ADANALILARIN YARATTIĞI EN DEĞERLİ VARLIĞI OLAN
ÜNİVERSİTE VE ARAŞTIRMA ALANLARI BETONLAŞMAYA KURBAN
EDİLİYOR
Zilliyeti Üniversiteye Ait Olan Araziler Sistematik
Şekilde İçeriden ve Dışarıdan Betonlaştırılıyor
Son yıllarda Adana kentinin büyümesi ve kuzeye doğru
yönlendirilmesi sonucu geniş bir alana yayıldığı görülen
tarım alanlarının bir şekilde arsa iştahı ile
betonlaştırılması arzusu gözlerden kaçmıyor. Son 20
yıldır izlediğim kadarı ile üniversite üzerinde yoğun
baskı ile üniversiteye tahsis edilen alanların yeniden
Belediyeye ve İl Özel İdaresine aktarılması
istenmektedir. Kök mülkiyeti üniversiteye ait olan ve
üniversiteye tahsis edildiği 14 Temmuz 1969 tarihinden
bu yana bilimsel araştırma yapılan alanlar, yapılaşmak
üzere alınmak istenmektedir.
Daha önce kamudan alınarak kamuya devredilmek sureti ile
ATO Lisesi ve TOKİ Hastanesi ile betonlaşmaya gidilmiş.
Yapılan yoğun mücadeleler sonrası açılan davalarda her
iki aşamada yürütmeyi durdurma davası kazanılmış. Takdir
edileceği gibi bu tür davalar açıldıktan birkaç yıl
sonra sonlanıyor o zamana kadarda inşaatlar tamamlanıyor
ve kamu kaynaklarının heba edilmemesi için söylenecek
söz kalmıyor.
Aynı şekilde 1976 yılında kurulan 86 çeşitlik zeytin gen
bahçesinin bulunduğu oto pazarının yanı başındaki
zeytinlik alan da, İl Özel İdare ve Yüregir
Kaymakamlığı tarafından tapu değişikliğine gidilerek
alınmış bulunmakta, hatta üniversite bu araziler
üzerinde işgalci konuma düşürülmüş bulunmaktadır.
Türkiye'nin İki Zeytin Gen Merkezinden Biri Çukurova
Üniversitesindedir
Türkiye'nin Akdeniz Güneydoğu ve Ege bölgelerinde yoğun
dikimi olan zeytin bitkilerinin iki gen kaynağından biri
üniversitemizde bulunmaktadır. Bu merkez (zeytinlik);
ülkemizin birçok bölgesinde yetiştirilen ve kaybolmaya
başlayan önemli sofralık ve yağlık zeytin çeşitlerini
toplamıştır. Bu bağlamda söz konusu gen koleksiyon
bahçesinin yerinde korunması çok önemli ve bilimsel bir
zorunluluktur.
Bu bahçeler 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu kapsamında, mutlak tarım arazisi üzerinde tesis
edilmiş, 30 yılı aşkın bir süredir, bölgemiz zeytin
tarımına katkı sağlamaya yönelik ulusal ve uluslararası
projeler yürütülen, ülkemiz zeytin çeşitlerinin
korunması ve ıslahı üzerine denemeler yapılan,
Türkiye'nin ender Gen bankası konumundadır. Söz konusu
Üniversitemiz araştırma ve uygulama alanındaki zeytin
bahçelerinin sökülerek yapılaşmaya açılmasına yönelik'
girişimler, kamu zararı yanında bilimsel bilgi
birikimimize ve toplum sağlığına da zarar verecek
niteliktedir.
Üniversitemiz kullanımında olan Zeytin Gen Bankasının
ortadan kaldırılması birçok yönden bilimsel
çalışmalarımıza zarar vereceği gibi, ayrıca Adana'nın
akciğeri olan ve hava almasını sağlayan bu alanın elden
çıkması ayrıca çarpık kentleşmeye başka bir olumsuz
boyut kazandıracaktır.
