Kur'an Nasıl Okunmalıdır?

 

Kuran nasıl okunmalıdır sorusu Aslında tüm insanların sorması gereken en önemli ve ilk sorudur ki bunu, Son Nebi dahi ilk “oku” vahyini aldığında soruyor (ben okuma bilmem derken bu soruyu soruyor)
Kuran okumak, bilindiği gibi öncelikle çabuk ve çok okumak asla değildir. Okuyucunun zihninde binlerce soru ve ihtiyaç vardır. İnsan ham ve işlenmeye açık olarak yaratılmış ve RAB ismi gereğince insanı ancak kitap (varlık ve hayat kitabı olan evren ve bir özeti kuran ile meyvesi olan Rasuller veya kamil insanlar) yetiştirip tamamlıyor yani kemaline erdiriyor.
Bilindiği gibi diğer mahlukatın yaratılış gereği, doğuştan genlerine işlenmiş olarak getiriliyor.

Çok okumak değildir dedik. Bunu açarsak, ayetleri ve kelimeleri sindirerek (meyve misali) yani zihne alıp üzerinde derin düşünerek öncelikle hazm etmek gerekiyor.
Bu, ilgili ayetin gereğini yaşamak demektir.

Bu; ilgili ayeti yediğin bir meyve olarak düşünürsek, o meyvenin sana verdiği kuvvet, hareketlerine etki olarak yansımışsa yada hareketlerin O ayetin enerjisi ile oluşmuşsa Ayeti hazmetmişsin demektir. Ayetin Manası sana geçmiş demektir.

Bir ayeti kazanmakla, bünyene kattığın bu meyve, çok geniş ve çeşitli meyve bahçesi olan cennetin meyvelerinden sadece bir tanesini yedin demektir. Yada ayeti bünyene koymakla inşa ettiğin bünyen olan sarayın bir tuğlasını yerine koydun demektir. Yani seni tamamlayan zincirin bir halkasını tamamladın demektir.

Bünyene kattığın her bir halka, diğerlerine destek olan, diğerlerinin anlaşılmasında da büyük katkısı olan bir özellik gösterir.
İşte Rabbin EKREM sırrı ile seni önce ham olarak hiçbir şey bilmediğin halde çıkarıyor evren ve kuran kitabından hikmetli meyveler, gıdalar ikram ederek büyütüyor yetiştiriyor tamamlıyor ve kemaline erdiriyor.

Afaktaki bir insan ne kadar kamilde olsa size kendi edindiği manayı tam olarak yansıtamaz yani meyveleri bizzat kendin yiyip hazmetmedikçe aynı güç sizde oluşmaz.

Kuran ayetlerinde HİKMET ve İKRAM özelliği vardır. Aynı Meyveler gibidir. Onu yiyip hazmetmelidir. Onun senin bünyene geçmesi gereklidir. Dışardan meyvelere bakmakla ne hikmetini anlarız ne de faydasını görürüz.

Kuranın bir özelliği de, bahçesine aldığı kişiye bir meyve ikram ettiyse arkasından başka meyveleri gösteriyor arka arkaya onları da ikram ediyor böylece sizi bırakmıyor. Meyvelerin tamamını takip edip yersen ve bünyene dahil edersen Onlar artık senin olur bünyene geçer yaşayan mana senin içinde zuhur eder yani onu yaşarsın. O, adeta senin bir özelliğin olur. Zaman içinde ayaklı, yaşayan, insan şeklinde bir kuran olursun.

Afaktaki bir kişiye anlatmaya kalkarsan adeta kurandan anladığın her şeyi anlatmak gerekiyor (çünkü senin söylediğin şeyin bağlantılarını karşındaki farkedemiyor.) Bu da kuranı (anladığın kadarıyla) açıklamak gibi bir şey olur ve muhakkak atladığın senin içinde ifadelerini tamamlayan fakat karşıda olmadığı için eksik kalan şeyler olur hele muhatabın nefsi mutmain değilse (asla sizi kastetmiyoruz) yani cennete girmemişse onlara cennet meyveleri ikram etmek zaten haramdır (mümkün değildir.)

