engeller. Gam, olmayacak dileklerin ardına düşmekten
meydana gelir.
Allah
dedi ki:
- Ya
Musa, sen onun dileğini ver.
Musa
as. adama:
- İsteğin
seni mahcup eder, yüzünü sarartır. Gel bu sevdadan vaz geç.
Allah’tan kork. Şeytan seni aldatmış, dediyse de dinletemedi,
inatla:
- Ne
olursun, bari hiç olmazsa kapı dibinde yatıp duran köpek ile, kümes
hayvanlarının dilini öğret, diye ısrarla yalvardı delikanlı.
Musa
as. dedi ki:
- Peki,
haydi git şimdi. Bu ikisinin dillerini anlayacaksın.
Adam
sabahleyin:
- “Bakalım
sahiden dillerini öğrendim mi?..” diye
kapının eşiğinde beklemekte iken, hizmetçi kadın dışarı
çıktı ve sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek de
yere düştü. Horoz hemen kapıverdi, yuttu. Köpek dedi ki:
- Ey
horoz, bize zulmettin.
Halbuki sen buğday, arpa, mısır tanesi ne bulsan yiyebilirsin.
Halbuki ben bunların hiç birini yiyemem. Böyle olduğu halde
kısmetimizi kapıveriyorsun.
Bu sözleri
duyan horoz:
- Merak
etme. Allah sana bunlara karşılık başka şeyler verir. Kederlenme,
ev sahibinin atı sakatlanacak, yarın adamakıllı doyacaksın, dedi.
Adam bu
sözleri duyunca derhal atı sattı. Dolayısıyla horozun dediği çıkmadı,köpeğe
karşı mahcup durumda kaldı. Ertesi gün yine horoz ekmeği kapınca
köpek dedi ki:
- A düzenbaz
horoz... hani at sakatlanacaktı, bizler rızıklanacaktık?... Sözünde
hiç doğru bulunmaz mı, kara yürekli!.
Her şeyden
haberi olan horoz , köpeğe dedi ki:
- Atı
sakatlandı, sakatlandı ama başka yerde. Çünki önceden sattı,
ziyandan kurtuldu. Zararını da başkalarına yükletti. Fakat
meraklanma. Yarın katırı sakatlanacak. O nimet ancak köpeklere
nasip olur.
O haris
adam hemencecik katırı da sattı. Dertten de kurtuldu, ziyandan da.
Üçüncü
gün köpek horoza dedi ki:
- Ey
beyliği davulla, dümbelekle ilan edilen yalancılar şahı!...Hani
?.. Nerede vaadin?..
Horoz:
- Acele
katırı da sattı. Fakat yarın kölesi ölecek. Ölünce de
akrabaları yoksullara, köpeklere ekmekler dağıtacaklar, dedi.
Adam
bunu duyunca köleyi sattı, ziyandan kurtulduğundan yüzü parladı,
neşelendi. Üç ziyandan da kurtulduğu için şükürler etmekte:
-
“Kümes hayvanları ile köpeklerin dillerini öğrenmekle, kötü
takdirlerden kendimi kurtardım!...” demekteydi.
Ekmekten
mahrum kalan köpek, üçüncü gün:
- Ey
yalancı horoz!..Yalanların, düzenlerin nereye kadar devam edecek?..
Sen yalandan başka söz bilmez misin?.. dedi.
Horoz
dedi ki:
- Hâşâ!...
Ne ben yalan söylerim, ne de benim cinsimden olan diğer horozlar.
Biz yalandan yunmuş, arınmışız!.. Horozlar müezzinler gibidir. Güneşi
gözetler, vakit geldi mi diye bakar dururuz.
Vakitsiz “Haydin
namaza” dememiz, kanımızı helal eder. Masum olan, yanılmayan ise; ancak vahye mazhar olan can horozudur!...
Kölesini de sattı. Satar satmaz da öldü. Alan iki katı ziyana
girdi. Fakat bil ki; malını kaçırdı ama, kendi kanına girdi. Bir ziyana uğramak, bir çok
ziyanı def edecektir. Cismimiz , malımız ; canımıza fedadır.
