Selamlar efendim.....
İlk önce yazımı üstte yazdığım için Kuddusi hz lerinden
özür diliyorum. Lakin yazdığım şeyi açıklamak için buna
mecburdum..
Bayram dolayısı ile aileme gitmiştim ve yeni
tanıştığımız meşreb-i melamiyeden Ehl-i Beyt aşığı bir
aileye ziyarete gitmeye karar verdik..Ne kadar güzel
ihtiyar olmuş bir çift anlatamam . Hüseyin Dede bize Ehl-i
Beyt’i anlatıp ağladı ..Daha Ehl-i Beyt’i anarken
gözleri dolan bu zat-ı muhterem, bizi utandırdı
tabii..Eşi Şükran Hanımefendi de çok özel bir
hanımdı..Yeşil gözleri ,gözbebeklerine karışmış ,iyice
saydamlaşmıştı..En sevdiğim merceklerden yanii. Şükran
Hanım; geleceğimiz için, bendenizden bahsettiği bir
hanımı da davet etmiş..
Niğde –Bor’lu Kuddusi Hazretlerinin torununun
yetiştirdiği bu hanımı anlatıyordu bize..Bu hanım
memleketimiz de bir ilk olarak ,çok özel bir zatın
türbedarlığını yapıyordu aynı zamanda..Şu sıra hep
yaşayan ölüler hayatıma giriyor nedense:) Niğde- Bor
adını duyduğumda, hemen heyecanlandım tabii..Daha geçen
hafta ehlime anlattığım rüyalarımın, Niğde-Bor ekseninde
ki hanımla tanışacağımı sezdim. Hatta öyle bir sezişten
eminlikti ki, hemen kardeşime telefon açıp gelmesini
bile söyledim..Ben yazarak kaydediyordum, o ise, sesli
ve görüntülü kayıttaydı:)
Şükran Hanımefendi ; Bor’lu hanımın ona hediye ettiği
Kuddusi Divanını gösterdi..Öyle tuhaftı ki herşey,
içimden keşke bu kitabı bana hediye etseler de, Bor’lu
hanım, ona yenisini getirse dedim, bilmeden..Şükran
Hanımefendiye rehberini sordum..”Benim rehberim
ilahiler” dedi..O, çok güzel bir sesle ilahiler
okuyabiliyordu..”En çok size rehberlik eden ilahiler
kime ait peki “dedim..Beni şaşkınlığa sürükleyen cevabı
ise” Ahmed Kuddusi Hz leri” demesiydi..
Aslında onun gözlerinden, bu birlikteliği bilerek
sağladığını okuyordum..
Neyse, rüyalarımın sultanı geldi..Bu, “iki kutbul arifin
sandukanın, ya vedud esmalı- manalı kadınıydı”..Aynı
hayalimdeki gibi baştan ayağa siyah
giyinmişti..Gözlerinden tanıdım tabii onu ve çıkık
elmacık kemiklerinden..O’nu arap sanmıştım, sordum “arap
kökenlimisiniz”,” hayır Horasan’lıymışız” dedi..
Gayri ihtiyari, sanki ezelden tanıdığım bu kadının
yüzünü tuttum..İki elimi, iki çekik gözlerinin
kenarlarına koydum ve dedim ki:”Bu gözler sizin mi?”
“Evet “dedi..Ne zamandır? dedim..:)”Kendimi bildiğimden
beri” dedi..”Hep böyle miydi” dedim.” Evet hep böyle
idi” dedi..Bu simsiyah gözbebekleri ile irisi
ayrışmayan, karanlık gözlü kadının gözlerindeki ışık
inanılmazdı..Hur-huri kelimesinin bir manası da; göz
bebeğinin karalığında ki, ışık da demekmiş..Ve, evet
karanlığın içinde ışık vardı, bu hanım da öyle ışıyordu
işte:)
Sanki birbirimizi hep tanıyorduk..Hemen konuşmaya
başladık..İnanılmazdı,kaderimizdeki diğer şahsıda
telefonla aradık, O’nla da tanıştı..Ve
aşağıdaki”icazetname kasidesinin beyit bölümlerini O
yazdı,” açıklamalarını bendeniz yazmaya
çalıştım..Latifhakim dostumuzdaki Kuddusi Divanı çok
eski idi ve onun yazdığ* bir beyit bendeki yeni türkçeye
çevrilmiş Divanda yoktu..Ben yine de ekledim, çünkü mana
olarak konmuştu ve aynı sıralamada idi..Hata varsa hepsi
bendendir affola...
