Bu yazı diğer sure OKU ma denemelerimde de olduğu gibi
bir tefsir çalışması değildir. İlmiyle bilincime ışık
tutan, kalbimdeki yaşam kaynağım Üstad Ahmed Hulusi nin
bizlere armağanı Kuran Çözümü ışığında yapılan
çalışmalarda tefekkürlerini paylaşan gönül dostlarımın
katkılarıyla, muhteşem kaynak Kur’ an ı kendimde,
yaşantımda bulma denemesidir. Benim gibi Kur’ an Ehli
olmayan kişilerin de sureleri OKU maya
çalışabileceğine, nacizane bir örnek olmasını umud
ediyorum. Bu gözle okunmasını temenni ederim.
100- ÂDİYÂT SURESİ
Bismillah'ir-Rahman'ir-Rahîm
1-)
Vel adiyati dabha;
Andolsun o nefesleri zorlanarak
(dünyalık biriktirmek için)
koşan
(azgın atlara benzer
insanlara),
2-)
Fel muriyati kadha;
(Koşuşurken hırsından, öfkesinden)
çakıp ateş çıkaranlara,
3-)
Fel muğıyrati subha;
Sabahın
seherinde akına kalkıp,
4-)
Feeserne Bihi nak'a;
O
hırsla ortalığı toza bulayanlara,
5-)
Fevesatne Bihi cem'a;
Böylece
o hâl ile halkın içine dalanlara
(çok
yazık)!
6-)
İnnel'İnsane liRabbihi le kenud;
Gerçektir ki insan Rabbine karşı elbette çok nankördür!
7-)
Ve innehu alâ zâlike le şehiyd;
Kesinlikle kendisi de buna şahittir!
8-)
Ve innehu lihubbil hayri le şediyd;
Kesinlikle onda zenginlik sevgisi çok şiddetlidir!
9-)
Efela ya'lemu iza bu'sire ma fiyl kubur;
Bilmez
mi
(insan),
kabirlerin
(bedenlerin)
içindekiler deşilip dışarı çıkartıldığında,
10-)
Ve hussile ma fiys sudur;
Sadırların içindekiler açığa çıkartıldığında,
11-)
İnne Rabbehüm Bihim yevmeizin le Habiyr;
İşte o
süreçte Rableri, Esmâ boyutu itibarıyla, onlar olarak
elbette Habîr'dir.
Nefes nefeseyim. Bir koşu tutturmuşum sana doğru. SEN i
bulmanın tutkusuyla. Egom sever koşmayı. Var olduğunu
hisseder. Hareketde bereket vardır ya hani ! Durunca yok
olacağını sanır. Sanki varmış gibi !
Tasavvuf maratonuna katılmadan önce hayat maratonuna
soktular beni. Doğar doğmaz hedefler kondu önüme. Ne
ailem ne okulum doğal halimle var olmama izin vermedi.
Sen her zaman gelecek için koşacak , hiç durup etrafına
bakmayacak bir atsın- pardon bireysin - dendi.
Kayıt üstüne kayıtlarla benliğim inşaa edilirken hedef
üstüne hefedler kondu. Hayata hazırlandım . Öğütler
aldım. Gözümde at gözlükleri, hiç başka görmem gereken
var mı diye sorgulamadan, hedefe kilitlendim. Arada
geçmişe de bak ki ders alasın dendi. Geçmişi düşünerek,
geleceği hedefleyerek koştum, koştum , koştum....
Özümden her an akan sonsuz enerjiden bihaber, hayat
dediğim boyutun sınırlı enerjisini kullanmaya çalışarak
koştum. Yetmedi bu boyutun alt frekans enerjisi.
Bedenim, ruhum isyan etti de duymadım. Yine koştum nefes
nefese...
Sonra birgün tasavvufla tanıştım. SEN i anlattılar bana.
Özünde dediler. Eyvah dedim. Hedef yanlışmış!.. Döndüm
özüme, başladım özüme doğru koşmaya. At gözlükleri mi?
Yok onu hemen çıkaramadım. Gözün gördüğü ile
sınırlanmışım, kayıtlanmışım, hemen nasıl çıkarıp da
BASİR manasını kuşanayım, üst frekans bakışına
geçebileyim, dur hele...
SEN i anlattılar bana. SANA aşık oldum. Ve seni
hedefledim, hedeflerin en güzeliydin. SAN a koşuyorum
ama nedense ! yine nefes nefeseyim. Sahte beni var
ettikçe Ruhundan her an üflediğin, özümden her an akan
enerjiye kapılarım kapalı haberim yok.
Her idrakte coşar seni buldum sanırım. Her öğrendiğimi
merdivenin basamağı sayarım SEN in yolunda. Bilgileri
depolarım bilincimde. En çok ben bileceğim hepsini
öğreneceğim!. Yaşamasam da bilmenin mutluluğuyla bazen
huşu, bazen süratle devam ederim.
Okuduklarımdan, duyduklarımdan birşey öğrendiğimde değme
keyfime. Rabbim beni ne çok seviyor, seçilmişim ben
derim. İdrak edemediğimde, idrak ettiğimi
kullanamadığımı gördüğümde hırslanırım. Hedeflediğim
VELAYETE ! ulaşamayacağımı düşünür hırsımdan ateş
saçarım. Düşüncelerim yolumdaki hedef taşlarıma çarpar
çakmak çakmak olurum. Allah yolunda herşeyi mübah sanır,
halime isyanıma kılıf uydururum. Dünyalık istemiyorum ki
velayet istiyorum derim. Dünyalık dediğimin aslında
ikinci beynime, zihnime ait biriktirdiğim herşey
olduğunu unuturum. Velayet isteğinin bile birimselliğe
ait olduğunu, şuur boyutumun her an Hakikat noktasından
beni seyrettiğini unuturum. Etrafa mı ? Yok pek belli
etmem. Tasavvuf çevreme esas yüzümü göstermeyi sevmem.