Şimdi yukarıda sadece bir-iki yönden (hakim-kerim) kuranın nasıl okunacağını izah etmeye çalıştığımız çerçevede örneklere geçersek; (ki ayetleri diğer özellikleri yönünden de tefekkür etmelidir mesela HAY özelliği, Dayanak olmak KAYYUM özelliği, diğer esmanın tümünden gelme özelliği, FERD özelliği (ta ha 12 “inni ene...” ya sin 12
“inna nahnu....” ve.. yaptım...yaptık.. ifadeleri... yani (kuran aracılığı ile) aslında O konuşuyor.) (kuran, ferdiyet makamını havidir diye bahsettiğimiz gibi)
(görüldüğü gibi bazı ayetlerde bazı isimler öne çıkıyor fakat diğerlerinden de havi)
hangi isimde size yakınlık ve size dönük yön bulursanız o yönden yaklaşımla okuyabilir ve faydalanırsınız. İyi bilinmelidirki zaten okunan ve okunacak olan, herşeyi yaratan Rabbin İSİMleridir.

Ayrıca ayetler bir birine bakıyor, bir birini açıklıyor (fsl-fussilet, fesalli, yeterki alakayı bozma, gözlemle, kavuştur) ve tamamlıyor (ekmel). örneklere geçersek;
Leyl suresinde geçen “vermek ve takva” denince neyi vermek?
Bunu muhataplar nasıl anlar? (onun indindeki) derecelerine göre, kademelerle anlar:
Kimisi zekat olarak anlar Sana verilenlerden bir kısmı olarak anlar Bilgi olarak anlar.
Mallar, olarak anlaşılır (ki bu kadarı ayrıca bildirilmiştir ve sadakatte belli bir kademe olarak makbul ve razı oldunduğu anlaşılmaktadır.)

Sana verilen herşey olarak anlaşılır. Senin kendin dahil sana verilen herşey ve yaptıkların anlaşılır. Tefekkürlerini ona tahsis etmek dahi anlaşılır. Canı bir kereliğine vermekten çok daha makbul olan ÖMRÜnü her yönüyle her anıyla ona vermek anlaşılır.
En çok kıymet verdiğin kavramlar anlaşılır; Kalbin, benliğin, ahiretin, imanın, ruhun, kitabın, ismin dahil gölgen dahi kalmayacak şekilde vermekte anlaşılır.
Verilenin karşılığı beklenmeden sadece onun için, O buna layık olduğu için, karşılıksız vermekte anlaşılır. Sende verilecek hiçbir şey kalmadığında ne kalır Yokluğun. Onu dahi ver! Zaten verilecek tek şeyimiz Yokluğumuzdur yani onda olmayan şey yokluk! (yokluğun dahi kalmadığında kalan Hiçlik değil, O dur.)

Kime verilecek? Elbette ALLAHA.
(sana verilenleri LAYIK olanlardan Kime verirsen ver, neticede ona verilmiş olacaktır üstelik rabbimiz bunları bizim hiç bir hakkımız olmadığı ve bizdeki her şey zaten onun olduğu halde kendisine ÖDÜNÇ istiyor cimriliğimizide biliyor)
(Dikkat edilirse kuranın muhatabı, muhakkak akıllı olmalı, verilen akıl nimetini yerinde kullanmalıdır. Her nimet gibi bu büyük nimetten de insana sorulmazmı)

Bizi bizden daha iyi biliyor ve bize bizden daha yakın. Bizim iç hesaplarımızı ve en hassas duygularımızıda hem biliyor ALİM, hem çok iyi hissediyor SEMİ, Hem açıkça görüyor BASAR ve hatta bizi bizde yaşıyor HAY.

Aynı suredeki tasdik edilecek - sadık kalınacak güzel nedir?
Güzel, onun zatıdır sonra onun esması yani yüce sıfatlarıdır.
Senin onun hakkındaki zannın ne ise, senin hakikatin (onun indinde) odur.
Onun hakkındaki en güzel zannın, onun güzelliğinin hakikatine En yakın olandır. Böylece ona o kadar yakınsın.
Şimdi bunları nereden anlıyoruz denirse kurandaki bilhassa zeytin, fındık ve ceviz misali (yağ havi) meyveleri yersen o meyvelerin içindeki mübarek yağ, senin içinde (ki; o yağ kendisine ateş değmeden yanar) yanıp O nur seni içten aydınlatır, içten anlarsın. yoksa seni tam manasıyla aydınlatamaz ve şifa olamaz. Buradan anlıyoruz.