Gece gözlü hanım, bana Kuddusi Divanı’nı hediye
etti..Şükran Hanım’a sabahleyin yenisini getirmiş ,sonra
öğrendim..
Hayat hikayesini kısaca anlattı..ikimizinde,
DOSTlarımızı bulduğumuz anda, başımıza gelmeyen
kalmamıştı:)Ama bundan mutluyduk şimdi ve hamdediyorduk
ki O’nları tanımıştık..Vedud manalı o hanım;Kuddusi hz
lerinin özelliklerini anlattı ve Kuddusi Divanı’nı
açtı..O’nun mürşid bulamayanlara vermiş olduğu izni
hepimize okudu ve açıkladı..Ve bazı kasidelerin
özelliklerini de anlattı..Bendeniz de, istedim ki, böyle
bir sıkıntıya düçar olan kardeşlerimiz varsa paylaşayım,
onlara, Allah’tan böyle kolay bir çözüm sunulmuş,haber
vereyim:)
Çift kutupların aşığı olan ve aşık olunan bu hanıma, bu
yazımı ithaf ediyorum..O’nu tanıdımız için çok
bahtiyarız..Allah, hepimize dostlarını bol bol yollasın
inşallah ve aminnn..
ŞİMDİ SÖZ AHMED KUDDUSİ HAZRETLERİNİN........
İcazet Kasidesi- Ahmed KUDDÛSÎ Hz.
Salika! Dinle beni, diyem sana bir hoşça raz!
Çün, gereklidir begayet eyle gönülde rikaz..
Ey doğru yolda olan
kişi!Dinle beni,sana güzel bir sır vereceğim.
Söyleyeceğim sır çok önemlidir, bu sırra gönülden
bağlan.
Hak Teala Hazreti buyurdu: "Gizli kenz idüm,
Halkı yarattum ki, bilsünler Beni, bi-inhicaz!"
Hakk teala hazretleri buyurdu ki:”Ben gizli bir hazine
idim.
Halkı beni hakkıyla bilsinler diye yarattım.”
Bildiler A'nı, bilenler, oldular üç taife
Birisinin bildiği çok, biri evsat, biri az.
O’nu bilenler bildiler. O’nu bilenler üç sınıfa
ayrılırlar;
Bir sınıf çok iyi,bir sınıf orta, bir sınıf ta az bilir.
Biri
taklid ile bildi, biri istidlal ile
Biri tahkik ile bilüp etti Hakk'a inhıyaz
Birisi delil ve senet olmaksızın bildi,birisi delil ile
anladı,birisi araştırarak Hakk’ı anladı,bildi ve
bağlandı.
Şol mukallidler ki, elden işidüb bildi A'nı
Müstedil naklen ve aklen bilüben oldı türaz.
Taklit edenler ise;Hakk’ı
gerçekten çok iyi bilen kişilerden,işitip bildi.
Dileyen rivayet ve hikaye ederek akıl yolu ile buldu
O’nu.
Bildi Allah'ı muhakkak, bi- güman, ayne'l yakin
Cümlesinden ala eyledi bi-niyaz.
Şüphesiz ki, Allah’ın yarattıklarına bakıp,eşyada ve
olaylarda Allah’ı görenler,hem kalp yolu ile müşahede
edenler,Allah Tealayı daha iyi bildiler ve daha iyi
tanıdılar.
Kim ki, bu sırra olursa aşina, Hakk'ı bilür
Hakk'ı bilmek diler isen, bunı levh-i dilde yaz.
Kim ki bu sırra sıkıca
sahip olursa, Hakk’ı bilir.
Hakk’ı bilmek istersen bu sırrı kalp levhana nakşet.
Ma’rifet verildi insana hemin gayrıda yok
Anın içün, oldı, insan, cümle mahluktan firaz.
Allah,insanlara diğer
yarattığı mahlukatlardan ayrı olarak marifet vermiştir.
Bunun içindir ki, insanoğlu diğer mahlukatlardan
farklıdır.
Ma’rifet dedikleri, bir feyz-i Rabbanidürür
İlm-i zahir ile ancak, kişi onu bulamaz.
Marifet dedikleri, Allah
yolunda ilerlemeyi sağlayıcı Rabbani bir lutuftur.
Müslümanlar,marifeti gözle görülen ilimlerle bulamaz.
İlm-i batın zakirin kalbinde tez hasıl olur
Zühd ü takva etmek ile kimse arif olamaz.
