mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

SÜLEYMAN A.S. VE SİVRİSİNEK

Yurdu olan çayırlıklardan ayrılan sivrisinek, hakkını aramak için Süleyman a.s. ‘ın huzuruna çıkıp dedi ki:

-Ey kuşların da, balıkların da sığındığı ... adaleti insanların, şeytanların, perilerin arasında yayılmış olan Süleyman : Çok perişanız, bizim de hakkımızı al, insaf et bizlere de. Ne gül bahçesinde nasibimiz kaldı, ne bağda. Her zayıfın işini halleden ; sivrisinek zaten zayıflığın simgesidir. Biz zayıflığımızla, kanadımızın kırıklığıyla tanınmışız...sen ise, lütufla, yoksullara yardımlarınla. Ey eli, Hakk’ın eli olan ; elimizi tut da, bizleri bu gamdan kurtar.

Süleyman a.s. sordu:

-Ey hak isteyen, kimden şikayet ediyorsun, söyle?.. Kimdir o zalim ki, ululuk satarak sana zulmetti, yüzünü, gözünü tırmaladı?.. Nur geldi mi, zulmet kaybolur. Bizim zamanımızda zalim nerededir?.. Halbuki biz zulmün öldüğünü bilirdik. Zira zulmün aslı şeytandan gelir. Bak, onlar dahi bizim için çalışmaktalar, hizmetimizden çekinenler de zincire vurulmuş, bukağılarla bağlanmıştır. Allah bize padişahlığı; halk göklere el açıp , ağlamasınlar diye verdi.

Sivrisinek dedi ki:

-Benim feryadım rüzgârdandır. O bize zulmetti. Onun yüzünden daraldık, ağızlarımız kapandı, kanlar yutmaktayız.

Süleyman a.s. dedi ki:

-Ey güzel sesli , Allah’ın emrini candan dinlemek gerekir. Allah bana dedi ki: “Ey adalet sahibi, hasmı da hazır olmadıkça kimsenin şikayetini dinleme!..”  Hâkim, iki taraf ta hazır olmadıkça hak kimindir bilemez ki!.. Onun için bu emirden asla yüz çeviremem. Haydi git, hasmını da al, öylece gel.

Sivrisinek dedi ki:

-Sözün doğrudur. Delilin de tam yerinde. Düşmanım rüzgârdır. O da senin emrinde!..

Süleyman a.s. emir verdi :

-Ey seher yeli, sivrisinek zulmünden feryad ediyor... gel bakalım.  Geç hasmının karşısına da anlat bakalım. Cevap ver ona, müdafaa et kendini.

Rüzgâr bu emri duyunca çarçabuk esti geldi. Fakat sivrisinek kaçtı ...

Süleyman a.s. dedi ki:

-A sivrisinek nereye?... Dur da ikinizi birlikte dinleyip hüküm vereyim!. 

Sivrisinek dedi ki:

-Padişahım , o gelince ben nasıl durabilirim?... Kökümü kazan zaten odur. Ölümüm onun yüzünden, günüm onun varlığından kararırken, birlikte nasıl durabilirim?

Tıpkı bunun gibi, Hakk tapısını arayan da; Hakk geldi mi yok olur!.. O vuslat, ebedîlik içinde ebedîliktir ama, o ebedîlik  önce yokluk biçiminde tecelli eder. Nasıl ki; nur arayan gölgeler, nur zuhur etti mi yok olur ya?!.. Âşık başını verince akıl kalır mı gayri?.. HER ŞEY HELÂK OLUR, YALNIZ ONUN HÂKİKATİ BÂKİ KALIR!...Onun hakikatine karşı var da yok olur, yok da. Yoklukta varlık... bu  pek acayip bir şey!... Bu makamda akıllar elden çıkar, kalem burada kırılır,bir şey yazamaz olur!...

Mesnevi:3. Cilt - Sayfa:287-288-289
Hamdi CENİK/İSTANBUL

ANASAYFA