Alim oluşum, itibar görüşüm hoşuma gider.
İşte bu hedeflerimin yarattığı zaman ve mekan sanallığı
içinde, birimsel varlığımın galakside hücre kadar bile
olmadığını görmez, kendimi benliğimle kral ilan ederim.
Evet ya bunu aslında yine BEN yaparım.
Her neyse...
Oyun bu ya. Hakikatime olan hırsımın adı AŞK ya.
Aşıksan, bir sen bir de sevdiğin varsa sevdiğine
kavuşamamak kolay mı?.. Kavuşamayınca duygusallaşırım.
Başlarım eski enstantaneleri raflardan çıkarıp
döndürmeye. Sabahın ilk saatlerinde, frontal korteksime,
şuur boyutuma fırsat vermeyen amigdalamın sahneye çıkışı
ile devreye giren sabırsız zihnimin plakları dönmeye
başlar. Hücum eder bilincime. Tozlanmış kayıtlarım da
eşlik eder, ayaklanır, ortalık toz duman olur. Şuur
boyutumu hatırlayamadan önce görüşüm kapanır, amigdalamla
ikinci beynimin başlar dansı. Kah nostalji, kah hüzün,
kah hırs figürleri ile bütün vücudumu kendine esir eder
, hormonlarımı azdırır . Zulmeder bedenime farkında bile
olmadan. Ve bu hırsla, bu ben zannıyla VAR OLMAYA
ÇALIŞIR her zamanki gibi...
Ve
Zamanla ateşin etkisi azalır, yanış biter, ortalık
yatışır. Ve BEN girer en üst frekansıyla devreye
Bana der ki ;
Ey sevgili Sühendan !
İnsan Rabbine karşı çok nankördür . İstekleri bitmez.
Sen de bazen açılan idraklerle yetinmedin bazen de
Rabbinin manalarını ortaya çıkardığını unutup kendine
öfekelendin. KİM olduğunu unuttun. BEN olduğunu
unuttun.
Ama özüne olan AŞK hırs getirir haklısın. Hırs elde
ettiğinle yetinmeyip dahasını istetir. Kendi bedenine,
yaşamda var ettiklerine, deccalin cennetine sırtını
döndürür. Terkibine nankörlük ettirir ki Rabbül Alemiyn
olduğunu hatırlayasın. Evet hırs da nankörlük de bunun
için gereklidir. Ama farkındaysan tabii. Şuur
boyutundan bakabiliyorsan. Gözlemci koltuğundan
seyrdeysen. Gerçekten AŞIK san.
Samimiysen , kendinden vermeye, sevdiğinde yok olmaya
hazırsan, o hırsın da nankörlüğün de adı AŞK olur. AŞK
seni vuslata taşır. Bir BEN kalır geriye. Sonra BEN
diyen bile kalmaz ya şimdi buna takılma sen. Var ettiğin
sahte benliğinle, varettiğin zaman ve mekanda ,
varettiğin Hakikatine ulaşma yolunda yakıtın AŞK sa
aktığın yer okyanus olur merak etme. Yoksa hırs da
nankörlük de akan ırmağa set olurlar haberin olsun...
Ancak asla unutma ki sahte benliğinle bakmayı
bırakamazsan gerçek Ben liğini hep atarsın ötelere. Bir
ben yaratırsın bir de hedefdeki BEN. Süreçler aynı.
Süreç özüne doğru bir yolculuk gibi görünse de senin
KENDİNİ TANI man için bir oyun bu . Oyun dediysem çok
komplike, çok boyutlu, çok basamaklı bir oyun. Oyun tek,
boyut çok. Çok boyutlu TEK kare resim oyunu. Sen
oluşturdun manalarını seyretmek için.
AŞIK olduğun da başkası değil kendin. Ayırırsan kendini
BEN den, bir sen var bir de aşık olduğun var sanırsın.
AŞK da SEN, AŞIK da SEN maşuk da SEN. . Büyük bir ZAT ın
dediği gibi sensin AŞK: Aşk senin kendini seyrinin adı.
Evren aynasında , bazen bir sevgilinin çehresinde bazen
de bir gönül dostunda seyredersin kendini.
Böyle bakarsan EL HABİYR olursun işte. Kendinden kendine
bakabilirsen, seyrin KENDİNDEN kendine, KENDİNDEN,
yarattığın sahte benliğine olursa, gelen olayın,
kabirlerin (bedenlerin) içindekiler deşilip dışarı
çıkarılsın, sadırların içindekiler açığa çıkarılsın diye
olduğunu anlarsın.
( ADİYAT 10,11 ) Yani mevcut kayıtlarını farketmen,
sendeki ilmin hangi boyutta olduğunu anlaman için , her
olayda manalarını seyretmek için geldiğini anlarsın.
Kendini yarattığın evreninle, evreninde yarattığın
olaylar ve suretlerle tanırsın. Böylece gerçekten
görmeye başlarsın.Yoksa at gözlüklerini hiç
çıkaramazsın.
Yolun açık olsun |