33 yılı aşkın süredir idaremizin tasarrufunda olan
alanın imar düzenlemesi sonucu DSİ adına, İl Özel
İdaresi adına tescil edilmesi yanlış olmuştur. Ancak bu
durumda bile ilgili bahçelerin İl Özel İdaresince zeytin
gen bankası formunda korunması için karşılıklı protokol
geliştirilebilir.
Adana Üniversiteye Nasıl Arazi Bağışladı
Üniversitemizin ilk fakültesi olan Adana Ziraat
Fakültesi'nin kuruluş aşaması ve yerleşkesinin
belirlenmesi çalışmalarını dönemin dekanı Prof. Dr.
İbrahim Akif Kansu tarafından kaleme alınan kitapçıkta
okuyunca bir kez daha nereden nereye geldiğimizi gördüm.
Ancak bugün giderek geçmişin ve yaratılan değerlerin
nasıl oluşturulduğu unutulmaya başlanmış, yaratılan
değerlenin alan ele geçirme ve kar güdüsüne feda
edilmeye başlandığı görülmektedir.
Halen hayatta olan Sayın Prof. Dr. İbrahim Akif
Kansu'nun kitabından öğrendiğimize göre; 14 Temmuz 1969
tarihinde İmar ve İskân Bakanlığındaki son toplantıda
Dekan, Bakan adına Müsteşar Yardımcısı ve Adana
Valisinin katılımı ile bugünkü üniversite yerleşkesi ve
arazisinin yeri olan Balcalı Köyü arazisinin Ziraat
Fakültesi ve benzeri kuruluşlara tahsisi
gerçekleşmiştir. Ancak bu sürece gelene kadar arka
planda çok sayıda toplantı, arazi gezileri, yer
seçiminin sağlıklı yapılması için geliştirilen ölçek ve
ilkeler yanında gerekli izinlerin alınması ve
görüşmelerin yapılmasının o günün zorlu ulaşım
koşullarında ciddi bir mücadele verilmiştir.
En önemlisi de üniversite bilincine sahip, ne aradığını
bilen bu öncü grup ziraat fakültesinin geniş bir alanda
kurulması gereğini belirtiyorlar. 1970'li yılarda 400
bin olan kent nüfusunun 1980'lerden sonra milyonu
aşacağı tahmin ediliyor. Üniversitenin kentin sosyal ve
kültürel gelişimine olacak katkısı da hesaplanarak hem
kentten kopuk olmaması, hem de kentle de iç içe
olmamasına özen gösterilerek kendilerine önerilen
ACIDERE, MİSİS, KURTTEPE VE SARIÇAM mevkileri yerine
BALCALI köyü alanı seçiliyor.
Sayın Kansu bu konuyu şöyle ifade ediyor:
Arazi Seçimi ve Kamulaştırma Nasıl Gerçekleşti
Fakülte, daha doğrusu üniversite arazisi konusunda, daha
1967 yılında Kurucu Dekanlığa getirilmemin
düşünüldüğünün bana duyurulmasından itibaren aklımda
çıkmayan husus "Fakülte Çiftliği" idi. Uzun yıllar doğru
dürüst bir çiftliğe sahip olmayan Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi'nin bir elemanı olarak böyle bir
saplantıya sahip olmam kaçınılmazdı. Daha, 5.500
dekarlık Kurttepe'yi görür görmez "Burası olamaz!"
deyişim bundandı. Fakülteden uzakta (Karataş yolundaki
hazır durumdaki çiftlik) olmasına itirazım ise, yukarıda
belirttiğim gibi sekiz yıl (Yılda bir ay yoğun öğretim)
derse gittiğim Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin
Bornova'da, yani İzmir'in doğusunda, Fakülte
Çiftliği'nin ise Şehrin batısında (Menemen'de) bulunması
ve aradaki 23-25 km'lik uzaklığın (ayrıca Şehrin kısmen
de olsa içinden geçme zorunluğunun), fakülte
elemanlarının gidip gelmede yaşadıkları sıkıntı ve bunun
yarattığı durumları bilmemden ileri gelmekte idi.
