mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

LÂ HAVLE

Bir sofi seyahate çıktı , günlerin birinin sonunda bir tekkeye konuk oldu. Hayvanını ahıra bağladı, kendisi dostlarıyla sofanın baş köşesine kurulup , murakabeye daldılar.

Huzurda hisseder kendini.

Okur!..  Defteri ; tertemiz gönlünden, bembeyaz yapraklar  olurken, sermayesi ayak izleridir. Âlimin azığı ve sermayesi ise , kalemden meydana gelen eserler. Sofi , izlerini sürerek takip ettiği ceylanın peşindeki avcıya benzer. “AHU” nun misk kokusunu duyduktan sonra, izlere takılmaz artık. O kokunun peşinde bir konak yol almak, iz peşinde yüz konaklık yoldan daha iyidir.

Sofilerin zikir ve murakabeleri bitince yemek getirdiler . Hayvanını hatırlayan  konuk hizmetçiye dedi ki.

-Ahıra git, hayvana arpa ve saman ver.

Hizmetçi dedi ki :

- Lâhavle!... Eskiden beri bu işleri hep ben yaparım. Söylemen fazladandır.

Sofi :

- Önce arpayı ıslat , çünki eşeğim karttır , dişleri sağlam değildir, dedi.

- Lâhavle!... çekti hizmetçi , ve devam etti ... Ey ulu, bunu neden söylüyorsun?.. Bu hizmetleri her kes benden öğrenmektedir.

- Önce semerini indir, sırtına da ilaç koy dedi sofi.

Hizmetçi:

- Lâhavle ey hakîm!... Benim senin gibi binlerce konuğum geldi. Hepsi de yanımızdan razı olarak gittiler. Konuk bizim canımızdır, bizdendir , dedi.

Sofi :

- Suyunu ver ama, ılık olsun deyince, hizmetçi :

- Lâhavle!... Artık beni utandırıyorsun, dedi.

Sofi :

- Arpaya samanı az karıştır, dediğinde :

- Lâhavle!.. Bu sözü kısa kes artık , dedi hizmetçi.

Sofi :

- Yerini süpür , taş toprak kalmasın!.. Islaksa yerler , biraz kuru toprak serp, diye ilave edince, hizmetçi dedi ki :

- Lâhavle!... A babam Lâhavle de!... Bir işe yolladığın ehil kişiye az söyle !..

Sofi :

- Eşeğin sırtını tımar et , dedi.

Hizmetçi :

- Lâhavle!... Baba, artık utan, dedi, eteğini beline dolayıp uzaklaşırken : İşte gidiyorum, önce arpa saman vereceğim , diyordu.

Gitti ama, ahır aklına bile gelmedi. Yalnızca sofiyi aldattı. Kendisi gibi namert olan, insanların tehlikede olmasına aldırış etmeden onları yüz üstü bırakabilecek tıynetteki arkadaşlarının yanına gitti, onunla alay etmeye koyuldu.

Sofi uzun zamandır yolculukta  bulunduğundan yorgunluktan hemen uykuya daldı. Rüya görmeye başladı : Kurtlar sırtından, uyluğundan parçalamaya başlamışlardı eşeğini. Uyandı...

- “Lâhavle !... Bu ne biçim saçma rüya?... Acaba o şefkatli hizmetçi nerelerde ola?...” diye mırıldandı.  Yine daldı uykuya. Bu sefer eşeği yolda giderken gâh bir kuyuya, gâh bir çukura düşerken görüyordu.

Zavallı eşek!... Toz toprak içerisinde, semeri tersine dönmüş, kuskunu kopmuştu.  Yol yürümekten, sırtındakini taşımaktan mecali kesilmiş, yarı ölü halde, bütün gece yemsizlikten, susuzluktan ölüm haline gelmiş , adeta can çekişmekteydi.

- Yarabbi!... Arpadan vazgeçtim. Bir avuçcağızdan az bile olsa samana razıyım.  Ey Şeyhler ; bir merhamet edin, bu ham ve edepsiz hizmetçinin elinden beni kurtarın, diye hal diliyle yalvarıyordu sanki. Zavallı eşek açlık illetinden sabaha kadar yan üstü yattı durdu.

Gündüz olunca hizmetçi gelip semerini düzeltti, sırtına vurdu, bir kaç sopa indirdi. Eşek dayağın şiddetinden sıçradı ayağa kalktı. Dili yok ki hâlini söylesin bîçare!...

Sofi üzerine binip yola çıkınca, devamlı yüz üstü düşmeye başladı .  Halk, merkep her düştüğünde onu kaldırmaya koyuldu. Hastalanmış zannediyorlardı. Kimi kulağını, kimi damağını, kimi nalında taş ararken, kimileri de gözlerini muayene ederken, laf çakmaktan da geri kalmıyorlardı:

- Ey Şeyh, bu ne haldir?... Dün ; “şükürler olsun bu eşek kuvvetlidir...” demiyor muydun?...

Sofi dedi ki:

- Geceleyin “Lâhavle” yiyen eşek ancak bu kadar gider. Geceleyin tespih çeken; gündüz de secdesini yapar!..

Şeytanın ağzından çıkan “Lâhavle” ye kanan kişi, savaşta o eşek gibi yüz üstü düşer. Aslanlar gibi avını kendin avla. Aşağılık kişilerin hürmetini, hatır saymasını, o hizmetçinin hürmeti ve hatır sayması gibi bil. Kimsesizlik, adam olmayanların işvesinden iyidir. 
İnsanların arazisine ev kurma. Kendi işini kendin gör. Yabancıların işini bırak. Yabancı kimdir?.. Senin toprak bedenin!.. Senin gama, eleme düşmen onun yüzündendir. Tene istediklerini verdikçe , hakikatini semirmiş olarak göremezsin. 

Mesnevi: 2.Cilt- Sayfa: 13 - ... - 25
Hamdi CENİK/İSTANBUL

ANASAYFA