YILAN
TUTAN
Akıllı
bir adam atının üzerinde giderken , uyumakta olan birisinin ağzına
yılan kaçmakta olduğunu gördü. Adamcağızı kurtarmak , yılanı
da korkutup kaçırmak için koşmaya başladı , fakat yetişemedi ,
yılan içeri kaymıştı . Aklı
yapması gerekenler hususunda yol gösterdi , gelerek adama şiddetle
bir kaç kere topuzla vurdu. Neye uğradığını bilmeyen adamcağıza
:
-Çabuk
yerlere dökülmüş olan şu elmaların çürüklerinden bolca ye
!... dedi.
Yılan
yutan , ama farkında olmayan adam dedi ki :
-Beyim
ben sana ne yaptım?... Ne kastın var
ki , vurup duruyorsun?... Eğer hakikaten
istiyorsan , vur kılıcını öldür , bir seferde dök kanımı. Sana rastladığım saat ne uğursuz saatmiş.
Ne mutlu senin yüzünü görmeyene.
Dinsizler bile hiç sebep olmadan yapmaz bunları.
Bütün
bunları sayıp dökerken ağzından
da kan geldiğini görünce bedduaya başladı :
-Yarabbi!...
Cezasını sen ver , diye haykırıyor ,
aklına gelen her kötü sözleri de
ekliyordu. Atlı
ise :
-Koş
, daha çabuk koş , diye arkadan topuzu indiriyordu.
Adam
acıdan , arkasında ki atlının korkusundan yel gibi koşmaya başladı
. Hem koşuyor , hem yüz üstü düşüyordu . Ayağında , vücudunda
ki yaralar bir yandan , karnının tokluğu bir yandan , akşama yakın
zamana kadar süren koşu bir yandan iyice midesini bulandırmış ,
safrasını kabartmıştı. Derken şiddetle kusmaya başladı . İyi
kötü içinde ne varsa dışarı çıkarken yılan da birlikte çıktı.
O kapkara , heybetli , çirkin yılanı görünce bir anda
anladı durumu , atlıya secde etti.
Dedi ki :
-Ne
kutlu bir saatmiş o saat ki ; beni görmüşsün. Yoksa ölmüştüm.
Can bağışladın bana. Sen bir rahmet Cebrail’isin , yahut da
velinimet ... Fakat efendim , padişahlar padişahı sultanım ; onları
ben söylemedim. Bilgisizliğim söyledi. Bir parçacık
bilseydim durumu , böyle abes sözler söyler miydim ?...
Affet!... Deliliğimden söylenmiş sözlerimi bağışla!...
Atlı
dedi ki :
-Eğer
bunu birazıcık olsun çıtlatsaydım sana , derhal yüreğin su
kesilir , ödün patlardı . Hele yılanı söyleseydim , korkudan canın
çıkardı. Mustafa s.a.s
: “Canınızda ki düşmanı size
olduğu gibi anlatsam , yiğitlerin bile ödü patlar . Ne yol yürümeye
takatleri kalır , ne bir işin tasasına düşerler. Ne kimsenin gönlünde
niyaz etmeye kudret kalır
, ne oruç tutmağa kuvvet ...” buyuruyor.
Eğer sen içinde ki yılanı bilseydin
ne elma yemeye kuvvetin kalırdı , ne yol yürümeye , ne
kusmaya. Bana söverken seslenmiyordum sana . Atımı sürerken , bir
yandan da “Allah’ım işimi
kolaylaştır !..” diye dua ediyordum . Sebebini söylememe izin
yoktu. Lâkin seni de kendi hâline bırakamazdım.
Çünki : Ya Rabbi!.. Kavmime yol göster, çünki onlar bilmiyorlar ,
demekteydim.
Derdinden
kurtulan adam :
-Ey
yüce kişi !... Ağzım , dilim sana şükretmekte âcizdir. Mükafatını
Allah versin. Allah’tan hayırlar bulasın !.. demekteydi.
İşte
akıllıların düşmanlığı bu türdendir. Onların zehirleri bile
cana can verir. Ahmağın dostluğu ise sapıklıktır.
Mesnevi
: 2. Cild - Sayfa : 144 - ... - 147
Hamdi CENİK/İSTANBUL
|