Devamlı Allah Teala Hazretlerini zikreden zakirin
kalbinde,gizli alemin sırları çabucak hasıl olur. Sadece
Zühd hayatı yaşayanda olmaz.
Okursan bin cild kitabı, eylesen bin yıl amel
Ma’rifetten zerre tammaz kalbine, gel etme naz!
Bin cilt kitap
okusan,okuduklarınla bin yıl amel etsen,kalbine
marifetullahtan bir damla bile damlamaz.
Hem bu denlü olsa ömrün, eylesen hac her sene
Her gece kılsan kamu şart ile bin re’kat namaz,
Hem bin sene ömrün olsa,her sene hac’ca gitsen,her gece
bütün şartlarına riayet ederek bin rekat namaz kılsan,
Sa’im olsan her gün, asla yemesen, hem içmesen
Can kulağı ders-i irfan noktasını duyamaz.
Oruçlu olsan her gün,yemesen,içmesen;Kalbin marifet,keşf,hads,ilham,sezgi,manevi
ve ruhani tecrübe ile elde edilen bilgi noktasına
gelemez.
Cümle halk olsa muhibbin, etseler i'zaz seni
Anı izzet sanma! Çün, Hak ile olur i'tizaz.
Bütün halk senin sevenin
olsa,sana ikram ve lütufta bulunsalar,sen bunları
değerli sanma!Çünkü aziz olmak sadece Hakk ile olur.
Der isen kim; "Nice tahsil olunur bu marifet?
" Canu dilden dinle: Diyem sana, eyle iktinaz.
Eğer bana sorarsan ki:bu
marifet dediğin nasıl öğrenilir?Beni,can-ı gönülden
dinle ve hemen dediklerimi uygulamaya başla.
Marifet gönülde doğar cezbe ile gün gibi,
Cezbe de, zikr ile dolub kalbe eder ihtizaz.
*
Zikrin envaı dahi çokdur, kamunun efdali
Nefy ile isbat!" buyurdu sakin-i Arz-ı Hicaz.
Allah Teala hazretlerini
zikretmenin,O’nu güzelce anmanın,şanını yüceltmenin
çeşidi çoktur. Fakat,kainatın Efendisi Muhammed(s. a.
v)Efendimiz,zikirlerin en güzelinin “La ilahe
İllallah-Allah’tan başka ilah yoktur.”kelime-i
tevhid’inin olduğunu buyurmuştur.
Bu yola şeyhsiz süluk etmekte var havf u hatar
Bir icazet sahibi şeyhden izin al, kıl cihaz.
Bu yola şeyhsiz
girmek,korkulu ve tehlikelidir,icazet sahibi bir
şeyh’ten izin alıp yola devam etmek gerekir..
BULAMAZSAN SEYHİ, SANA BENDEN OLSUN İZN-İ TAM,
Eyle imdi zikri bihadd, etme asla ihtiraz.
Eğer olgun bir şeyh bulamaz
isen,ben sana tam eksiksiz izin verdim. Şu andan
itibaren Allah’ın zikrini dilinden düşürme ve asla
itiraz etme.
Bu icazet-i ammedir, virdüm izin isteyene
Ta Kıyamet gününe dek, zakirine var icaz.
Bu icazet,bütün halk için geçerlidir,izin isteyene izin
verdim. Taa kıyamet gününe kadar,zikredenin,”La ilahe
İllallah-Allah’tan başka ilah yoktur.”demesi,bu Kelime-i
Tevhid’i söylemeyen inançsızları,gaflette bulunanları
benzerini yapmakta aciz bırakacak,yenilgiye
uğratacak,olağanüstü güçlü bir cümledir.
YAZANA, OKUYANA, DİNLEYENE VERDÜM İZİN,
Bu, hakikat emridir, zann etmeniz emr-i mecaz.
Yazana,okuyana,dinleyene
izin verdim,
Bu bir hakikat sahibinin emridir,mecazi bir emir
sanmayınız.
Dedi Peygamber ki:"Taşa, hüsn-i zan eden dahi
Nef'ini bulur, o taşın, menzili olur nişaz."
Peygamberimiz buyurmuştur
ki:”Taşa sevgi ile bakan,o taştan fayda bulur”.
Her kim eyler bu icazetnameye hoş hüsni zan
Anı Allah, ehl-i irfandan eder, mahrum komaz.
