Paranın Aydınlığında Gölge Oyunları

 

Ortak değerler yaşamın düzenini ve yönünü belirler. Bir araya gelen insanlar aynı konular etrafında kenetlenir.
Günlük konuşma dili kelimelerini bu konulardan seçerken, halkın tabakalarına göre konu ve kelimeler de değişir...
Bu çeşitlilik içersinde bakarsak, öğrenciler dersler ve sınavların heyecanı ile sohbet ortamları oluştururken, geleceğe dair planlar da yapmayı unutmazlar. Evlerde hanımlar değişik tatları mutfaklarına, renkleri de üzerlerine taşıma çabası içersindedir... İşçi-memur, enflasyon canavarı ile mücadele edip ay sonunu getirmek için türlü cambazlıklar yaparken, alım gücünün günden güne azalması ile durgunlaşan piyasalardan esnaf ve tüccarlar şikâyetçi olurlar...
Bu arada, iş dünyasında biraz daha yukarılara çıkarsak, reklamlardan tanıdığımız bazı kavramları duymaya başlarız, “eft, wap, internet bankacılığı, akreditif, finans vb...”

Kısacası hepimiz, paranın orijin kabul edilerek, çevresinde gelişen bu hareketlilikte bir şekilde yerimizi alırız... İnsanların rahatını temin ve nesillerin devamlılığı için gerekli olan finansmanı sağlama çabaları tabi ki yadırganamaz, bu finansmanı sağlarken bulundukları statülerini gerekmediği zamanlarda bir iş elbisesi gibi astıkları sürece...
Fakat çoğu zaman araçlar amaçların önüne geçmiştir. Yargılar ve yapışkan kimlik anlayışı altında ezilen insan, boynu bükük bir halde yere bakar olmuştur, gökteki yıldızlardan habersiz...
Bu odaklandığı nokta üzerinde hızla ömrünü törpüleyen insan, kısa bir süre durabilir ve düşünebilirse, o zaman müziğin aslında notalar arasındaki suslar, gerçek yaşamın ise durup düşünmek olduğunu fark eder, böylelikle özünden gelen o ezgileri duyabilir...

Çok fazla tanık olmamışızdır belki ama, yaşamında bu susları arayan insanların bulunduğu bazı sohbetler de vardır ki, maddi olmayan değerler ve dünyanın hamurundan yoğrulmamış kelimeler konuşulur. İnsanlar, “yarın artık bugündür” diyerek, günlerini genişletmek yerine “İnsan üzerinden dehr içre bir zaman geçti ki, o hiçbir şeyle anılmazdı!!!...”(76-1)  Âyetini derin bir tefekkürle anlama çabası içine girerler...

Zaman tüm bu değerler arasında süper bir iletkenlikle akıp giderken, insan yaşam sahnesinde bulunduğu yerin koordinatlarını evrensel değerlere göre belirlemeli...
Zamana ve mekâna göre değişen, sanal değerlerle tespit edilen yerler izafi olabilir ve bir sonraki zaman diliminde, birey kendini çok farklı bir konumda bulabilir...
Belki şu an birçokları, paranın sahte aydınlığında gölge oyunları yapabilir, kendini sağlam ve büyük bir yerde görebilir. Ama unutulmamalı ki, “güzelliğine güvenme bir sivilce, malına güvenme bir kıvılcım yeter” sözü peşi sıra gelir...
Varlıkta asıl olan vasıf “acz” dir, mutlak güç ve kudret Allah’a aittir...

Bu varlık aleminde bedenlerin konumu için paranın sağladığı güç tespit edilmişken, şuurun ihtiyaçları da göz ardı edilmemeli... Ve Resûlullah Efendimiz’in “Gerçek zenginlik gönülde olandır” sözü hatırlanmalı...
Gönül tasavvuf lisanı ile Hakikat-i Muhammediye’ye işaret eder... Şuurda bu mânâ zenginliğini yakalayan biri, maddi değerlerin oluşturduğu kozadan kurtularak ebedi zenginliğe ulaşır, Hz. İsa’nın deyişi ile göklerin kırallağına erişir...

Ali Eren
02/10/2000