ANIN ÖNEMİNE DAİR

Sosyal yaşamın içeriğini oluşturan gerçek, geçmiş ve gelecek arasındaki kıyas, değerlendirme, takip ve kurgudan oluşan bütün bir oluşumdur. Herşey geçmişte tasarlanır, geleceğe yorumlanır, kıyaslanır ve ya değerlendirilir. Bütün bir yaşam bu çerçevede, yani geçmiş-gelecek indeksli düzende şekillenir. Sosyal kurallar, ahlak kuralları, anayasa dahi bu çerçevede düzenlenmiştir. Zaten toplumun temelini oluşturan bu üç yasa indeksli bir toplum, yasaların oluşum nedeni olan kıstaslara mahkum olması da oldukça normaldir. Oysa yaşanan ne geçmiş ne gelecek, sadece ve sadece an var. Anın birde enerjisi mevcut değerlendire bilelim diye ama biz nedense enerjisini yitirmiş bir geçmiş veya enerjisi henüz oluşmamış bir gelecek için yaşamayı tercih ediyoruz veya ettiriliyoruz. Anı nasıl yaşarız yada anı yaşamanın avantajları nelerdir? Bunlar bilinmediği için sorulmaz bile. Anda bütünlük ve bütünlüğü kapsayan teklik mevcuttur. Orada; teklik buyutu mevcut ve enerjisi maksimum. Bu enerjinin absorbesi tabi ki kolay değildir, bu enerjiyi kaldıracak bir kapasitenin yaratılması mutlaka gereklidir. Bu tamamiyle bir sürahiden bardağa su doldurmakla orantılı. Sürahideki suyun çokluğunun bir anlamı yoktur, önemli olan bardağın alabildiği su kapasitesi.

Evet an da birlik, teklik, bütünlük mevcuttur. An'da kıyas, değer, yorum, takip mevcut değildir. Varsa da manası, boyutu sosyal yaşamın ki ile orantılı düzeyde değildir. O'rada iyi-kötü yoktur, çirkin-güzel, günah-sevap, var-yok mevcut değildir. cennet-cehennem kavramları an'da mevcut değildir. Ama anın enerjisi kaldırılabildiği taktirde. Yani sürahi ile bardağın hacimleri dengeyi koruduğu sürece. Buna Ömer Hayyam çok güzel bir örnektir. Yaşamı iki olgu ile geçmiş bir insan. Özel bir insandır O. Bir alim,bir bilim adamı. Yaşamı bilim ve alemle geçen bir insan ve her ikisinde de anda yaşayıp anın enerjisiyle birlikte teklikte yaşayan bir insan. Yıldızları ölçmüş, tıpla ilgilenmiş, kimya, fizik, matematikle uğraşmış, birikimlerini değerlendirmiş, kalan  zamanını , eğlencede yani aşkta, şarapta, ibadette geçirmiştir. Aşkın ibadetle  zıtlığı, geçmiş ve gelecek için mevcuttur, bu zıtlıkların mesi anda yok edilir, aynı Hayyam  gibi anı yaşama fırsatını, bu anı değerlendirebilecek bir ilim kapasitesine sahip kişiler algılayıp değerlendirebilir. Bu kapasite de tabi ki ilimle gerçekleşir. İlim, anın bilimidir. Tekliği kapsar. Sosyal mantıkla ulaşılamaz. Akıl ve kalp onun rehberidir.

Sistem; an da var, geçmişi yitmiş, geleceği henüz yoktur. Sistem her şeyi kapsar. Görünür-görünmez, var-yok, yani algılanan-algılanamayan tüm; an da mevcuttur. Bir çizgi karakteri hareket ettire bilmek için her sayfaya bir öncekinden bir-iki salise sonra yapabileceği hareketi tasarlayıp çizerek oluşturulan sayfaları, peş peşe hızlı bir şekilde çevirmek gibi. Her görünen sayfanın ardından diğeri geldiği için canlılığa sahip gibi görünen o çizgi karakter, sadece an da görüneniyle mevcuttur. Bir önceki sayfa yitmiş, gelecek sayfa ise henüz var değildir. Yaşamdaki gibi. Birde yaşamı genişletip değerlendirebilirsek, görsel yaşamdan çıkıp,yani sadece beş duyu ile sahiplene bildiğimiz ortamın dışından. Sosyal yaşamımızı etkileyen kişiler, nesneler ve bunların etkisiyle oluşan olaylardır bizim dünyamız. Sosyal kültürle oluşmuş bir mantıkla varız sistemde. Peki ya sistem...

Murat Okçu
18/10/2000