Hiçbir Şey Benim Değil..

  Milletler için olduğu gibi, insanlar için de en büyük mesele bağımsızlıktır. Fakat imkân var mı ?

  Benim   olan bana ait gibi görünüyor. Halbuki, ben daima  benim olana aittim. Mülkiyeti tartışma götürmez  yegâne  şey “benlik” olmak icap eder. Fakat, işin  derinliklerine inecek olursak, kimseye bağımlı olmayan, başlı başına, ayrı ve mutlak bir unsur nerede?..

  Görünsün veya görünmesin, başkaları, iç ve dış  alemimizi paylaşırlar. Kurtulmanın çaresi yoktur. Tam bir inzivada bile, dağın ancak bir zerresi, denizin bir damlası olduğumu dehşetle hissediyorum. Kafama ve etime ölülerin mirası hakim, düşüncem  ölülere ve dirilere borçlu, hareket tarzım, irademe rağmen, tanımadığım veya hoşgördüğüm varlıkların tesiri altında...

  Ne biliyorsam, başkalarından öğrendim; her kullandığım şey başkalarının eseridir. Satın mı aldım? Ne çıkar?.. İşçi, esnaf, sanatkar olmasa ,”Calban”dan veya Robinson’dan daha çıplak kalırdım. Bir yere gitmek istesem, başkalarının   ürettiği makinelere ihtiyacım var. Benim meydana getiremediğim bir dille konuşmaya mecburum ve benden evvel gelmiş olanlar, haberim olmadan bana zevklerini, duygularını ve peşin hükümlerini kabul ettirmişlerdir.

  Benliğimi parça parça sökecek olsam, onda hep dışardan gelmiş parçalar ve kırıntılar buluyorum. Her birinin üzerine kaynağını gösteren etiketlerini koyabilirim. Şu, annemden; bu, ilk dostumdan, ötekisi, Rousseau  veya Stire’den bana geçmişti. Bütün bu aldıklarımın bir bilançosunu yapacak olsam, benliğim boş bir şekil, içinde tek reel şey bulunmayan bir kelimeden ibaret kalıyor.

  Bir sınıfa, bir millete, bir ırka aidim ve ne yaparsam yapayım  kendim çizmediğim bu sınırlardan kurtulmaya muvaffak  olamayacağım. Her fikir bir akisten, her hareket bir çalmadan başka bir şey değil. İnsanları yanımdan kovabilirim, fakat çoğu tek başına kaldığım halde, görünmeden bende yaşamakta devam ediyor.

  Uşaklarım varsa, onlara katlanmak, boyun eğmek zorundayım; dostlarım varsa hoşgörmeye hizmet etmeye mecburum, paraya gelince; bakmak, çoğaltmak, korumak lazım. İktidar kölelikle eştir. Hakikât! Hiçbir şey benim değil. Bir parça duyduğum zevki, artık mevcut olmayan veya ömrümde görmediğim insanların ilhamlarına borçluyum. Hal şu ki, ne aldığımı biliyorum  ne de verdiğimden haberim var.

  Bir düzine milyar kadar toplamaya muvaffak oldum. Milyonlarca insan benim için çalışmasa, milyonlarca insan satacağım şeylere ihtiyaç duymasa ve milyonlarca adam dünya ekonomisinin üzerine kurulduğu kaideleri, makineleri, formülleri bulmasaydı  bunu yapabilir miydim? Kendi kendime kalsam, köpek leşleri ile köklerden başka yiyecek  şey bulamayan bir vahşiden başka ne olabilirdim?

  Kimsenin doğurmadığı, benden başkasının katılmadığı, mutlak suretle benim duyabileceğim bağımsız ve gizli çekirdek nerede? Sahiden, bir borç yığını, dev bir cüssenin esiri  bir zerreden gayrı bir şey değil miyim? Ve sahiden kendimizin zannettiğimiz yegâne şey ”benlik” bütün öteki şeyler gibi, gururumuzun basit bir yansıması, bir kuruntusu mudur?

Dr. Işıl YURDAIŞIK
Giovanini Papini’ den  alıntıdır.(Gog I-II)