Her kim ki bu icazetnameye sevgi ile hoş bakarsa,
Allah,onu irfan ehli zümresine katar ve mahrum bırakmaz.
GİRMEK İSTERSEN, ERENLER ZÜMRESİNE EY AZİZ!
DURMA DAİM, EYLE TEVHİD, GİCE, GÜNDÜZ KIŞ U YAZ!
Ey aziz! Eğer erenler zümresine girmek istersen,
Durma,daima gece-gündüz,kış-yaz demeden kelime-i tevhidi
tekrarla.
Dört neferden uzlet eylersen bulursun tez murad
Ehl-i dünya, ehl-i gaflet, ehli bidat, hilebaz.
Eğer,dört askerden kaçarsan isteklerine çabucak
ulaşırsın:Dünyayı sevenlerden, gaflette
olanlardan,dinimizin özünü bozanlardan,hile
yapanlardan-iki yüzlülükle ibadet edenlerden.
Kesme dilden her nefes, her dem, beher hal zikri sen,
Zakirin kalbine Şeytan masivayı koyamaz.
Dilinden her an,her nefeste”La İlahe İllallah” zikrini
düşürme. Çünkü zikredenin kalbine şeytan musallat olup
ta dünya sevgisini,günahın,suçları sokamaz.
BULMADIN BİR ŞEYH DİYÜ TERK ETME ZİKRULLAHI, ÇÜN,
SANA KUDDÛSÎ İCAZET VERDİ, OLDUN SEN MÜCAZ.
Kamil bir şeyh bulamadım diye,sakın!Zikrullah’ı terk
etme,bu Kuddusi artık sana izin verdi. Sen benim
dediklerimi tutup yoluna devam edersen,devamlı izinli
olur ve sonunda da irfan ehli olup,mezun olursun.
”KUDDUSİ DİVANI TERCÜMESİ”nden alıntıdır..(Bor’lu Ahmed
Kuddusi Vakfı-BOR/NİĞDE)
Hz. Kuddusi’nin Bazı Özellikleri
Hz. Kuddusi’nin diğer farklı bir
özelliği de, hem Nakşilik, hem de Kadirilik yönünün
olmasıdır. O, Kayseri ulemasından ve şeyhlerinden
Mehmet Sadık Efendiye gönderdiği bir mektubunda, bunu
şöyle ifade ediyor:
“Peder Efendimiz, fakire, Muhammed Bahaüddin Nakşibendi
(k. s) tarikından icazet verdiği için, ben de,
ihvanımıza onun evradını okumağa icazet verdim.
Birkaç seneden beri de, Şeyh Abdulkadir Geylani (k.
s)’un tarikı üzere icazet verir oldum. Nakşi
Tarikatında, zühd, takva ve riyazet olmadıkça ve şüpheli
şeylerden gereği gibi sakınmadıkça, feyz almanın ve
yararlanmanın zorluğu tecrübe ile sabit bulunduğundan,
bir gece eşref vakitte, Semi, Basir, Karib ve Mücib olan
Allah Teala ve Tekaddes Hazretleri’ne tazarru ve niyaz
eyleyip dedim ki :
Ya Rab! Senin veli kulun Bahaüddin’in tarikı pek
güzeldir. Fakat biz ve ihvanımız, bir takım
gafiller cahiller ve şaşkınlarız. Kalplerimiz
masiva kirleriyle bulandı, halkın çoğu dünya zinetine
yöneldi ve zikirlerimizde halavat ve huzur kalmadı.
Bizler, salih amelli geçmişlerimiz gibi mücahede
edemedik. Veli kulun Şeyh Abdulkadir’in tarikı
ise, çok geniştir. Kendisinin himmeti, avama ve
havassa şamildir. Müridlerine karşı çok derece
şefkatlidir ve şöyle demiştir:
”Hayatımda ve vefatımdan sonra, karada ve denizde zorda
kalanlara –benden yardım talep etseler yardım ederim.
Halifelerimden inabe ederlerse, ben onları,
ruhaniyetimle irşad ederim, halifelerim karışmasınlar.
Beni çağıran salih kişi olsun, fasık kişi olsun yermem,
yardım ederim.
