Cenabı Allah’ın inanan kullarına armağan ettiği
günlerdir bayram günleri. Birlik, beraberlik ve
kardeşlik duygularının yüreklere oluk oluk aktığı
mübarek günlerdir.
Bugünler de ise coğrafyamızda oluk oluk kan
akmaktadır. Bizler, mü’min ve mü’mine insanlar bir
bayramı daha yüreklerimizde acılarla karşılayacağız.
Bir bayramı daha Efendimiz sav. in hadislerinde
belirttiği sevgi ve kardeşlik duygularından uzak
karşılayacağız. Çevremde yaşayan onlarca müslümanın
zihninde bayram dokuz günlük tatil düşünceleriyle
harmanlaşmış. Toplumu sarsan kriz şartları bile
bayramla tatil ilişkisini koparmaya kafi değil. Oysa
bayram dargınlıkların son bulduğu, uzak yakın
akrabaların gönüllerinin alındığı, küçüklerin körpe
dimağlarına din diyanet duygularının işlendiği
toplumsal fırsat günleri olmalı değil midir?
Müslümanlar bir ağacın dalları, bir bedenin uzuvları
gibidir. Birbirimizi sevmediğimiz müddetçe bu
dünyada ne kadar mükemmel yaşarsak yaşayalım
ahiretimiz hüsran olacaktır. Ben tüm müslümanları
seviyorum demekle de kurtulacağımızı sanmıyorum.
Eğer ki, ümmet bilinciyle birbirimizi Allah için
sevseydik yeryüzünde acı çeken değil, burnu kanayan
bir müslüman kardeşimiz kalmazdı.
Bir bayramı daha karşılayacağız. Hangi yüzle, hangi
sevinçle karşılayacağız, ben kendimde bu sorunun
cevabını bulamıyorum. Ortadoğu’da olsun bütün bir
yer küresinde olsun müslümanlar hep sıkıntıda iken
biz bir bayramı daha karşılayacağız.
“Filistin’de korkunç bir dram yaşamıyor. Bir yanda
İsrail saldırıları diğer yanda ambargo dolayısıyla
Filistin’de açlık ve sefalet kol geziyor. Aileler
perişan, hastanelerde hastalar ilaç yokluğu
dolayısıyla tedavi edilemiyor. Tüm dünyanın gözü
önünde Filistin halkı yok ediliyor.” (*)
Bir bayram daha yaklaşırken, bizler dokuz günlük
tatilin hayalleriyle takvimlerin içine düşerken zor
şartlar altındaki Gazze’den yardım feryatları
yükseliyor. “İsrail’in insanlık dışı kuşatması
altındaki Gazze Şeridi, büyük bir ceza evine
çevrilmiş durumda. Gazze’de işyerleri kapalı,
hastanelerde hastalar tedavi edilemiyor. İşsiz ve
sefil halk adeta ölüme terk edilmiş. Bir yandan
açlık ve yoksulluk diğer yandan Siyonistlerin
insanlık dışı saldırıları”, (*) biz bayramı
karşılayacağız, hangi yüzle, hangi vicdanla?
Sadece Filistin mi? Ümmet coğrafyanın her yeri kan
ve ıstırap içerisinde. Kuzey Irak’ta Türkmenler
yurtlarından sürgün halde, tüm bir Irak toprağı
işgalin acıları altında, Çin topraklarında Uygurlu
müslümanlar hadsiz işkencelerde, Uzak Doğu’nun
komünist devletlerinin esaretinde binlerce Müslüman
tarifsiz zulümler altında karşılayacaklar bayramı.
Ortadoğu’nun despot yönetimlerinden, hak ve özgürlük
mücadelesi verdikleri için özgürlük şafağının doğup
büyüdükleri topraklarda da parıldaması için, başka
halklara tanınan hakların kendilerine de tanınmasını
talep ettikleri için anavatanlarını terk ederek
ecnebi coğrafyalarda yaşamak zorunda kalan onlarca
Kürt ve Arap aydın insanımız da karşılayacaklar
bayramı, kendi dillerinde türkü çağıramadıkları,
kendi dillerinde eserler ortaya koyamadıkları,
tebaası oldukları memleketlerde kendi dillerinde
dertlerini anlatamadıkları için sığındıkları el
diyarlarında karşılayacaklar bayramı. Bir kısmıyla
hayata farklı pencerelerden baksak ta Kürtler, Kürt
aydınlar bu ümmetin evlatlarıdır. Kürtler İslam
ikliminin boynu bükük fidanlarıdır. Doğdukları
topraklarda el yerine konan, modern asrın
bidayetinden buyana hep hakları ellerinden alınan,
hapishanedeki evladıyla kendi lisanıyla iki kelam
etmesine müsaade edilmeyen, Kürt ruhiyatının
namelerini dinlemesi hoş görülmeyen bir halk.
Aldatılan, asılsız vaatlerle kandırılan, seçim
zamanları kardeşlik nutuklarıyla gönülleri alınan
bir halk. Yürekleri Kürtçe, dillerinde zorunlu
Türkçe temennilerle karşılayacaklar bayramı.
Bir kısmımızın harıl harıl tatil planları yaptığı,
kurbanı bilmem hangi derneğe ısmarlayıp içinden
sıyrıldıkları günlerde, sürgünde, hapishanelerde,
kamplarda , insan olmanın onuruna yakışmayan şartlar
altında binlerce kardeşimiz de bayramı karşılayacak.
Ümmet coğrafyasının dört tarafına Allah rızası için,
kardeşlik ve insan sevgisi için malını mülkünü,
ailesini sılada bırakıp bir derde deva olmak için,
ümmetin yetimlerinin başını hiçbir karşılık
beklemeden okşamak için diyar diyar gidenlere bayram
mübarek olsun. Seccadesinde ümmetin ahvali için
gözyaşı döküp, yakaran duacılara, bayram sabahı bir
lokmasını muhtaç kardeşiyle, komşusuyla paylaşan
insana bayram mübarek olsun. Tatilden istifade
soluğu tatil beldelerinde değil de, sılahi rahim
yaparak anne babasının hayır dualarını alma yarışı
içerisine girenlere, geçmişlerinin kabirlerini
bayramı vesile ederek şenlendirenlere bayram mübarek
olsun.
Ümmet coğrafyasının yeniden kardeşlik fideleriyle
yeşereceği günlerin temennisiyle bu satırları
okuyanların bayramı mübarek olsun efendim.
(*) dr. Muhammed Nazik el-Kafarna, Beyt Hanun
Belediye Başkanı; Milli Gazete, 21/11/2008 |