|
KUL
Herat şehrinin
hem dünyalık, hem de gönül yoksullarından biri yolda giderken,
Horasan beylerinden birisine ait kulların (kölelerin) şa'şaalı geçişine
şahit olur. Sırtlarında atlas elbiseler, bellerinde altın kemerler
vardı. Her şeyleri göz kamaştıracak güzellik ve gösteriş arz
ediyordu. Yüzünü , gökyüzüne kaldırarak dedi ki:
-Ey Allah!.. Kula bakmayı neden bu ihsan sahibinden öğrenmezsin?...
Yoksul ;muhtaçtı, hiç bir şeyi yoktu, kışın soğuktan tir tir
titriyordu. Gafil, belki bu yüzden böyle bir cürette bulundu. Düşünemedi
ki ; Allah bel verdi , bel; kemerden üstündür. Taç veren adam, baş
verebilir mi?...
Günün birinde padişah , o köleleri derdest ettirerek huzuruna
getirtti .
Ellerini, ayaklarını bağlattı, işkenceye başladı:
-Söyleyin bakalım, efendinizin hazinesi nerede?. Bu sırrı söyleyeceksiniz
bana . Yoksa ; önce dillerinizi, sonra da boğazlarınızı
kestiririm!.. diyip, tam bir ay yaptırmadığı işkence kalmadı.
Paramparça etti onları. Bir tanesi dahi efendilerinin sırrını söylemediler.
Canları pahasına da olsa korudular emaneti.
Bu sırada yoksul, bir kenarda uyuklamakta iken hafiften bir ses
geldi kulağına:
-Ey ulu er!.. Gel, sen de kul olmayı bunlardan öğren!.. Bütün yıl
dokuduğunu giyin, bütün yıl ektiğini biç!..
An be an sana gelip çatan dertler, yaptıklarının cezasıdır.
İşte; "Kalem yazdı, mürekkebi kurudu..." nun anlamı budur.
Bizim adetimiz değişmez; iyiliğe karşı iyilik, kötülüğe karşı
kötülük .." Bana; "hasetten kıvranma"
diyorsun ama, bir hiçi kaybetti diye haset edilir mi hiç?...
Sen sen ol; gayb âşıklarına âşık ol. Şu beş günlük âşıklara
pek aldırış etme!.. Hoşluk zamanında her kes dosttur, eştir.
Dert ve gam zamanında Allah'tan başka kim sana dosttur?.. Kim feryadına
cevap verir, elinden tutan olur mu o zaman, O dosttan başka?.. Sen
de hastalık ve dert zamanında hatırla, ibret al.
Mesnevi:5. Cilt-Sayfa:259-...-262
|