|
SU
ÂŞIKI
Dertli
bir susuz ırmak kenarında ki yüksek duvarın üzerinde oturuyordu.
Su için balık gibi çırpınıp hasret çekerken , erişmesine duvarın
yüksekliği mani oluyordu. Duvardan kopardığı bir kerpici
atarken suyun çıkardığı ses kulaklarına eriştiğinde ,
sevgilinin sesini duymuşçasına , şarap içmiş gibi kendinden geçiyordu.
Mest olduğu sesi devamlı duymak için de ha bire suya tuğla atarken
, sanki su kendisine şunları söylüyordu :
-
Ey adam !... Bana böyle taş atıp durmakla ne kazanacağını
zannediyorsun?...
Susuz
dedi ki :
-
Ey su !... Öyle iki fayda var ki , onun için bu işten el çekemem.
Birinci
faydası şudur : Su sesini dinlemek , susuzlara rebap dinlemek
gibidir. Suyun sesi :
Duyan ölülerin hayat bulduğu ; İsrafil a.s. ‘ın sesine
benziyor. Yahut , baharda yağmur bekleyen bağların , bahçelerin
kulaklarına erişen gök gürültüsüne ... veya zekat zamanın fısıldandığı
yoksul kulağına ... mahpusa kurtuluş müjdesine ... Muhammed
a.s.’ a Yemen’den
gelen ağızsız Rahman nefesine ...Ahmed’in ;
âsilere şefaate gelmesine ... Yakup’a erişen Yusuf
kokusuna benziyor !...
Öbür
faydasına gelince
: Duvardan kopararak attığım her kerpiç parçası ile yüksek olan
duvar biraz daha alçalıyor . Duvarın alçalması da suya biraz daha
yaklaşmama sebep oluyor. Vuslata çare ; duvarın ortadan kalkmasıdır!...
Yüksek
duvar baş eğmeye manidir , ölümsüzlüğe secde etmek ; bu toprak
bedenden kurtulmağa bağlıdır. Suyun sesine en fazla âşık olan ;
en büyük parçaları kopararak atar. Âşık suyun sesinden sarhoş
olurken, yabancı ancak : “bluk” diye bir sesten başka ne duyar
ki? Bu iş ancak sıhhatli
, güçlü , kudretli olduğun
gençlik zamanında başarılır.
Yemyeşil , terü taze bir bahçeye yahut ; mamur , tavanı yüksek
, dört duvarı sağlam bir
konağa benzer gençlik. Ne
mutlu o kişiye ki ; ihtiyarlık gelip çatmadan , boynu liften yapılmış
iple bağlanmadan , toprak çoraklaşmadan
işini başarmıştır. Çorak yerde asla güzel bitki yetişmez. İhtiyarın gücü ,
kuvveti kesilir , şehveti kalmaz , ne kendisine bir yararı olur , ne
de başkalarına!... Kaşları düşer , gözleri yaşarır , iyi göremez
artık , yüzü buruşur kertenkele yüzü gibi , söz söyleyemez ,
tad alamaz , dişleri bir şey kesmez olur.
Gün
geçip gitmiş , akşam çağı gelmiş , beden topallamakta ... yolsa
uzun !. İş işten geçmiş. Kötü
huyların kökleri kuvvetlenmiş , onu kökten çıkarıp atacak
kuvveti de kalmamış.
Mesnevi
: 2. Cild - Sayfa : 91 -...- 94
Hamdi CENİK/İSTANBUL
|