A.Ü. Adana Ziraat Fakültesi'nin Dekanı sıfatıyla,
Adana'da Vali Ömer Lütfü HANCIOĞLU, Belediye Başkanı
Erdoğan ÖZLÜŞEN, Teknik Ziraat Müdürü Adnan ÖZTEKİN ve
Üniversite Yapma ve Kurma Derneği Başkanı Makine Yüksek
Mühendisi İrfan EKMEKÇİ (Daha sonra Yönetim Kurulu
değişti ve Başkanlığa Adana Barosu avukatlarından Mahmut
ÜNAL getirildi) ile 13-17 Şubat 1968 günü görüşmelerde
bulundum. Baştan beri üzerinde durduğum (1) Üniversite
arazisinin şehrin gelişme alanı dışında ve fakat, çok
uzak olmaması, (2) Ziraat Fakültesi ile Çiftliğin
mutlaka bitişik ya da çok yakın olması ve (3)
Lojmanların da aynı koşulları taşıyan, uygun yeni bir
Üniversite Yerleşim Alanı bulunup sahiplenilmesi
sorununu çözmeğe çalıştım.
Aşağı yukarı üç ay sonra, 5 Mayıs 1968 günü, Adana'da
yerleşik Adana Üniversitesi Yaptırma ve Kurma Derneği
Başkanı Avukat Mahmut ÜNAL'dan Çiftlik Arazisi olarak
düşündükleri yerler hakkında 968/205 sayılı Dernek
yazısını aldım" diyor. Böylece yer seçimi konusundaki
ilkeler belirleniyor.
Arazinin genişliğine çok önem veriliyor çünkü o dönemde
örnek olarak Atatürk üniversitesinin 35.000 dekar, ODTÜ
40.000 dekar ve Diyarbakır Dicle üniversitesinin 80.000
dekar arazisi mevcuttur.
Dönemin Adana Valisi Makam Aracı İle Dekanı Tapu
Dairesine Gönderdi
Seçilen arazinin kamulaştırma işlerine başlayabilmek
için, önce anılan arazideki parsellerin satışının
durdurulması (yasaklanması) gerekiyordu. Bu amaçla, 29
Mayıs 1969 günü Adana'ya gittim ve Vali Ömer Lütfü
HOCAOGLU ile hem arazi ve hem de misafirhane (Öğretim
üyelerimizin yavaş yavaş da olsa Adana'da çalışmaya
başlayacak olması nedeniyle) sağlanması işini görüştüm.
Ertesi sabah. Valiliğe gittiğimde, Vali Bey, Tapu Sicil
Muhafızlığına telefon ederek, "Dekan Bey biraz sonra
oraya gelecek, görevliler dışındaki kişileri dışarı
çıkartın ve Hoca geldiğinde başlayacağınız işi
bitirmeden oradan ayrılmayın" tembihinde bulundu. Vali
HANCIOĞLU'nun makam arabası ile ilgili daireye
gittiğimde, hemen çantamdan çıkardığım haritadan
işaretli parselle (Balcalı Köyü'nün tamamı ile Çınarlı
ve Menekşe Köyleri'nin bazı kısımları) ait dosyalar
dolaplardan bulundu ve ertesi günü yayınlanacak gazetede
çıkacak satış yasağı için gerekli şekilde cetveller -saatlar
boyu süren çalışma sonunda- hazırlandı. 31 Mayıs 1969
günü ilan edi
Satış yasağının ilan edilmesinin ertesi günü, Üniversite
Yaptırma Derneği Başkanı ve iki arkadaşına
rastladığımda, Başkan Avukat Mahmut ÜNAL, ellerime
sarıldı (İzin versem, neredeyse elimi öpecekti) ve
"Hocam, günahınızı almışız, der". Çünkü o dönemde
üniversiteye arazi satmak isteyen büyük ailelerden
bahsediliyor.
