Din ve Bilim
Din ile bilim arasında bir bağlantı varmıdır?
Varsa birbirlerini nasıl desteklerler?
Böyle sorulardan yola çıkarak, gerçeklerin daha kolay anlaşılmasıyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Bilimin açıkladıkları ve 1400 yıl evvel bildirilmiş asılları ile, Tanrı kavramının olmadığı belki daha kolay anlaşılabilir.
Tabiatın düzen ve ahengini Allah’a isnat eden bilim adamları Berkeley ve A.Einstein’nin bazı görüşlerini inceleyelim;
Kainatta hiçbir hareketin tesadüfliğini kabul etmeyen ve Allah’ın varlığına inanan A.Einstein’in ulaştığı bilim sonunda:
“Her şey onun dilediği düzen içinde gelişmektedir.” Diyor.
Bu gerçeği Kur’an da; aynı anlamda olarak:
“Şüphesiz biz herşeyi bir kader ile halkettik” diye açıklıyor.
Berkeley ise:
“Bütün alemi meydana getiren isimlerin hepsi ancak zihindedir, onsuz bir cevheri ve vücudu yoktur. Bunlar benim tarafımdan idrak edilmedikçe ,benim veya başka birinin zihininde varolmadıkça vücutsuzdur.” Diyerek bilim yolu ile kainatın bir yokluktan ibaret olduğunu ancak zihinlerde varsanıldığını bulurken, bu gerçeği İslâm görüşü kaynağı Kur’an:
“Herşey yokluk halindedir, varlığı azamet ve ikram sahibi olan rabbındır.” Diye açıklıyor.
Madde alemi varmıdır?
Maddenin aslı nedir?
Bu konuda Einstein’in bulguları şöyle:
“Madde ile enerji birbirne dönüşebilir, yani madde enerjidir, enerji maddedir. İkisi arasındaki fark geliop geçicidir. Biri diğerinin yerine geçebilir.”
Bu konuda Kur’an o günün koşullarında:
“Herşey yoktan varedilmiştir diye açıklama yapıyor.
İşte nihayet ilim. Bu safhaya gelince, herşeyin aslının yokluk diye ifade edilen bir safhanın gelişmesiyle meydana geldiğini ortaya koymuştur.
Demek oluyorki, modern bilim bu noktada dinin 1400 yıl evvel bildirdiği gerçeğe erişmiş oluyor. Bu da Kur’an ‘ın en büyük mucizelerinden biridir.
Şimdi de en çok merak edilen Tayyı Mekan (aynı anda başka bir yere gidebilme) özelliğine bilimin açıklamalarını inceleyelim:
Öz zamanın kısaltılması ile ilgili açıklamada bilimadamı Langevin, uzayda ışık hızından 20 bin daha az bir hızla dünyadan ayrılsa, kendi zaman süresiyle bir yıl uzayda yol alsa bir yılda geri gelse, 2 yıl içinde dünyaya gelse, 2 yıl içinde dünyaya döndüğünde hiç tanımadığı insanlarla karşılaşır, çünki dünyada 2 asır geçmiştir. Bu hadise ile geçmişe dönülmesi imkansız bir sıçrama yapmış ileri doğru.
Yani zaman yüksek hızla yavaşlar ışık hızına ulaştığında durur. Bilim bugün belirli şartların gelişmesi halinde zamanın yavaşlatılabileceğini hatta durdurulabileceğini tespit ve kabul etmiştir. Böylece maddenin dalga hareketine, yani enerjiye dönüşmesi (maddenin manaya dönüşmesi) halinde ışık hızına eşittir. Ve bu şartlar altında o şey için artık zaman durmuştur.
İnsanın bedeni belli bir takım özellikler kazanınca madde ötesine geçebilmekte ve böylelikle aynı zaman içinde bir başka yerde bulunabilmekte, tekrar an için eski yerine dönebilmektedir.
Bilim bu işlemin birinci safhasını madde-enerji (madde-man) dönüşümünü gerçekleştirmiştir.
Fakat ikinci bölümü olan enerji-madde (mana-madde) dönüşümü henüz araştırma safhasındadır. Bu başarıldığı anda Tayyi mekan özelliğinin sırrı çözülecektir.
Bu incelemelerden şöyle sonuç çıkarılabilir; Kur’an bütün ilimlere camidir. İnsanlık akıl ile belli noktaya gelebilir, fakat aklında durup öteye geçmediği nokta vardır.
Ancak “temiz olmayanlar ona dokunmasın” uyarısını gözden kaçırmadan, özgür düşünce ile İslam gerçeklerini yaşamaya çalışmalıyız.
Süleyman Ergin
Elk.MühendisiKaynakça:
Ahmed Hulûsi eserleri
Bilim ve Teknik Dergisi