” Ya Rab Ya Rab! Şeyh Muhammed Bahaüddin kulun, bir
suçumuz olsa bize küser. Şeyh Abdulkadir kulun
ise, küsmez; olurda bir günah işleseler mühabbetten
geçmez. Kamiller, me’muren fakir Ahmed kuluna onun
tarikatından icazet-i kamile verdiler. Kendim
halife-i kamile olmayıp terbiye ve seyrü sülük
yaptırmaya gücüm yok ise de kamilleri taklit ederek
taliplere Kadiri tarikından zikr-i şerife izin vermeyi
evla ve ahsen ve ehem görüp veririm. Uzakta ve
yakında, Arapta ve Acem’de her ne miktar münip ve
me’zunlarım var ise, cümlesine huzur-u izzetinde Kadiri
tarikından izin verdim.
İkinci gece rüyada Abdulkadir Efendimiz’i gördüm.
Elime yeşil bir levha verdi. Ortasında güzel bir
hat ile şu yazılı idi: “Bir kimse “ La ilahe
illallah ” zikrini çoğaltırsa, sabikinden ve
mukarrabinden olur.” Uyandım ve gördüm ki, gönül evime
Tevhid nuru dolmuş ve lisanımda Nil nehri gibi zikir
cereyan eder. Ahir zamanda cehalet, gaflet,
tembellik, bid’at, zinet ve dünyevi meşguliyetler çok
olduğundan dolayı Kadiri tarikı, bu ümmete rahmettir.”
Hz. Kuddusi’nin Nakşilik ve Kadiriliğini ifade
ettikten sonra şunu belirtelim ki, hakikatte o, tarikat
taassubundan uzak bütün tarikatları kucaklayan bir
tevhid eridir. Bunu bir beyitinde şöyle dile
getiriyor:
“Yok ayrı gayrı evliya yollarının hak
cümlesi,
Hem Halveti, hem Celveti, hem Kadiri, Hem
Nakşiyem.”
Ahmed Kuddûsî (k. s)
Vasiyetnâmesi
Ey evlâdım, eşim, akrabâ-ı taallukatım! Size vasiyet
ederim ki: Allahü teâlâya ve Resûlüne sallallahü aleyhi
ve sellem itâat edesiniz, benim için ağlamayasınız.
Gece vefât edersem, gasl edip sabah namazının akabinde
birkaç komşu ile cenâze namazımı kılıp, Eski Mezâr'da
uygun bir yere defnedin. Halka zahmet olmasın.
Beni medhetmeyin. Zîrâ kabirde bu söylenilen
sıfatlar sende var mıydı diye melekler sorarlarmış.
Hemen duâ ve istigfâr edin. Kur'ân-ı kerîm ve
tevhîd okuyup, rûhuma hediye edersiniz. Nasîhat
kitaplarımı okuyup, nasîhat alasınız. İnşâallah
bana ve size faydalı olur. Beni seven talebelerim;
evlâdıma nasîhat, hüsn-i nazar ve terbiye etsinler.
Nasîhatta esrâr ve çok faydalar vardır. Zikr
ederken Allahü teâlânın emrine yapışmak niyeti ile
etmelidir.
Kefenimi Niğde bezinden yapın. Cesedime ve
kefenime yazı yazmayın. Kabristanda tegannî
ile Kur'ân-ı kerîm okuyarak, oradaki müslümanları
bıktırmayın. Allahü teâlâ benden râzı olur ise,
tegannîsiz üç İhlâs-ı şerîf yeter. Allah korusun
râzı olmaz ise her biriniz bir hatm-i şerîf okusanız
fayda vermez.
İlmi, tâliplerine ve fukarânın sâlihlerine verin.
Dostlarınızın ne kadar kusurları çok olursa da, onlara
muhabbet besleyin ve ihsân edin. Dervişlerin İslâm
dînine uymayanlarından uzaklaşın. Ekseri sihir ve
simyâ kullanarak herkesi aldatıp, mürşid-i kâmiliz
derler. Kıyâmet, yeryüzünde âlim var iken
kopmayıp, câhil üzerine ve Allahü teâlânın ism-i
şerîfini bilip söylemeyen kimselerin üzerine kopacakdır.
Siz bu durum karşısında mağrur olup, nefsin hevâsına
tâbi ve Allahü teâlânın mekrinden emîn olmayasınız.
İblis ve emsâlini düşünesiniz. Sâlih amel
işledikten sonra hamd ve şükür etmeli. Beşeriyet
sebebiyle günâh sâdır olur ise hemenn istigfâr etmeli,
Allahü teâlânın rahmetinden ümîd kesmemeli. Bu
vasiyetnâmemi mümin kardeşlere gösteresiniz.
http://borilcemiz. freetzi. com/kuddusi. htm
adresinden alıntıdır........ |