mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

ŞARAP

Hz. İsa zamanı idi, ve şarap o devirde haram değildi. Neşeli, esirgeyici, yoksulları koruyan, adaletli, çok cömert bir bey vardı. Tatlı dilli, erlikte önde olan, yol bilir, sır tutar, dostlarını görüp gözetirdi. Her kesin gönlünü almayı bilen, kimseleri incitmemeye gayret eden o güzel beye bir konuk geldi, bir gece ansızın. Neşelenmek için şarap içmek istediler, ama az kalmıştı. Kölesine dedi ki:
- Filan keşişte halis şarap var. Yürü, testiyi doldur getir. Onun şarabının bir damlası, binlerce testi, şarabın yaptığını yapar. Gizli bir maya var onda. Nitekim bazı erler vardır ki, aba altında sultandır onlar. Hazine ve mücevherler, ev içinde değil, daima yıkık yerlerdedir. Adem’in hazinesi de yıkık yere gömülmüştü de, bu yüzden o mel’un şeytanın gözü onu göremedi.

Köle iki testi alıp yola düştü, keşişlerin manastırına vardı, altını verip, o altın gibi olan şarabı aldı. Sanki taş verip, karşılığında gevheri satın aldı.
O şarap ki; getiren sakinin başına, padişahlar taç koyarlar.
O şarap ki; fitneler,kargaşalıklar çıkarır. Kullarla padişahları bir birine katar.
O şarap ki; kemikleri eritir de, tamamiyle can yapar. İşte o zaman tahtayla taht bir olur!...
Ayık iken kulla padişah, suyla yağ gibidir ama, sarhoşluk vaktinde tendeki cana dönerler!..
İşte o köle böyle bir şarap almış, o adı sanı güzel beyin köşküne getirmekteydi. Yolda; gamlar görmüş, beyni kuru, belalara bürünmüş bir zahit çıkıverdi önüne. Bedeni gönül ateşiyle yanmış, evini Allah’tan başka her şeyden arındırmıştı. Her an gönlü savaşta, gece gündüz riyazatla geçirir olmuştu. Gece yarısı köleyi görünce dedi ki:
- Testilerdeki nedir?
Köle:
- Şarap, dedi.
- Kimin, kime götürüyorsun?
- O ulu beyin.
- Allah’ı dileyen kişinin ameli böyle mi olur? Hem Allah’ı istiyor, hem de içip eğleniyor ha!.. deyiverdi.

Ey bir kuş gibi sarhoşluk tuzağına tutulmuş adam!...
Senin aklın, şarapsız böyle dağınık. Aklına akıl katmak gerekir!..
Ya sarhoş olunca aklın ne hale gelir?...
Zahit testiye bir taş attı, kırdı. Köle zahitten kaçarak, beyin yanına ulaştı.
- Şarap nerede, diye kükredi bey. Köle başından geçenleri bir bir anlattı. Bey ateşe döndü. Hemen doğruldu yerinden:
- Çabuk bana o zahidin evini gösterin, nerededir?.. Şu ağır gürzle kafasını ezeceğim. O; köpekliğinden, doğru yolu göstermeyi nereden bilir? O, ancak şöhret âşıkıdır. Yobazlık ve riya ile kendine mevki yapmak istiyor. Zaten, şuna buna riya yapmaktan başka hüneri yoktur. Deli ise, fitne çıkarmak istiyorsa ilacı, öküz aletinden yapılmış kamçı ile dövülmektir, dedi, eline bir topuz alıp sokağa fırladı. Yarı sarhoş halde zahidin evine geldi. Niyeti  öldürmekti. Zahit evde bulunan yünlerin altına girip saklandı. Lakin söylenenleri işitiyordu. Orada kendi kendine dedi ki:
- Adamın çirkinliğini, yüzüne karşı ancak ayna söyleyebilir. Çünki onun yüzü serttir. Ayna gibi sert bir yüz gerek ki, sana çirkin yüzüne bak desin.
Bey dedi ki:
- O kim oluyor ki, bizim testimize taş atıp kırsın?. Benim civarımdan erkek aslan bile korkarak geçerken, neden kulumuzun (kölemizin) gönlünü incitti? Bizi konuğumuzun yanında utandırdı?.. Onun kanından daha değerli olan şarabımızı döktü!.. Sonra da kadınlar gibi saklanır. Fakat, tut ki, kuş gibi uçsun. Elimden canını nasıl kurtaracak?.. Kahır okumla kanadını kırarım. Herkese yobazlık satsın, bu yetmiyormuş gibi, bir de bize satmaya kalksın ha!.. Onun cezasını şimdi vereceğim!..

Kükredi, köpürdü. Şefaatçılar geldiler. Ellerini defalarca öptüler, dediler ki:
- A beyim!.. Sana kin tutmak yakışmaz. Şarap dökülüp gittiyse ne çıkar?. Sen şarapsız da hoşsun. Ey kerem ve merhamet sahibi, padişahlık et!.. Her şarap; senin boyuna ve yüzüne kuldur. Bütün sarhoşlar sana haset eder. Senin gül renkli şaraba ihtiyacın yok ki!.. Hoşluk madeni olan sen; neden şaraba mihnet edersin?.. Neden kendini ucuza satıyorsun?.. Yazıklar olsun; kitaplardan bilgi arıyorsun ha!.. Helvadan zevk istiyorsun ha!.. Şarap nedir ki; güzel ses ve çalgı dinlemek, bir güzelle buluşmak nedir ki, sen onlardan bir neş’e, bir yardım ummadasın? Hiç güneş, bir zerreden borç ister mi?. Hiç Zühre yıldızı bir küçücük küpten şarap diler mi?.. Sana yakışmaz, bırak!...
Bey dedi ki:
- Hayır, hayır. Ben o şarabın adamıyım. Ben, bu hoşluktan alınan zevke kanaat edemem. Ben yasemin gibi olmayı, söğüt dalı gibi olmayı isterim. Sağa sola dönmeli, rüzgarda  çeşit çeşit oynamalıyım. Hey hocam: Şarabın verdiği neşeye alışan, nereden bu neşeyi beğenecek?.. Nebi ve Resuller; Allah zevkine dalmışlardı, onunla yoğrulmuşlardı da, onun için bu zevkten vazgeçtiler. Onların canı, o neşeyi gördüğünden, onlara bu neşe oyuncak görünmüştü. Diri olan bir güzelliğe dostluk eden, artık ölüyü nasıl kucaklar?...

Mesnevi:5.Cilt-Sayfa:280-....-292

ANASAYFA