mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

ÖLEN OĞUL

Yeryüzünde; âdeta göğe mensup  meşale gibi yol gösteren bir şeyh vardı. Rasulullah efendimizin : “ İleri giden şeyh, kavminin arasında peygambere benzer...”  hadisinin canlı örneği gibi idi.  Bir sabah evindekiler dediler ki:

-A güzel huylu insan!.. Biz senin oğullarının ölümünden iki büklüm olup zarı zarı ağlıyoruz da, sen neden böylesin, yüreğin neden bu kadar katı? Ne ağlıyorsun, ne feryat ediyorsun. Gönlünde merhamet mi kalmadı yoksa?..  Yüreğinde merhamet yoksa senden ne umabiliriz ki?... Bütün ümidimiz sende idi. “O bizim ulumuzdur, kıyamette bırakmaz bizi, mahşerin şiddetinde sen şefaat edersin diyorduk...”  Hiç bir mücrime aman verilmeyen o gün için senin ihsanına ümit bağlamıştık... “ Kıyamet günü suçluları ağlar inler halde nasıl terk ederiz? Ben o gün canla başla çalışır ; suçluları, büyük günah işleyenleri Allah’ın azabından kurtarırım. İyiler zaten kurtulmuştur, benim şefaatime ihtiyaç duymazlar, hatta onlar bile şefaat ederler” demiyor mu Allah Resulü.

Civanım şeyh kime derler? 

İhtiyara!...

İhtiyar kimdir?... 

Saçı , sakalı ağarmış adam.  Ama bunun anlamını iyi bil!... Kara saç ve kara sakal  sahibine aittir. Halbuki varlığından tek bir kıl bile kalmamalı...  Birisinin varlığı kalmadığı zaman , ona PİR derler!...Saçı,sakalı ister kır olsun, ister siyah.  O kara saç ve kara sakal insanlık sıfatıdır... Bizim söylediğimiz başta ki, yüzde ki değildir. Hz.  İsa daha beşikte iken : “Genç olmadan şeyhsiz, piriz!..” diyor.  Oğul; insan, insanlık sıfatının bir kısmından kurtulduğunda şeyh olmaz. Olgun bir adam derler ona. Ancak; insanlık sıfatından tek bir kara kıl  kalmadığında şeyh olur, Hakk’a makbul bir kul haline gelir.  İnsan yaşlansa da ; saçı, sakalı ağarsa, hakikatte ne pirdir, ne de Allah hası.

Şeyh kendisine bunca sözü söyleyen karısına dedi ki:

-Arkadaş; merhametim, şefkatim yok , yüreğim katı sanma. Biz ; Allah’a küfranı nimette bulunmalarına rağmen kâfirlere de acırız... Halk onları taşlıyor diye köpeklere de acırız... Beni ısıran köpeğe dahi dua eder ; “Ya rabbi!.. Sen onu bu huydan vaz geçir, halkı ısırmasın da , onların taşını, sopasını yemesinler...” derim.  Allah , velileri  âlemlere rahmet olmak üzere yeryüzüne getirmiştir . Onun için devamlı halka öğüt verirler.  O öğütler tutulmadığında da : “Ya Rabbi!... Sen bunlara acı, kapını kapama onlara...” derim.  Halkın mazhar olduğu rahmet ; cüz’i rahmettir. Fakat himmet sahibi er ; külli rahmete mahzardır.  Hakk’ın cüz’i rahmetine erişen, külli rahmete ulaştığında rahmet denizi kesilir. Yol gösterici olur. Külli rahmete erişemeyen denizin yolunu bilmez. Kuyuları da denize benzer sanır. Denizin yolunu bilmedikçe nasıl yol alır, halkı denize nasıl götürür de, oraya ulaştırır?... Ancak sel ve nehirler gibi  denize kadar gittiği zaman ona ulaşır ve birleşir. Bundan önce halkı davet etse bile bu davet taklitten ibarettir.

Bunun üzerine kadın dedi ki:

- Peki... madem ki herkese acıyorsun, bu sürünün çobanı gibi sürünün etrafında dönüp dolaşıyorsun demektir. Ecel çocuklarını aldığı halde, nasıl oluyor da ağlamıyorsun?... Gözyaşları merhametin delilidir , yürek yanmadıkça göz yaşarmaz. Neden gözlerinde yaş yoktur?

Şeyh kadına yüz çevirip dedi ki:

- A kocakarı!.. Kış mevsimi temmuza benzer mi? İster hepsi ölsün, ister diri kalsın ... gönül gözünden kaybolmuyor ki!.. Onlar sadece zamanın devranından çıktılar, ama, yine benimle beraberler. Etrafımda oynayıp dolanıyorlar. Gözümden kaybolmazken , neden ağlayıp, yüzümü yırtayım. Ağlayış ya ayrılıktan, yada elemden olur. Halbuki ben aziz sevgililerimle devamlı vuslattayım. Kadınım; bil ki, duygu aklın esiridir, akıl da ruhun!... Hizmetkârın âkil olursa, galip olan duygular da mahkûmun olur.

O vefakar, o yoksul şeyhe evlat ölümü kadayıf gibi gelmişti. Bu çeşit kulun şefaati de acımakta değil, duası da. O; Allah aşkının mumunu yakar yakmaz, kendi acımasını da yakmış, yandırmıştır. Onun aşkı, vasıflarına cehennem kesilmiştir de tümünü yok etmiştir. 

Mesnevi:3. Cilt - Sayfa:144-....-156
Düzenleyen: Hamdi Cenik

ANASAYFA