Cebin Dünyası ve Kişiliği ;
Eskiden olsa cep dendiğinde hepimizin aklına pantolon cebinden tutunda, gömleğin cebi, ceketin cebi, kefenin olmayan cebi gelirdi. Fakat teknolojinin ilerlemesiyle artık cep kelimesi hayatımızda daha doğrusu beyinlerimizde daha farklı anlamlara işaret eder oldu.
Evet doğru bildiniz. Artık cep kelimesi Cep Telefonu anlamında kullanılan kestirme bir kelime oldu.
Nedir cebin dünyası?, Cebin bir dünyası mı var?, Yoksa o da bizim gibi yer içer mi, hatta çiftleşir mi?
Bizim dünya değerlerimiz böyle kayıtlılıklar içerdiği için nerede bir dünya kelimesi görsek aklımıza gelen yemek içmek belki de en önemlisi çiftleşmek oluyor. Halbuki Dünyamız kelimesini algıladıklarımız olarak anlasak “Cebin Dünyası” kelimeleri bize daha farklı bir anlam ifade edecek.
Sözü daha fazla uzatmadan Cebin Dünyasını tanımaya çalışalım.
Bizim algılarımıza hitap eder yönüyle cep telefonları bizim dünyamızda belli bir şekli olan, üzerinde onlarca fonksiyonu olan düğmeleri bulunan bir araç.
Fakat cep açısından baktığınızda yani cebin algısına hitap eder yönüyle, ne siz varsınız ne de sizin algıladıklarınız.
O ucu bucağı olmayan bir frekans okyanusu içinde yüzmekte. Her ne yana dönse sadece çeşitli frekanslar algılamakta.
Bazen algılama güçlüğü çektiğinde biz onun kapsama alanı dışında olduğu yorumunu yapmaktayız. Bu şu anlama gelmekte;
Cep telefonu da belli bir skala içindeki frekansları algılayabilmektedir. Daha açık olması için şöyle de diyebiliriz cep telefonu her ne kadar çeşitli frekanslardan oluşmuş bir dalgalar okyanusu algılasa da sonuçta ne televizyon dalgalarını ne de radyo dalgalarını ve buna benzer diğer dalgaları algılamaktadır. Algılayabildiği dalgaların ise belli bir hızı ve ulaşabilecekleri mesafe vardır. Eğer bulunduğunuz yer kapsama alanı dışında olarak nitelendiriliyorsa siz dalgaların size ulaşana kadar enerjilerini yitirdikleri bir bölgede bulunuyorsunuz demektir.
Cep telefonunun dünyasını böylece tanımladıktan sonra şimdi de bu telefonların günlük yaşamda çok iyi bilinen bir özelliğinden bahsetmek istiyorum.
Kişilik, evet cep telefonunun kişiliği.
Cep telefonunun da kişiliğimi olur diyenleriniz olabilir. Var mı, yok mu, bunu yazının sonunda hep beraber anlayacağız.
Düşünün kalabalık bir odadasınız, herkes birbirine isimleriyle hitap ediyor, oldukça gürültülü bir ortam. Siz bu gürültülü ortamda gazete okumaya çalışıyorsunuz.
O da ne?
Bir ses yükseliyor onca gürültünün içinden. Sizin isminizi söylüyor birisi. Nasıl da duydunuz isminizi, bir tek sizin isminizin söylenmesi onca gürültünün içinde beyninizi hemen harekete geçirdi. Neden ?
Çünkü siz belli bir kişiliğe sahip çıkıyorsunuz. Kendinizi ufaktan beri duyduğunuz isimle özdeşleştirmişsiniz, nerede bu ismi duysanız hemen buradayım der gibi beyniniz harekete geçiyor.
Cep ile bunun bağlantısını sanırım kurmuşsunuzdur. Ama yine de yolun sonuna varalım madem ki yola çıktık!
Yine aynı kalabalık odayı düşünelim. Fakat bu odada herkesin bir cep telefonu olsun. Telefonlardan biri çaldı, derken öteki, ama sizinkinde hiç ses yok. Neden?
Yoksa sizin telefonunuz frekanslar dünyasının kendisiyle ilgili olan kısımlarını algılayamıyor mu? Başka bir deyişle bozulmuş mu?
Eğer bozulmamışsa ve pilide yeterince şarj edilmişse vereceğiniz cevap; “demek ki kimse cebimin numarasını çevirmiyor” olacaktır. Doğru. Fakat kendi bakış açınız. Bir de olaya cebiniz açısından yaklaşalım.
Cebiniz ortamdaki bütün kendi algılama skalasında ki frekansları algılamakta. Başka bir deyişle diğer kişilerin telefonlarını da duymakta. Fakat bunların hiçbirinin Kendi ismini pardon numarasını tabiri caiz ise söylemediğini görüp herhangi bir tepki vermemektedir.
Tıpkı sizin adınız söylenene kadar odadaki isimleri duymamazlıktan gelişiniz gibi...
Ne zaman ki telefonun Kendi numarasına sahip frekanslar antenine ulaşır o zaman hemen çalmaya başlar.
Peki nasıl oluyor da sadece kendi numarasını içeren dalgalara tepki vermektedir? Böyle bir seçimi nasıl yapmaktadır?
Aslında bu seçim telefonun ana yapısında mevcut değil. Bu seçimi yapmasını sağlayan kendisine sonradan takılan o ufacık kart. Telefonunuzun sahip olduğu kişilik bu kartın içinde bilgi olarak mevcut.
Eğer kartınızı arkadaşınızın ki ile değiştirirseniz, bu sefer sizin telefonunuz eskiden sizin numaranızda tepki verirken bu sefer başka bir numara için çalmaya başlayacaktır.
Bizler içinde aynı şey geçerli. Bizim de beynimizde sadece %5-7 `lik bir bölümde kendimizi belli bir kişilik olarak algılamamızı sağlayan hücreler (telefondaki kart misali) mevcut. Daha doğrusu bu hücrelerde kişilik olarak hissetmemizi sağlayan bilgiler mevcut.
Ve bu bilgiler de beynin ana yapısında bulunmuyor. Beyine ulaşan, gerek genetikten gelen bilgilerin, gerekse astrolojik tesirlerin üstüne bir de toplumun yüklediği veriler yerleşince alın size kişilik kartı(=genetik+astrolojik tesirler+toplumsal veriler). Tıpkı cep telefonunun kartı gibi işlev gören bir kart.
Bu konuyla ilgili en güzel hikaye kendini arpa sanan insanın hikayesi olsa gerek ki bu kişinin tavuklardan korunmak istemesi en doğal hakkıdır. Çünkü onun kartı beynine arpa kişiliğini yüklemiştir.
Aslında kendini herhangi bir kişi olarak algılayan bizlerin cep telefonundan farklı olduğumuz söylenemez.
Sonuçta yaşantımızın cep telefonuna ne kadar benzediğini düşünürsek insan olmamızın hakkını bilincimizdeki kişilik kartı ile veremeyeceğimiz ortada.
O zaman cep telefonu gibi yaşamaktan kurtulmak için kartımızdaki bilgileri tekrardan gözden geçirip yerlerine hakiki varlığımızın bilgilerini yerleştirmekten başka çaremiz yok.
Serter Saltık
(İTÜ Fizik Böl.Öğ.)