Burada hemen bir parantez açarak, Kur’an’da geçen,
Allah’ın Latif oluşuyla ilgili bazı ayetlere bakalım:
“La tüdrikühül ebsaru ve hüve yüdrikül ebsar ve hüvel
latıyfül habır” (6/103)
“Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün
gözleri(görüşleri) idrak eder. O, latif olandır,
haberdar olandır.”, “Ya büneyye inneha in tekü miskale
habbetim min hardelin fe tekün fı sahratin ev fis
semavati ev fil erdı ye'ti bihellah innellahe
latıyfün habır.” (31/16)
“Ey Oğulum, şu bir gerçek ki, yaptığın iş, bir hardal
dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın içine veya göklere,
yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya
getirir. Çünkü Allah Latif'tir, Habîr'dir”,
“Vezkürne ma yütla fı büyutikünne min ayatillahi vel
hıkmeh innellahe kane latıyfen habıra.” (33/34)
“Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve
hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar
olandır.”, “Ela ya'lemu men haleka ve
huvelletıyfulhabiyru.” (67/14)
“O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir.”
Bu ayetlerde, dikkat edilirse latif olmak, her şeyin
haberinde olmakla birlikte anılır. Bunun nedeni,
Latif Mutlak Varlığın, mümkünat aleminde de, izafi
varlıkların en derin katmanında halihazırda oluşta
bulunuyor olmasıdır. Bu nedenden ötürü hardal tanesi
kadar küçük bir oluş ya da eylem, göklerde ya da yerin
derinliklerinde de bulunsa, düşünebilecek her an ve
mekanda bu Latif Varlık da oluşlarla birlikte, oluşların
perde arkasında olan ve oluşları olduran Mutlak Varlık
olduğundan, O’nun tarafından bilinir. Bu durum,O’nun
yarattığını biliyor olması haliyle, yani bilinçli
bir yaratıcı olmasının gerekliliğiyle vurgulanır.
Ve yine Latif ve Habir (her şeyden haberdar olan)
olması nedeniyle, gözler O’nu idrak edemez, ama O,
gözleri (görüşleri) her an idraktedir. İşte bu
Kur’an’i düşünce yolu, Mutlak Varlığın ayetlerini
(işaretlerini) ortaya koymasından ve bu ayetlere
dayanarak insanda salt gerçeğe yönelik bir bilinçlenme
hali yani hikmet oluşturmasından dolayı yaşanan
her an hatırlanmaya çalışılmalıdır.
Tekrar kaldığımız yere dönersek, “Peki Allah’a neden
tamamen dışından bakamayız?” diye sormamız gerekir.
Bunun nedeni varlığımızın Allah’ın varlığının dışında
olmamasıdır. Bu tüm varlık alemi için geçerlidir. Aksi
hal, Allah’ın varlığının haricinde başka bir varlık
yaratması demektir ki bu durumda o varlıkla Allah
arasında sınır ilişkisi olur. Ve bu durum Allah’ın
vücudunun sınırlanması anlamına gelir ve bu da muhaldir.
Allah’ın vücudu sınırlara sahip değildir; çünkü öyle
olsa, O’nun varlığının bir sonu ve sonunun olduğu yerde
de başka bir varlığın varlığı ya da mutlak hiçliğin
varlığı gerekli olur. Bunun neden olamayacağına ilerde
yer yer değinilecektir.
Yine
yukarda, Allah’ın oluşu başka türlü oldurması, oluşu,
kendinden ayrı oldurması muhaldir, o zaman oluş,
Tanrı’dan ayrı bir tanrı olurdu dedik. Bunun
açıklamasını da kısmen yapmış olmamıza rağmen biraz daha
açalım: Allah’ın, oluşu, kendini oluştan ayrı tutarak
gerçekleştirmesi demek, olan şeyin Allah’tan ayrı bir
yerde olduğunu gösterir ki bunun, Allah’ın varlığını
sınırlamak nedeniyle imkansız olduğuna yukarda değindik.
Böyle bir şey olmuş olsa, o şey Allah’tan ayrı bir
varlık olacağından, her ne kadar Allah yaratmış olsa
bile, onu kendi haricinde yaratmış olacağından, o şeyin
varoluşundan itibaren varlığının Allah’a dayanmamasını
gerekli kılar ki bu o şeyin tanrılığıdır. Oysa Allah’ın,
herhangi bir varlığı kendi zatının olmadığı yerde
yaratabileceğini düşünmek muhaldir, çünkü Allah’ın
zatının sınırı yoktur, daha doğrusu O lamekandır ve bu
nedenle mekanın belirleyicisi olan sınırdan da uzaktır
(Burada ve bu bölüm boyunca, ifadelerimizde Allah’ı
ister istemez mekanla anlatma durumunda kalmış olmamız,
başka türlü anlatamamamızdandır.). Tüm varlıkların
varlığının öz mekanı, o zatın varlığıdır. Varlıklar o
varlıktan var olmuşlardır. Yani varlık yoktan
varolmamıştır, vardan var olmuştur; bu konuyu ilerde
açıklayacağımız için çok detaya girmiyoruz. Ancak şunu
söylemekle yetinelim: Varlık Allah’ın zatının (haşa)
bittiği bir yerde varlık bulsa, gerçek anlamıyla mutlak
yoklukta var edilmiş demek olur ki bu mutlak yoktan
varolmak demektir ve muhaldir. Ve İslam’a göre Allah,
kâinatı ilminde yaradan ve varlığıyla kâim kılan (ayakta
tutan) mutlak varlıktır. Sonsuz- sınırsız olması
dolayısıyla da O'ndan gayrı bir varlık mevcut değildir,
ya da yok hükmünde mevcuttur. |