Kuranda Arıya işaret bulunuyor ki bu arı, meyve çiçeklerinden (ayetlerden) çeşitli şifalı manaları toplar ve insanlara hazır bal olarak sunar. Bu insanlar ayetlerden mana ve şifa alıp bal yapabilen arılar haline gelirse ve insanlar
Bu balı yerse onlara şifa olur. Sizlerede hem bal yiyen hem bal yapanlardan olmanızı tavsiye ederiz. Hatta arılar gibi birlikte çalışarak Allahın kullarına ayetlerden alınan tatlı, yemesi, hazmı kolay, şifa üretelim.

Bize öyle geliyorki Allah, kendisine ait kullarını, yine İnsanlara hizmet için onlara veriyor.
Çıkan sonuç şu; Allah, insanı seviyor ve onu kendisi için talep ediyor. Ve insanı kendisi için yaratmış. İnsan evrenin meyvesidir. Allah, insanın sırrı, Kamil insan Allahın sırrı, ve aynasıdır.

OKU maya (cennete) hoş geldiniz. nasıl fikir yürütülür; düşünerek. 7 kat mana nedir; Ceviz gibi ikinci kat serttir (kırılacak, açılacak şifreler) (Rabbin seni kurandaki kelimeleriyle imtihan ediyor bakalım İbrahim gibi gerçek dostmusun) Sert kabuğun üstündede yeşil bir kabuk bulunur bazı insanlar bu meyveyi olduğu gibi insanların önüne koyup, bunu böylece yutacaksın der. Bir karga bile cevizin sert kabuğunun kırılması ve açılması gerektiğini bildiği halde bazı insanlar bunu akıl edemez.
Sert kabuğun altından yine acımsı bir zar çıkar 3. kat (güzel zannını hiç bir zaman yitirme) altından yenilecek kısım çıkar adeta beyin gibi, düşün diyor, yiyin yani düşünün, Onun manasını zihninize alın 4.kat (herşey zihninizde -küllema dehale aleyha zekerriyyel mihrab) (herşey beynine ve aslın olan kitaba yazılıyor= alleme bil KALEM)

içinizde onun yağı (kaçıncı kat oldu-5) yandığında çıkan ateş 6 (onun hükmünü yaşayın-onun verdiği güç ile eylemde bulunun) o ateşin aydınlığı nuru 7 ve O nurun gösterdiği, yani o nur ile görülen....

Yedi kat sema iç içe yedi kat makro, yedi kat yer içiçe yedi kat mikro alemler. sınır yok karışma yok birlik ve bütünlük var.


Sidre; son, yani başlangıç merhalesidir. (görünen evrenin en uzağına bakıldığında evrenin başlangıç aşaması görünüyor.) (big bank noktasının 1 saniye içindeki açılımı, bugünkü evrenin yüzde yetmiş büyüklüğüne ulaşmış deniyor en sonda görünen olay)


yani evren, Onun Kün emrinin bir anda yekün olmasıdır. Aynı emir, nihayeti ve ilerisinide kapsıyor yani sonsuz kün emirleri, bir kün emrinin içindedir. (sonsuz kere sonsuz eşittir bir sonsuz)


Arş ve kürsi; Allahın etki, yetki ve hükümranlık alanıdır, yani uzaydır. Görünen ve görünmeyen Makro ve mikro alemler, Arş ve Kürsi (uzay) içindedir. Allahın sıfatları hepsini kapsıyor Onda öyle bir makam varki orda kendisini kendisinden başka kimse bilmez ve asla idrak edemez.

Ayetlerin "1-zahiri manası 2-enfüsi manası 3-yaşayan manası 4-geleceğe dönük manası şeklinde ifade edilmekte ve açılmaktadır."


Yüce Rabbimiz kitabında çeşitli meyvelerden (hurma, üzüm, zeytin, hatta kiraz ve diğerlerinin adı verilmeden hepsi) bahsediyor. Bizce bu; ayetlerin yapısının, bahsedilen meyvelerin özelliklerinin ve şifa yönlerinin farklı oluşu gibi çeşitlilik gösterdiğinede işaret ediyor.
Yukarıda ceviz örneği ile YAĞLI bir meyvenin 7 kat manasından bahsettik. Ceviz benzeri bir ayet, beyne hitap eder. Fındık misali olan kalbe benzer ve kalbe hitab eder

o da 7 kattır. bazısı hurma gibidir bazısı üzüm, bazısı kiraz misalidir.

