Azınlık Olmak
Tabip Dr. Mevlüt Katırcı
 
 

''Müslümanlar ancak kardeştirler.'' '' Cennete giremezsiniz iman etmedikçe, iman etmiş olmazsınız birbirinizi sevmedikçe.''

Mübarek İslam dinin sarsılmaz toplumsal temel taşlarından ikisi yazılı yukarıda. Müslüman toplumlar, bu düsturlara ne ölçüde riayet ediyoruz? Neden iki yakamız bir araya gelmiyor? Sebebi bu iki buyrukta gizli olsa gerek

Tunus’ta incinse bir mü'minin ayağı, acısını Delhi'deki kardeşi duymalı, duymak zorunda. Ey müslüman! Kendi kanından, kendi meşrebinden olmayan müslümanların sıkıntısına ne derece duyarlısın? Ne derece duyarlıyız?

Tamam kabul ediyorum; senin cemaatin en iyisi, senin şeyhin en takvalısı, sen en doğru yoldasın da diğer mü'min ve mü'mine kardeşlerinin sıkıntılarına ne diye kulak tıkarsın. Toplumsal bünyemizi kemiren bir çok habis hastalık var. Defalarca yazıldı çizildi, ama bunları müşaade ettikçe gözlerim yaşla doluyor, yüreğim burkuluyor.
 Devrimiz vahdet zamanıdır. Irk, coğrafya,mezhep tarikat vb. bölünmeler islam alemine bir kazanımda bulunmayacaktır. Birbirimizi farklılıklarımızla sevmek, kabul etmek durumundayız.

Aynı Hoca efendinin (Allah hepsinden razı olsun.) talebelerinin birleşmesi, aynı dergahın müdavimlerinin birleşmesi vahdet değildir. Vahdet, müslüman bir kardeşimizi farklılıklarıyla kabullenmek ve farklılıklarımızla kendimizi kabul ettirmektir.
 Yoksa vahdet, bizim gibi düşünmeyen mü'min ve mü'mine insanlara fikirlerimizi  zorla kabul ettirmek değildir.Birliktelikler kuvveti, ayrılıklar ise felaketleri getirmiştir.
Senelerdir kendileri gibi giyinmediğimiz, kendileri gibi yaşamadığımız, modernliği kendileri gibi benimsemediğimiz için bize ikinci sınıf vatandaş muamelesi gösterenlere kızdık.

Bizleri öz vatanımızda sömürge valisi edasıyla yönetenlere ah ettik. Yeri geldi eleştirdik yeri geldi Allah’ımıza havale ettik.  Buna sabır göstermek, tahammül etmek bir derece kolay. Dünyaya farklı pencerelerden bakıyoruz. Vahyin bak dediği yerden bakmayanlar bizleri her zaman tehlike olarak gördüler.

Ama bir de hayata müslümanca yaklaşan insanlar kendi içlerindeki kardeşlerimizi farklılıklarından ötürü kınarsak, eleştirirsek halimiz ne olur? Dünyevi, siyasi, sosyal meselelere bizden farklı yaklaşıyor diye bizden değil deyip dışlarsak ne olur. Yani tuz kokarsa ne olur?

Dünyanın dört bir tarafındaki müslümanların dertleriyle dertlenmek, akan mü'min kanına merhem olmak zorundayız. Bu hem vicdanımızın hem de tarihi mirasımızın yüklediği bir sorumluluktur. Buna rağmen kendi içimizde yaşayan mü'minleri fikirlerindeki farklılıklarından dolayı garipsersek, türlü vesilelerle eleştirirsek daha acı olmaz mı?

Toplum içerisinde azınlık olmak zor olsa gerek. Kendi insanının hükmettiği, kendi inancımızın egemen olmadığı bir toplumda yaşamak zor olsa gerek. Atina'da Türk olmak, Moskova'da Müslüman, Paris'te Magribli, New-York’ta zenci olmak... Bunların sıkıntısını yaşayanlardan dinlemek, yaşayanlardan okumak lazım.
Bir de...
Bir de sunni toplum içerisinde Şii mü'min olmak var. Bunun da kolay bir olgu olduğunu sanmayın. Birbirimizi sevmek için ''Müslüman'' kimliği yetmez mi?

Allah'a emanet olunuz.

 
 

 

 
 

Tabip Dr. Mevlüt Katırcı
Başakşehir
08.07.2009
hursidnasiri@gmail.com
http://sufizmveinsan.com