Yirmi
iki gün süren katliamın ardından işgal devleti
Gazze’mizden çekilmek zorunda kaldı. Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı’nın Davos çıkışı ise Gazze’nin
inanan yüreklerde açtığı yaraya merhem oldu. Bu
gelişmeler coğrafyamızın her yerinde Müslümanları,
hatta bölgede selamet içinde yaşamak isteyen, huzur
arayan Hıristiyan komşularımızı da rehavete
düşürmemelidir. Gerek fertler olarak, gerek sivil
toplum örgütlenmeleri olarak İsrail sorununun nihai
çözümüne kadar çalışmalarımızı sürdürmek zorundayız.
Bizim
sorunumuz İsrail’ledir. Ortada bir Filistin meselesi
yoktur. Sorunun adı İsrail sorunudur. Bizim
sıkıntımız da, düşmanlığımız da İsrail sorunu
altında siyonizmle ve Siyonistlerledir. Gerek
Türkiye’de olsun, gerekse herhangi bir İslam
ülkesinde kendi halinde yaşayan Yahudilerle kin ve
düşmanlığımız yoktur, olmamalıdır. Bunu böyle ifade
ettikten sonra siyonizmle mücadelenin bir boyutu
olan boykot konusuna değineceğim.
Aklı
başında, vatan sever her fert ve her cemaat ortada
bir işgal, bir zulüm olmasa bile kendi ülkesinin
ekonomik refahı ve kalkınması için a’dan z’ye her
ihtiyacında kendi sanayisinin mamullerini tercih
etmek zorundadır, zorundayız. İçerisini beslemeden
dışarıyı kalkındırmak akıllılık değildir.
Konumuza dönelim. İsrail ve siyonizm sorununda
İsrail menşeli veya Siyonist sermaye bağlantılı
ürünleri/hizmetleri boykot etmek elzem bir davranış.
Bu tavrı kendi ülkemizde kendi şehrimizde bir adım
daha genişletmeli ve, kendi ülkemden bahsedersem,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, siyonizmle,
masonlukla bağlantısı olmasa bile, Musevi asıllı
işletmeler, mağazalar vb. de boykot edilmelidir.
Evet,
belki de Gazze’de akan kandan Sultanhamam’da kumaş
ticareti yapan Yakop, Kapalıçarşı’da altın döviz işi
yapan Moşe sorumlu değildir. Gerçek olan şu ki,
Museviler cihanşümul bir şuurla birbirlerine
kenetlenmiş bir cemaattir. İstanbul’daki Musevi bir
esnaf Buenos Aires’teki Musevi’yi tanır. İsrail
borsasını bilir. New-York’taki simsarlarla diyalogu
vardır. Tahran’daki kuyumcuyu tanır.
Biz
kendi ülkemizde Musevi vatandaşlarımızı iktisadi
olarak, yanlış anlamaya yer yok, sadece iktisadi
olarak biraz olsun tedirgin edebilirsek umuyorum ki,
küresel bir Musevi hoşnutsuzluğu başlayacak ve kendi
yaşadıkları ülkelerde uğradıkları zararın sebebinin
İsrail’in siyonist ve insafsız politikaları
olduğunun şuuruna ereceklerdir. Bu sebeple de kendi
cemaatleri ve gizli aşikar yahudi örgütleriyle
İsrail’e baskı yapacaklardır.
Musevilerin cemaat yapısı bir vücut gibidir, bir
noktadan bir baskı olunca en ücra noktada bile bu
hissedilir. Bizler yaşadığımız şehirlerde Musevi
esnafı, sanayiciyi, iktisadi açıdan dürtersek onlar
da İsrail’i dürteceklerdir. Sadece Müslümanların
huzuru için değil, Musevilerin evlatlarının da daha
güzel bir dünyada yaşaması için, günümüz dünyasında
siyonist teşkilatların artık vadelerinin dolduğunu
hissettirmek için, 60 senedir tekerleme haline
getirilip de ortada hiç olmayan Ortadoğu barışı için
bunu yapmalıyız. İktisadi gücümüzü sonuna kadar
kullanmalıyız. Bize bir lirayı ikram eden Allah cc.
nasıl kazandığımızın hesabını sorduğu gibi nasıl
harcadığımızın hesabını da soracaktır.
Yılmadan, usanmadan Filistin davasında nihai hedefe
varana kadar mücadeleye devam efendim. |