mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

NASUH

Nasuh'un tüy tüs olmayan yüzünü; kadın yüzünden, incecik sesini; kadın sesinden ayırdetmek imkansızdı. Erkek olduğu halde yıllarca kadınlar hamamında tellaklık etti de, kimse anlamadı durumunu, tabii ki ağına düşürdüklerinin dışında. Başını örter, çarşaf giyer, peçe takar... karda yürür izini belli etmez bir şehvet azgını idi. Padişahın kızını bile keseler, ovar, yıkardı.
Lakin gönlünün bir köşesinde pişmanlık duyar, yapmaması gerektiğini bilir, ama bir türlü vazgeçemezdi huyundan. Zaman zaman tövbe eder, bir daha yapmamaya ahd eder kendi kendine, gel gör ki; önüne bir kadın yada kız oturduğunda yıkatmak için kendini, ne ahdı gelirdi aklına, ne de ahdına vefası!.. Onu özene bezene yıkar, uygun fırsat bulursa da yapar yapacağını.
Canına tak etti, bu durumdan kurtulmak için, bir arifin yanına gidip:

- Beni de duada an!.. Diye yalvardı.
HÜR ER, sırrını anladı Nasuh'un. Ama Allah'ın Hilm'i ve Settar olması nedeniyle o da açığa vurmadı. Dudaklarından esirgediği sırrı gönlünde hapsetti. Zaten Ârifler sır sahibidir de, örterler, ağızları mühürlüdür. Gülümsedi Ârif:

- A içi kötü adam; bildiğin, gönlünde tuttuğun şeyden Allah seni kurtarsın, dedi.
O dua; yedi göğü de geçti, kabul edildi. Çünki Ârif-i Billahın sözü, hak sözüdür. Onun duası; Allah'ın dilemesidir.. Allah, kendi istemesini reddeder mi?
Allah; o nu bu lanet işten kurtarmak, vebaline son vermek için sebep yarattı.
Bir gün hamamda yıkanırken, padişahın kızı küpesinin incilerinden birinin olmadığını fark etti. Her kes yıkamayı ve yıkanmayı bırakarak o inci küpeyi aramaya koyuldu. Hamamın her tarafı arandı bulunamadı, bütün bohçalar, çamaşırlar, torbalar, olabilecek, gizlenebilecek her taraf arandı, yoktu. Bunun üzerine bu arama bırakılarak hamamda ne kadar insan varsa çağırıldı, sıraya dizildi, teker teker her kesin; ağızı, burun ve kulakları, ve anadan doğma soyundurularak vücutta bulunan tüm delikler adam akıllı aranmaya başlandı. Sıranın en sonuna duran Nasuh, kontrol edilip te temiz çıkan her kadın eksildikçe, sıra kendisine bir kişi daha yaklaştığından yüzünün sarartısı, dudaklarının göğertisi arttıkça artıyor, foyası meydana çıkacağından, ölüm gözlerinin önünü geliyor, gazel yaprağı gibi tir tir titriyordu. Dedi ki:

- Ya rabbi: Nice defalar tövbeler ettim, ahdlar ettim, lakin sözümde duramadım. Ben, bana layık olanı yaptım, sonunda iş bu duruma geldi... Aranma sırası bana gelirse eyvah bana!.. Ne hallere düşeceğim, başıma neler gelecek kim bilir?... Bak: Münacaatımda ki bu ciğer kokusu, içime düşen kordandır. Böyle bir gam ve kederin kafirde bile olmasını istemem. Rahmet eteğine sarıldım, medet Ya Rabbim!.. Keşke anam beni doğurmasaydı, yahut vahşi hayvanlar paralasaydı da bu hallere düşmeseydim!.. Allah'ım; sen sana düşeni, sana yaraşanı yap!.. Her delikten çıkan yılanlar sokmada vücudumu, vakit de daraldıkça daralıyor, her an bir kişi daha temize çıkıyor, feryadıma yetiş, padişahlığını göster ne olursun ya rabbim!.. Son defa yakarıyor ve aht ediyorum ya rabbi... Bir daha tövbemi bozar, sözümde durmazsam, artık duamı ve sözümü duyma, dinleme beni!.. Bu sefer de koru ve suçumu ört, her türlü yapılmayacak işten tövbeler ediyorum sana!..
Titreyerek bunları söylerken, gözlerinden katra katra yaşlar dökmekte, cellatların, hain kişilerin ellerine düştüm diye feryat ederken adeta Azrail'i karşısında görüyor, "Ya Rabbi, Ya Rabbi "diye o kadar söyleniyordu ki; kapı, duvar da onunla beraber "Ya Rabbi, Ya Rabbi"... demeye başladı. Onlar "Ya Rabbi" derken birden, inciyi arayanların sesi duyuldu:

- Her kesi aradık, yalnız sen kaldın Nasuh!.. Gel Bakalım!..
Bu sesi duyar duymaz Nasuh kendinden geçti, ruhu adeta bedeninden uçup gitti. Harap duvar gibi çöküverdi!.. Ne aklı kaldı, ne canı. Allah'a ulaştı sırrı. Varlığı kalmadı. Doğan kuşuna benzeyen canını huzuruna çağırdı Hak Teala. Canı, beden ayıbından kurtulunca sevinerek aslına gitti... Can, doğan kuşu misalidir, ten onun tuzağıdır. Beden tuzağına ayağı bağlı, kanadı kırık bir halde tutulmuştur!... Akıl, fikri gidince ayağı açılır, padişaha uçar, rahmet denizlerine erişir. Yüz yıllık ölü mezarından çıkar, mel'un şeytan dahi güzelleşir, huriler haset eder, bütün yer yüzü yeşerir, kuru sopalar dahi meyve verir, kurt kuzuyla eş olur!...
Derken, ansızın bir ses geldi:

- Kaybolan inci işte şuracıkta duruyor, müjdeler olsun, müjdeler olsun!...
Hamamdakilerin sevinç çığlıkları, el çırpmaları, hüzün ve sorularla dolan havayı dağıttı bir anda, sürur doldu her tarafa. Kendinden geçen Nasuh, tekrar canlanırken, kendinden şüphe duyanların bakışlarını fark etti üzerinde.
Nasuh'un aldığını düşünmüşlerdi, lakin söyleyememişler, vakit tanıyıp yerine koyması için mühlet vermişler, sıranın en sonuna durmasına ses çıkarmamışlardı hamamda bulunanlar. Bunun için suçluluk duyuyorlar:

- Bağışla bizi, senden şüphelenmiştik, dedikodunu yaptık, etlerini yedik diri diri!... Hakkını helal et bizlere!.. Diye yalvarıp, yaptıklarını ikrar ederek bağışlanma dilediler.

Nasuh:
- Bu bana Allah'ın bir ihsanıdır. Yoksa dediğinizden de beterim ben. Helallik dilemeye gerek yok, çünki zamane halkının en suçlusuyum!.. Bana söylediğiniz kötülükler, daha bendekinin yüzde biridir ancak!.. Kim bende birazıcık kötülük görüyorsa;  bilsin ki, o benim kötülüklerimden ancak bir parçadır.  Suçlarımı ve kötülüklerimi bir ben bilirim bir de onları örten Allah. İblis hocalık ederdi önceleri , ama sonradan o bile bir yelden ibaret oldu. Yaptıklarımın hepsine âgah olan Allah; yüzüme vurmadı onları .. Rahmeti, canıma can katan bir tövbeyi nasip etti!..  Yaptıklarımı yapmadım saydı, cehennemliktim, cennet bağışladı bana.  Şükürler olsun Ya Rabbi!.. Beni gamdan kurtardın. Tenimdeki her kılımda bir dil olsa da hepsiyle sana şükretmeye çalışsam, yine de şükründe âciz kalırım, dedi...
Birileri gelip Nasuh'a iltifatlar edip dedi ki:

- Padişahın kızı seni çağırıyor, gönlü senden başka tellak istemiyor. Onu ovmak, kil ile başını yıkamak senin işin...

Nasuh:
- Yürü yürü, dedi. Senin Nasuh hastalandı, elim bu işe varmaz artık. Koş, acele başkasını bul...
"Ben bir kere öldüm de, yeniden dünyaya geldim, ölüm ve yokluk acısını tattım. Allah'a sağlam tövbe ettim, canım bedenimden ayrılmadan bozmam tövbemi. O mihneti gördükten sonra, ancak eşek olanın ayağı tehlikenin olduğu tarafa gider!..."

Mesnevi:5.Cilt-Sayfa:183-......-191

ANASAYFA