Allah'ın Oluşla Birliği ve Oluşta Gizliliği -2-
V. Korhan Koral
 

Konuyu basit olarak ele alacak olursak, bir şeyi fiziksel olarak görmek için, o şeyin dışında olarak, dışından o şeye bakmak gerekir diyebiliriz (Burada görmek ve bakmak kavramlarını idrak etmek olarak da genelleyebiliriz). Aksi taktirde bir bütün olarak o şeyi değil, o şeyin bir bölümünü görmüş oluruz. Burada akla hava gelebilir. Havayı görebilecek hassaslıkta bir yetimiz olsa, içinde olduğumuz halde havayı görürüz denebilir. Ya da derya içre olup deryayı bilmeyen balık misali, balığın, içinde olduğu halde suyu gördüğü veya mantıken öyle bir algılama gücüne sahip olsa görebileceği söylenebilir. Bu sorulara iki yönden cevap verebiliriz: Birincisi, balık bir bütün olarak deryayı değil, içinden algı kapasitesi ölçüsünde bir bölümünü görür. Biz de bir bütün olarak atmosferi değil, içinden bir kesiti görebiliriz. Bir bütün olarak ve tam haliyle görebilmemiz için atmosfer ya da derya haricinde olmak 1. şart, atmosfer ya da deryayı algılayabilecek incelikte bir görüşe sahip olmak 2. şart ve dahi, görüş yelpazemiz ölçüsünde, ondan yeter uzaklıkta olmak 3. şarttır. Bu şartları Allah’ı görme konusuna uyarlarsak hiçi birini yerine getiremediğimizi ve getirmemizin de muhal olacağını anlarız. 

İkincisi, biz atmosferin içinde olmamıza rağmen, kendi varlığımız olarak atmosferin haricindeyizdir de. Veya balık deryanın içinde olmasına rağmen, deryadan ayrı bir şeydir. Bu nedenle haricimizdeki şeyi görebiliriz. Bunu da Allah’ı görme konusuna uyarlarsak bu durumunda varlıkların Allah’ın indinde olması açısından muhal olduğunu anlarız. Allah, sadece atmosferin bizi, deryanın balığı kuşatması gibi her şeyi dıştan kuşatmış olmanın haricinde her şeyin içinde de var olandır.

Burada da şu sorular akla gelebilir: Ben kendimi görüyorum, öyleyse kendi içimde olmama rağmen kendimi görmem, her şeyin özünde olan Allah’ı da şeyin görebilmesi gerekliliğini göstermez mi? Ve hadi bunu gerektirmese bile, Allah’ı içte olan yönüyle değil, dışta olan yönüyle görebilmemiz gerekmez mi? 1. soruya şu cevap verilebilir: Biz kendimizi, görme fiiline araç olan gözümüzün haricindeki yerlerimiz olarak görebiliriz. Gözümüzü göremeyiz. Gözün kendisini görmesi muhaldir. Çünkü kendisine dışarıdan bakması gerekir ki bu imkânsızdır. Demek ki görme özelliğine sahip olan bir şey ancak haricindekileri görür (Bu elbette içinde yaşadığımız fiziksel dünya şartlarına kayıtlı birimler için olan bir sınırlamadır, yoksa Allah ehli için görmek için göze, duymak için kulağa ihtiyaç yoktur, onlar sadece vasıtalardır ve gerçek, görüp duyan bu bedenin özünde latif olan bir varlıktır. Kaldı ki onlar için hariçlerinde denebilecek bir mekan değil, her şeyin birliği vardır).  Ancak iç gözü gelişmiş olanlar, basarlarıyla değil basiretleriyle görenler, içteki Allah’ı idraktedir; ( “Ve fil erdı ayatul lil mukınin .Ve fiy enfusikum, efela tubsirun”(51/20,21) Kesin bilgiyle inanananlar  için yeryüzünde ayetler(işaretler) vardır. Ve nefislerinizde de (kendi özünüzde de) , hala görmüyor musunuz?” ) ve onlar o basiretleriyle dışlarındaki Allah’ı da idrak eder. Dikkat edelim, burada iç ve dış kavramları varlığın kendini ayrı bir birim olarak var bilmesinden dolayı söylenen şeylerdir. Gerçekte mutlak ve tek birlik söz konusudur.

 

 

 
 
V. Korhan Koral
İstanbul - 14.10.2008
korhan@korhankoral.com

korhankoral@gmail.com
http://sufizmveinsan.com