Sanat Sanat İçin mi Halk İçin mi?

Orta okul zamanlarında edebiyat dersinde gördüğümüz edebiyat akımlarında konusu geçen iki akım yani sanatın sanat için mi yoksa halk için mi olduğu konusu son günlerde gündeme gelen bir sanatçı ve bir profosör arasındaki tartışmada bu konunun günümüze kadar uzandığının anlaşılır bir göstergesiydi sanırım..

Medya’yı izleyenler konuya yabancı değillerdir, Resim galerisinin açılışına davet edilen medyatik  sanatçı  bir resim hakkında espri yapmaya kalkınca ,aydın kesiminden bir profoser resmi sahiplenme edasında o konu hakkında bilgisi ve geçmişi olmadığına inandığı sanatçıya  sert çıkışıyor ve resim hakkında kendisinin yorum ve espri yapamayacağını sert bir dilde söylüyor ve eleştiriyordu……

Bu konu hakkında hemen hemen her kesim medya ve yazarlar görüşlerini belirttiler .Kavganın sebebi kim haklı kim haksız görüşleri ortalıkta yazılıp çizilirken bir anda benim aklıma Türkiyenin en seçkin üniversitesinin profoserlerinin yemek yediği restaurantta bir öğle vaktinde kendi aralarında yaptığı konuşmalar  geldi.Kendimi yediğim yemeğin lezzetini algılamaktan çok tamamıyla konuştukları konuya odaklama gayretim sadece profoserlerin tarih profosörü olduğu ve Türkiyenin tarihsel gelişimiyle beraber siyasi ekonomik gelişimini tartışmaya yönelik olduğunu anlamaya  ucundan kıyısından ancak yetti..

Konuşmalarının ise çok yüksek düzeyde olduğunu ancak yanlarında onları dinleyen asistanlarının büyük hayret ve zevkle onları dinlemekte olduklarından anladığımı da itiraf etmeliyim. Asistanların bu halleri bana içinde bulunduğum tasavvuf sohbetlerinde tasavvuf profosörü diyebileceğim bir şahsı dinlerken ki hayretimi ve aldığım zevki anımsattı

Ve yine aklıma bu kulak verdiğim konuşmadaki durumumun ilk tasavvuf sohbetlerini dinlemeye başladığım zamanla özdeşleştirdim. Konu ve konuşulan kelimeler hakkında en ufak bir fikrim yokken ki durumum yemekte ki durumla hemen hemen aynıydı………

Bir farkla ki……..

Tasavvuf  ilmi; yaşam sistemindeki evrensel değerlerle insanın kendi özelliklerini bütünleştirmesi,ve bu ilmi yaşayan öze ermiş diyebileceğimiz kişilerin ,sistem ve bağlantılarını kelimelere dökmesi iken;pozitif ilim diyebileceğimiz fizik ,matematik ,tarih ,kimya gibi ilimlerin tamamen ,kelimeden yani görünenden yola çıkması ve gerekli bağlantıların oluşturulması arası farktı.
Tasavvuf sohbetlerinde kullanılan kelimelerin bende anlam ifade etmeye başlayıp, kelimeler hakkında gerekli bağlantıları kurmaya başladığım zaman ise ;  kendimi sohbetin havasının getirdiği sarhoşluk denizine bırakıp, ;nasıl bir maraton koşan sporcu vucuda zevk ve sarhoşluk veren endolfin  hormonunu daha da çok salgılatmak için sınırlarını zorlarcasına koşarsa bende o tasavvuf kelimelerinin beynimde yarattığı  anlamları kapasitemi zorlarcasına ardı ardına beynimde koşturup ,hayal gücümle genişleterek  hemen hemen aynı zevk ve sarhoşluğa varıyordum..

Bir tarih profosorünun asistanının yüzü bende bu anıları canlandırmıştı..
Ve o zaman üniversitede derslere neden profosorlerden önce asistanların girdiğini anladım.Bu profosörlerin kendini ağırdan alması veya dersten önce 2 tane daha fazladan çay içmesi değil ;sadece kendinden önce sınıfı asistanlarıyla biraz ısıtıp o kelimelerin altında ezmemek için ve  biraz da taban hazırlamak içindi sanırım.
Sanatçı ve prof……..arasındaki konuya gelince;
Genellikle sanat sanat içindir edasıyla yaklaşan bazı aydınlarımız ;acaba ,herkesime hitap edebilecek resim konusunda tutum ve eleştirilerde ve özellikle de bu konunun popularitesinin artmasında büyük bir şansa sahip olan medyatik insanların eleştiri veya espri yapmasında biraz daha esnek olamazlar mı?
Sanırım fena olmaz..
Şahsen tenis hocası olarak medyatik insanların tenis oynamasından ve turnuvalara girmesinden çok memnunum.

Kalın sağlıcakla;

by Enis Güller
02/11/2000