Ayna
Sabahları çoğunluğun uykuda olduğu saatlerde yola koyuluyorum genellikle...Evden hızlıca çıkmam gerektiği için üstüme başıma pek çeki düzen veremiyorum.Anlayacağınız aynalar ile aram son zamanlarda pek iyi değil.En son ne zaman ayna karşısına geçip saçlarımı taradığımı,kravatımı düzeltip, ceketime çeki düzen verdiğimi doğrusunu isterseniz hatırlamıyorum.Bu nedenle geçenlerde ayna ile olan muhabbetimin benim için bir değişiklik olduğunu söylememe gerek yok sanırım...
Her zamanki yoğun iş programımdan farklı olarak nöbetsiz bir hafta sonunun başlangıcında boy aynasıyla halleşme, kendime çeki düzen verme şansım oldu.Üstümü başımı , yüzümü, saçımı incelerken,gözlerim daldı birden,.eski günleri, dostları hatırladım..Olaylar bir film şeridi gibi teker teker geçti gözlerimin önünden...Nasıl başlamıştı herşey, ne şekle bürünmüştü....1990 ‘ların başlarındaki düşüncelerim,değerlendirmelerim, şartlanmalarım ,kabullerim....Nereden nereye..Herşey hızlı bir değişime uğramıştı..Ortaya koyduklarımve yaşadıklarım çok farklı idi....Başladığım ,dost bildiğim insanlar ile yollarımız olaylar gereğince zamanla ayrılmış, ilişkiler ihmal edilir olmuştu.
Şu bir gerçek ki ; mana ihtiva eden ortamlara girip daldığınız ,oradan biri olduğunuz vakit , objektif değerlendirme yetinizi kaybedebiliyorsunuz.Belki en doğru olan belli zaman aralıkları ile fotoğraf çeker gibi ortam ve kişiler hakkında değerlendirme yapmak.En doğruyu en sağlıklı tespit yolu bu gibi gözüküyor..Zira fotoğraftaki cisim ,şekil ne kadar ayrı ve farklı kabul edilirse edilsin, yapılan yorum aynı zamanda sizi anlatır..Sizin kapasiteniz sizin farkına vardığınız , okuduğunuz kadardır..
Eski dostları değişik zaman ve mekan dilimlerinde görme imkanım oluyor. Bu sevindirici belki ama üzülerek söylemek gerekirse tespitlerim eski çizginin veya takip edildiği söylenen çizginin oldukça uzağında olunduğunu gösteriyor....Yıllardan beri ilim irfan talebinde bulunan, bu uğurda uğraş verdiğini söyleyen bazı dostlarda şu an için hakim mana dedikodu gibi gözüküyor...Bireysel çıkarların , isteklerin ,arzuların , hırsların tatminsizliği ve sekteye uğratılmasının acısı ,kin ,nefret ve karalama kampanyasına dönüşmüş sanki...Takdir ettiğim bir düşünür olan sayın Ahmet Hulusi beyin bir sözü olan ‘’ Bir kişinin arkasından konuşuluyorsa, konuşanın çıkarını zedeleyen bir durum vardır mutlaka’’, cümlesi herhalde bu duruma yeteri kadar ışık tutuyor.
Durdurulamaz boyutlara ulaşan ,serseri kurşun halini almış, kimi, nerede ,nasıl vuracağı belli olmayan, fikir ,suçlama ve iftiraların kendini ,Allahı ,tanıma ,bilme ilmi ile bir ilgisi olamaz herhalde..Gururla yıllarını bu uğurda harcadığını söylemek ve belirli ,kalıplaşmış ilmi cümleleri sarfetmek sadece dilin hakkını vermekle sınırlı kalır, hallenmeyle sonuçlanmaz..Yağmur ,kar, fırtına da kayanın üstüne yağış bırakıyor ama onca zamana rağmen kayadan yonttuğu maalesef çok az....Kaya çok sağlam gibi...İşin en ilginç yanı da savaş alanına yanında hissettiğin bir büyüğe tutunarak gitmeyi isteyip bunu zorunlu görmek olsa gerek...Olayı onunla başlayıp, bitirip karşındakinin tükenişini zevkle seyretme hayali şuurları tamamıyle kaplamış gibi..Aslında bu, olayı gerçekleştirecek gücün , kudretin ve ilmin kendinde olmadığının , tarafından düpedüz itirafından başka bir şey değil bu ... Kendini, kendinde bildiğin Allahsal vasfın,inkarı ,tanrısallığa giden yolun bir diğer şekli....Dikkatli de olmak lazım gibi...Çünkü iyi bir komutan kumanda yeteneği, keşfi sayesinde savaşı çoğunlukla arka planda seyredip ,yönetir.Ön planda cepheye sürülüp savaştırılan çoğu zaman gözden çıkarılan veya kaybından dolayı endişe duyulmayacak olandır..Sonuç zafer olsa bile bunun bir Pirius zaferi olacağını belirtmeye gerek yok sanırım.Pirius ve ordusu savaşı kazanmıştı ama tek sağ kalan piriustu.Dolayısı ile bu zaferin pek bir anlamı yoktu.Komutanlığının ve krallığının gereğini yaşayıp seyredecek taraftar ,halk ve asker kalmamıştı...
Ayrıca şunu da açık seçik belirtmek gerekir ki; kendisi ile konuşulduğu vakit , konuşanın tastik edici ,onaylayıcı hatta destek verici tavır ve ifadeleri onun için sadece ortamın hakkını vermek ve kişileri yumuşatmak anlamı taşırken , maalesef muhatap için alevlenmeye esastan ,özden kopup uzaklaşmaya vesile olup ,intikam duygularının tatmini anlamı taşıyor..İlgisiz konular, beyin artık tek bir noktaya yönelip ,enerjisini o konuya harcayıp yoğunlaştığı için ,devamlı aynı adrese gidiyor.Bu da bir tükenişin resmi, yokuş aşağı hızla yol alındığının göstergesi.Sonuç ise ortada.,.hızla yere çakılıp ,parçalanma... .
Bütün bunların ışığında yaşanılanların teklik ,vahdet, hakikatle bir ilgisinin olduğunu söylemek saflık olursanırım......
Beynimden bu düşünceler hızla akıp giderken ,eşimin sözleri kulağımda çınladı...’’-Mehmet ,canım geç kalıyorsun...’’ Çoğu durumda sarfettiğine benzer bu uyarıcı cümlesi ile kendime geldim.Evden ayrılma zamanı gelmişti,çabuk olmalıydım.Ayna ile vedalaşmadan önce son bir kez baktım...Sanki ayna bana seslenir gibi idi ..’’- Birlik deryasında daha fazla ayrılığa gerek yok.. Paylaşılamayacak bir şey olamaz.En kısa zamanda aynı amaca tek vücut halinde yol almak gerekir...’’
Eşime ve çoçuklarıma Allahaısmarladık diyerek evden ayrılırken aklımdan en son geçen cümleler bunlardı...Allah herkese aynaya korkmadan ,önyargısız olarak bakıp kendini görmeyi ve değerlendirip yeni baştan yön vermeyi nasip etsin....
Dr. Mehmet Özdemir
Not: Bu yazı kimsenin tarafında olarak, kimseye karşı rencide etmek ve eleştirmek üzere yazılmamıştır.Yazanla ilgili bir özeleştiridir.......