Her omurgalı
canlı, kendi türüne ait üstün özelliklerini
beyninden alır. İnsanlarda, insan olma durumu beyin
çalışma özellikleriyle belirlenir. Aklınız ve
kişilik özellikleriniz, biyokimyasal ve
biyoelektriksel yollarla işleyen yöntemlerle
şekillenir. İnsan için bu derece önemli olan yapının
korunması öncelikli hedeflerden olmalıdır.
Beyin,
organik olarak, enerjisini kandan alır. Kanın içinde
bulunan enerji birimlerini vücudun metabolik
özellikleri belirler. Metabolizma kontrolüne
beyinden inen hormonal ve sinirsel yolların önemli
etkisi vardır.
Vücudun
temel organik ihtiyaçları besin ve sudan sağlanır.
Beyin, enerji olarak öncelikle kan şekerini
kullanır. Kan şekerinde oluşan anormal dalgalanmalar
kortizol hormonunun da düzeylerini etkiler. Kortizol,
beyin ön bölgesini baskılayıcı, limbik sistemi ise
güçlendirici etkisi vardır. Beyin ön bölgesi akıl ve
kişilik özelliklerinin oluştuğu bölgedir. Limbik
sistemde bulunan amigdala, duyguların gelişiminde
etkilidir.
Şeker içerik
ölçeği yüksek olan besinlerle süreli olarak beslenme
sonucu, kortizol’ün beyinde oluşturacağı dengesizlik
beyin sağlığını olumsuz etkiler.
Doğal olarak
bulunan besinlerin şeker içerik ölçeği düşüktür.
Ancak son 200 yıl içinde insan hayatına giren saf
şeker ve son 50 yıl içinde gelişen besin
endüstrisinin yarattığı şeker içerik ölçeğinden
zengin besinler, beyin sağlığının önemli
tehditleridirler. Çaya konulan şekerden unlu
mamullere ve yaş pastaya, doğal olmayan beyaz
ekmekten cips, bisküvi, kek, dondurma gibi ürünlere
kadar çevremizi kuşatan geniş yelpaze içindeki
besinlerle beyinler sürekli tehdit altındadır.
Bir zamanlar
bayramdan bayrama yenen tatlıların günlük tüketime
girmesiyle alınan şeker düzeyleri artmış, bozulan
vücudun metabolizması; damlayan su örneğinde olduğu
gibi, 40’lı yaşlardan sonra başlayan çeşitli kronik
hastalıkların gelişmesine ortam hazırlamış, üstelik
en önemli bedensel değerimiz olan beyni
yıpratmıştır. Depresyondan Alzheimer Hastalığına,
kalp damar hastalıklarından kansere kadar olan
çeşitli hastalıkların son 50 yıl içindeki anormal
artışının nedeni; beslenme özelliğiyle bozulan vücut
metabolizması ve beyin çalışma özellikleridir.
200 yıl
önceden de hastalıklar vardı ancak bu ölçüde yaygın
değillerdi. Çoğu hastalık genetik başlangıçlıydı.
Oysa günümüzde bozulan vücut çalışma özelliklerinin
genetik faktörlerini etkileyerek hastalıkları ortaya
çıktığı gözlenmektedir. Bozulan metabolizma,
hücresel düzeydeki genetik materyalin çalışma
özelliklerini etkilemektedir.
2007 yılında
Pediatrics dergisinde yer alan bir gözden geçirme
yazısında, yüksek yağ içerikli beslenme biçiminin
şişmanlattığı ve kandaki yağ oranlarını arttırdığı
yönündeki bilgilerin yanlış olduğunu belirtmektedir.
Son 3 yıl içinde yapılan benzeri bilimsel
çalışmalardan da anlaşılacağı üzere insanların hasta
olmalarını sağlayan beslenme biçimi protein ve yağ
içerikli besinler değil şeker içerik ölçeği yüksek
olan besinlerdir. Diyetten sadece şeker içeriği
yüksek besinlerin çıkartılmasıyla kolesterol
oranlarının, yüksek tansiyonun ve kan şeker oranının
normal düzeylere geldiği görülmüştür.
Çocuklarınıza yapacağınız en önemli iyilik, onları
şeker içeriği yüksek olan gıdalardan uzak tutmak
olmalıdır. Şeker, çocukları sevindiren değil, küçük
yaşta alımının başlamasıyla beyinlerinde şeker
bağımlılığının oluşması ve gelecekteki hastalıkların
temelini atılmasını sağlayan bir yapay besindir. Bal
ve meyveler dışında alınacak şekerler bu nedenle
zararlıdır.
Hem beyin sağlığı hem de genel sağlığımız için
öncelikle doğal beslenilmelidir. Hastalık durumu ne
olursa olsun, sadece doğal beslenme ile yakınmalarda
düzelmeler olacağı görülecektir. |