Çeşitli meyvelerden ikişer çift yarattık demekle her meyvenin çeşitli özelliği, şifası ve katları olduğu gibi bu meyvelerin benzeri olan ayetlerde böyle özellikler taşıdığı anlamı bulunuyor. Yani her ayette 7 kat mana aramıyoruz. Bu manalar, insanın içinde zuhur eder.


Kuran okumak; onun ayetleri üzerinde derin düşünmek ve onu yaşamak demektir.

Ayetler arasındaki alakalar, ilgiler, bağlantılar gözetilir yani hafızada tutulur (bu, insanın zikir halinde bulunması demektir zekeriya ismi ile temsil edilen, insandaki bir vasıftır)

Rab, ham olarak yarattığı insanı kuran ile yetiştirir, tamamlar, kemaline erdirir. Kamil insan, Kainat kitabındaki ayetler olan İlimler ve kainatın satırlanarak kelimelere verilmiş bir özeti olan kuran ayetleri arasındaki açıklayıcı ALAKalardan yaratılıp tamamlanır.

Ayetler ve kelimeler arasında bağlantılar gözetilip taşmadan ve kitap dışına çıkmadan kurulur. Bu bağlantılar arasında derin tefekkür ve hatırlama (zikir) ile irtibat sağlanır.

Ayet ve kelimeler arasında bulunan alakalardaki bu irtibat ve kavuşturma (vuslat) bir nevi SALATtır.

(kuran zikirdir, salatta zikirdir birbirini bütünler) (salat, önce batılı haktan ayırmak ve hakka vuslat, hakka vasıl olmak, kavuşmak, kendini ona tamamen vermek, onunla bütünleşmek ki bu SECDEdir, zikri, düşüncesi ve eylemi vardır.)

İnsan, evren ve kurandan ayrı bir mahluk değildir ve insanın en büyük yanılgısı, kendini varlık ve hayat kitabı olan bu kainat ve kurandan ayrı ve dışında bir varlık olduğunu ZAN etmesidir. Bunlar, birlik ve bütünlük olan tevhide sadık ve bunu savunan insanlara karşı düşmanlık duyarlar. Müminlere düşmanlıkları, hakka karşı düşmanlıklarındandır. Bunlar,

Hak ile batılı ayırmaz, hakkı hakka, batılı batıla vermez, aksine karıştırır.

Alakayı, birliği, bütünlüğü kabul edemezler herşeyi ve kendilerini ayrı, müstakil ve kendisi kendiyle var ve kendi kendine yeterli görür, irtibatı, vuslatı, kavuşmayı-kavuşturmayı, ilgi ve alakayı kurmaz kurdurmaz parçalar bu haddi aşmak, azmak yani tuğyandır. Halbuki herşey ve kendiside varlık içinde apaçık, bariz ve mübindir. Yanlışları ve yanılgılarıyla bağlı ve bunların neticesinede mahkumdur.

Bu bağlar; 1-kişinin Rabbi ile vuslatını yani kavuşmasını ifade eden ve bir nevi salatı olan, Rabbi ile arasındaki bağ, birlik ve bütünlüğüdür enaz miktarı bellidir üst sınırı ise yoktur kişinin her anı olabilir. 2- Rab ile Rasulü arasındaki bağ, birlik ve bütünlüktür. Hak, Rabdendir. Rasul ondan ayrı veya ona muhalif bir şey söylemez. 3-Kuran ayetleri ve kelimeleri arasındaki bağlardır; açıklayıcılık, tamamlayıcılık, birlik ve bütünlüktür.

Bu Bağları koparmak, kesinlikle kişide ve toplumda fitne ve fesada, yani bozguna ve bozgunculuğa sebeptir. Neticeleri, kişi ve toplum için ağır ve kaçınılmaz ızdıraplardır.

İnsan; salat (vuslat) ile, secde (bütünleşmek) ile, kendini vermek (nefsini kurban etmek) ile Rabbe yakınlık (kurbiyet) bulur ve cennete, kurana, hayra, hikmet ve ikrama varis olur. (Kevsere kavuşur)

Güzellik; Kerim Rabbin güzelliği,

Vecih, Rabbin güzelliğinin görüntüsü,

HAMD, güzelliğin karşılığı duyulan minnet ve hayranlığın iadesi, ifadesi ve yaşanmasıdır.

Kusurlarımızın affını niyaz eder hatalarımızın bile hayra ve hidayete vesile olmasını dileriz.

Saygı ve Selamlarımızla,

Turisina