Ankaralılar ODTÜ'ye Sahip Çıktı, Çukurovalılarda
Üniversiteye Sahip Çıkacaktır
Şimdi geriye doğru bakıldığında o gün üniversiteye
gösterilen ilgi, hocalarımıza duyulan güven, verilen
önem ile bugün arasında ciddi bir fark görülüyor. O gün
var olan üniversitelilik bilinci ve heyecanı ile bugün
arasında elbette fark var.
Bu bağlamda ilgililerin Sayın Kansu'nun kitabını
okumalarını özellikle öneririm. Çünkü binbir zorlukla
kurulan üniversitenin öneminin çok iyi anlaşılmadığı
kanısı kamuoyunda yaygın olarak işlenmektedir. Bu
bağlamda geçen yıl Ankara belediyesinin ODTÜ'de yer
talep etmesi üzerine başlatılan ve adına ODTÜ ruhu
denilen girişim ile rektör, ilgililer, mezunlar,
öğrenciler, Ankaralılar tek yürek oldular ve ODTÜ'ye
sahip çıkarak üniversite yerleşkesini korudular.
O zaman yazdığım bir yazıda "darısı bizim başımıza"
demiştim.
Evet gün Çukurova Ruhunu oluşturma günüdür. Çukurova
üniversitesinin insandan ve doğadan yana yaklaşımı ön
plana çıkarılmalıdır. Üniversitesinin Bölge ve Adana
kentine yönelik aydınlanmacı felsefesine uygun hizmetler
yanında sürülebilir ve yaşanılabilir modern bir kent
içinde önerileri olmalıdır. Her boş görülen yerin arsa
değildir. Kentin akciğerlerinin korunması, var olan
doğal peyzajın korunması, yer altı ve üstü kaynakları
iyi organize edilmiş bir Adana kenti için üstümüze
düşeni yapalım. Alt yapısı gelişimi, makro düzeyde
planlanmış uydu kent yaklaşımı ile Adananın trafik ve
yerleşim sorunu düzenlenebilir. Böylece sık sık
üniversite arazileri boşta duruyor diye ilgililer
tarafından yer talebi de ortadan kalkar.
Bu bağlamda Bölgenin ve kentin eğitim, sosyal, kültürel
gelişimi için hizmet veren üniversitemiz, Adana için çok
önemli bir değerdir ve Adana halkına hizmet sunmaktadır.
Bu ilişki ve işbirliği daha da geliştirilmelidir. Bugün
hepimizin üniversitenin arazisine sahip çıkma ve
üniversitemizi hak ettiği konuma kavuşturma günüdür.
Anılan zeytin bahçeleri, 5403 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında, mutlak tarım arazisi
sınıfında olması, genetik materyal olması, 3573 sayılı
Zeytincilik Kanunu'nun ilgili zeytin genetik bahçesinin
korunmasına uygun olması nedeniyle haklı bir yerden
savunmamızı yapacak konumdayız. Bu bağlamda geçmişte
dönemin Adana Valisi Ömer Lütfü HANCIOĞLU bilim ve
üniversite sevdasına uygun olarak yetkililerimizin
Çukurova'nın ve Adana'nın gözbebeği üniversiteye sahip
çıkmasını ve üniversiteye hak ettiği değeri vermelerini
bekliyoruz.
Eğitim ve sağlık gibi yapıların gelişimine karşı
olmadığımızı, sağlıklı ve yaşanabilir bir kent için
hepimizin üzerine düşen görevi yapması gerektiğinin
bilincindeyiz. Üniversitesine de, zeytinine de,
bilimine, eğitimine, sağlığına da sahip çıkılması bizler
dahil tüm Çukurovalıların insani ve tarihsel bir
görevidir. |