Geçen gün bir kardeşimden güzel bir sual geldi, bu vesileyle paylaşayım dedim:
“Can dostum Kerem kardeşime sordum, lûtfederse açıklar. Onlar insanların gençlik dönemlerine, çocukluk dönemlerine, bebeklik dönemlerine dönüyorlar ama acaba şu ana dek insanların doğum sürecine yönelik araştırma oldu mu? Veya bir başka soru şekli ile insanların bilinçdışı kayıtlarının en eski kaydı nereye dek uzanır?
Mâdem ki cenin, belirli bir süreçten sonra artık tekâmül etmiş bir canlı sayılır, öyleyse bilinç düzeninin de kayıt yapması gerekir, bunun araştırması yapılmış mıdır?
Yapılmış ise, kayda giren en eski veri nedir? Ana rahmine inen kayıt var mıdır?”
***
Sevgili Kardeşim ve Dostlarım,
Bu konuda hipnotik “age regression” veya “age retroversion” deneyleri çok yapılmıştır ama bilimsel gerçeklikleri, güvenilirlikleri yoktur. Fantastik eğlencelerden ibârettir.
Her iki yumurta da (sperm ve ovum) canlıdır; dolayısıyla döllenme ânından itibâren cenin de canlıdır.
Öte yandan, sinirbilim (neuroscience) sâyesinde artık pek çok şeyi biliyoruz.
Şöyle ki… İnsan türü (Homo sapiens sapiens) daha ilk döllenme ânından itibâren tamamen evrimsel açıdan programlanmış bir şekilde gelişiyor ve muazzam bir bilgisayar olan beyni de teşekkül etmeye başlıyor; daha ilk 3–5 aydan itibâren de amigdala (bâdem demek) denen derin beyin çekirdeği teşekkül ediyor. Zamanla üst tabakalar (talamus, neokorteks) oluşuyor. Amigdala emosyonel tepkilerin hatırlanmasının da regülatörü ve duyguların düzenlendiği limbik sistemin bir parçası (bu bölgeye insanın dışındaki hayvanlarda rinensefalon, yâni koku beyni denir).
Dünyaya gözümüzü açtığımızda beynimizde modüler şekilde çalışmaya hazırlanmış set-programlar mevcut. Meselâ insan lisanı öğrenmeye ve kullanmaya programlı olarak doğuyor; Chomsky buna “lisan iktisap aygıtı” diyor. Aynı şey üç boyutlu görme ve tanıma için de geçerli. Eğer hayatın belli epikritik (aşamalı teşekkül) dönemlerinde bu donanıma (hardware) gerekli yazılımlar (software) doğru olarak yüklenirse, sağlıklı gelişim sürüyor. Bu sebepledir ki, hayatının ilk 5 veya 6 senesini sağlıklı ve eğitici, öğretici ortamda geçirmeyenlerde bir daha asla onarılamayacak eksiklikler kalıyor. Kurtlar tarafından yetiştirilen Hollandalı çocukta olduğu gibi, insan olmasına rağmen, asla ona konuşmayı öğretemiyorsunuz. Âdeta yazılımın yükleneceği kapı kapanmış gibi…
Gerek evrimsel (tâ Büyük Patlama’dan insana kadar gelen her türlü bilgi zerresinin), gerek fötal (anne rahmindeki 9 aylık dönem), gerekse hayatın ilk 3 senesinin hâtıralarının depolandığı yer amigdala çekirdeği. Faâl hâfızadan (working memory) ve uzaysal navigasyondan sorumlu beyin bölgesi olan hippokampus (denizatı demek) ancak devreye girebiliyor. Olgunlaşması ise 5 yaşı buluyor. Bu sebepledir ki, kimse 3 yaştan öncesini hatırlayamaz; 3 ilâ 5 yaş arası hâtıralar ise ancak çok derin iz bırakıyorsa (meselâ travmalar) kısmen hatırlanabilir. Her ne kadar amigdaladaki bilgilere (kodlara veya kayıtlara) doğrudan ulaşılamıyorsa da, EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) veya derin meditasyon sâyesinde, burası “terbiye” edilebiliyor; bâzı ilâçlar da aynı işi görebiliyor. Çünkü en temel, beynin daha üst yapılarından süzülmeyen savaş veya kaç veya donakal (fight or fright or freeze) cevapları buradan çıkıyor. Bu bölge düşmanı veya dostu, yenebilir olanla yenemez olanı ve eşleşilebilir olanla olamayanı tefrik etmekte en önemli merkez. Bu işlevini hayat boyunca da sessiz ve derinden sürdürüyor. Amigdalanın disregülasyonunun (ayar bozukluğunun diyelim) Manik Depresif Hastalık, Borderline Kişilik Bozukluğu, Post Travmatik Stres Bozukluğu gibi klinik tablolarla doğrudan ilişkisi var.
Biliyorum çok teknik oldu ama başka türlü de anlatmak zor; belki çok uzun yazmak veya bir konferansta PPP ile anlatmak daha anlaşılır kılar.
Sağlık ve esenlikle kalın…