Canımıza gelecek bela, malımıza gelir. Gazaba uğradın mı, padişaha
malını verir canını kurtarırsın. Fakat iş bilmez cahil, kazaya
düşünce padişahtan malını kaçırmaya kalkışır. Fakat yarın
da ev sahibi ölecek. Mirasçıları feryat figan ederek bir öküz
kesecekler. Her kese epey pay düşecek. Dervişler neden riyazat
yapar?... Çünki cisme verilen o eziyetler, canların bakâsına
sebep olur. Kâr
ummaksızın veren ancak Allah’tır. Yahut O’nun huyuyla huylanmış
olan Allah Velîsi. Çünki O “Gani” dir.
Başkaları ise yoksul. Riyazatta tenin ölümü
diriliktir. Kendi varlığından ölmüş, Allah’la dirilmiştir.
O habis
adam da horoz ne diyecek diye kulak vermiş dinliyordu. Duyduklarından
ateşlenip, koşa koşa Musa Kelimullah’ın kapısına dayandı:
- Ey
Kelîm, feryadıma yetiş!.. diye ağlamaktaydı.
Musa
as:
- Haydi
Müslümanlara ziyan ver, keseni, dağarcığını iki kat doldur!..
Sana aynada görünen bu kaza ve kaderi , ben kerpiçte gördüm. Akıllı
kişiye, sonda görünecek şey önceden görünür. Bilgisize ise
sonradan.
Adam
feryad ederek dedi ki:
- Ey
iyi ahlaklı... Lûtfet!.. Başıma
kakma, yüzüme vurma. Ben iyiliğe layık bir adam değilim, ancak öyle hareket
edebilirdim... ettim de. Sen benim liyakatsızlığıma
iyi bir karşılık ver. Lûtfet!...
Musa
as:
- Oğul,
ok fırladı, geri gelmesi âdetten değildir. Fakat sana bir iyilikte
bulunmak isterim. Ölüm zamanında imansız kalmayasın, imanla ölesin.
İmanını yoldaş ettin mi, dirisin zaten. Ebedisin!...
Tam bu
sırada adamın hali değişti, gönlü bulandı leğen getirdiler ...
ama bu bulantı yemekten değildi. Ölüm alameti.
A ham bedbaht!... Kıyametin ne faydası var sana?... Dört
kişi alıp evine götürdüler.
Musa
as. Seher çağı duaya başladı:
- Ya
Rabbi, sen onun imanını alma. Padişahlıkta bulun , bağışla onu.
Yanılmış, şaşırmış, haddini bilememiş , fazla ileri gitmiş.
“Bu bilgi senin harcın değil,” dedim amma, anlamadı, başımdan
savıyorum zannetti. Sopasını ejderha yapabilen kişi, ejderhaya el
atabilir... Sırrı gizleyebilen gayb sırlarına kavuşur... Su kuşundan
başka kuş denize atılmaz, o da suda yaşamadığı halde denize atıldı,
boğuluyor... Ey merhametli Allah’ım, sen elinden tut!...
Allah
dedi ki:
-
Peki... imanını bağışladım. Hatta dilersen dirilteyim de!.. Değil
yalnız onu... hatırın için bütün ölüp gömülmüş olanları
dirilteyim!.
Musa
as:
-
Yarabbi!.. Bu dünya ölümlü dünyadır. Sen onu o aydınlık âlemde
dirilt. Bu fena dünya varlık dünyası değil. Sonunda yine ölecek
değil mi?.. Sen onlara Rahmet saç!..
Ey
insan: mal , mülk ziyanı cana faydadır, canı vebalden kurtarır.
Sen de riyazata, canla başla sarıl. Tenini riyazata verdin mi, canını
kurtardın demektir. Ey talihi yaver kişi; gönlüne riyazat isteği
gelirse, secde et, şükranelikler dağıt. Madem ki Allah o riyazat
isteğini verdi,o istek sana kendiliğinden gelmedi, seni “Kün!..” emriyle riyazata o çekti.
Mesnevi:3.Cilt
- Sayfa:266-.....-277
Hamdi CENİK/İSTANBUL
|