İNCİ
TANESİ
Gemide
bir derviş vardı , gerçek bir er kişi idi. Seyahat esnasında bir
kese altın kayboldu , orada bulunan her kes aranırken , birisi dervişi
işaretle :
-Bu
uyuyan yoksulu da arayalım, dedi. Para sahibinin derdinden onu da
uyandırdılar :
-Bu
gemide bir kese altın kayboldu. Herkesi arıyoruz, seni de arayacağız
, kurtuluş yoktur. Haydi hırkanı çıkar da kimsenin kuşkusu
kalmasın, dediler.
Derviş
:
-“Ya
rabbi , şu aşağılık
kişiler kulunu töhmet altında bırakıyorlar, fermanını eriştir
, dedi.
Dervişin
gönlü dertlenir dertlenmez denizin her tarafından yüz binlerce balık
baş çıkardı. Hepsinin ağzında bir inci vardı ... ama ne
inci!... Her biri bir memleket haracı sanki. Tabii Haktan geliyor, eşsiz
olmalıdır. Derviş bir
kaç tanesini alıp , gemiye attı. Sonra da yükseldi , havada , padişahlar
gibi taht üstüne bağdaş kurup oturdu, dedi ki:
-Yürüyün
gidin , bakalım bu ayrılıktan kim ziyan edecek?...Gemi sizin , Hak
benim. Yoksul bir hırsız
sizinle birlikte olamaz değil mi?... Ben hoşum ; Hak’la
çift , halktan tek!... O ne beni hırsızlıkla töhmet altına
alır, ne de yularımı bir gammaza verir.
Gemidekiler
dediler ki :
-Ey
ulu, sana bu yüce makamı ne yüzden verdiler ?
Derviş
dedi ki :
-Yoksulu
zan altında bırakmak , hor ve hakir bir şey için Hakkı incitmek yüzünden!!!...
Hâşa bu yüzden değil. Ululara tâzim ettiğimden... çünki
yoksullar hakkında kötü zanna hiç düşmedim. Haklarında
“Abese” suresi gelmiştir. Yoksulun yoksulluğu dünyalık için
değildir. Hak’tan başka hiçbir şey olmadığından; onlar da
yokluğu , yoksulluğu benimsemişlerdir.
Mesnevi
: 2. Cilt - Sayfa :267 -....- 269
Yansıtan:
Hamdi CENİK/İSTANBUL
|