SEYRETMEK

  Günlerimizi gecelerimizi renklendiren, kolumuzu kıpırdatmadan bizleri kendi boyutuna sürükleyen, minimal hareket ve maksimal ”eğlencelik” prensibiyle çalışan televizyon programlarını düşündünüz mü hiç!...

  Programlar; yapımcılarının özellik ve kapasitelerinin bir kısmını yansıtırlar, onların pencerelerinden dünya görüşlerini paylaşırsınız, perspektifini yakalarsınız... Ancak tüm yapımcı  ve yönetmenlerin ortak bir özelliği vardır, izleyiciye İSTEDİĞİNİ SEYRETTİRMEK... Bu temel prensip, izleyiciyi yanında tutmanın yoludur. Olayları ne kadar köşelendirirseniz köşelendirin, sonunda yuvarlamak zorundasınız; çünkü insanlar ruhunu sıkan, batan, canını acıtan senaryoyu filmde bile görmek istemez  ve yönetmen bunu  BİLİR...

  Bakın ve görün; ne kadar gerçekçidir reklamlar? Şüphe bile etmezken anlatılanların abartılı, çarpıtılmış olduğundan, yine de görmek istediklerimizi anlattığı için etkileniriz. Kabul ederiz reklamların sahteliğini, ama görmek istemeyiz  “Haberlerin” ondan bir farkı olmadığını.

  Sahne arkasının, önünden bir farkı yoktur görmek istemeyene...Televizyon programları da dahil olmak üzere, gerçekleri ancak bize verilen kadar algılayabiliriz ve bize verilen de ekstrem bir ön eğitime tabi değilsek, ancak algılama düzeyimiz kadardır.

  İlkelliğin bocalamalarından kurtulup varlığa gerekli her şeyin; ruh enerjisinin geliştirilmesiyle ele alınması ve iradesel isteklerin gerçeğe ulaşmak amacından oldukça uzak yaşıyoruz.

Dr. Işıl YURDAIŞIK