Beyni Korumak
Dr. Güçlü Ildız
 
 

Her omurgalı canlı, kendi türüne ait üstün özelliklerini beyninden alır. İnsanlarda, insan olma durumu beyin çalışma özellikleriyle belirlenir. Aklınız ve kişilik özellikleriniz, biyokimyasal ve biyoelektriksel yollarla işleyen yöntemlerle şekillenir. İnsan için bu derece önemli olan yapının korunması öncelikli hedeflerden olmalıdır.

Beyin, organik olarak, enerjisini kandan alır. Kanın içinde bulunan enerji birimlerini vücudun metabolik özellikleri belirler. Metabolizma kontrolüne beyinden inen hormonal ve sinirsel yolların önemli etkisi vardır.

Vücudun temel organik ihtiyaçları besin ve sudan sağlanır. Beyin, enerji olarak öncelikle kan şekerini kullanır. Kan şekerinde oluşan anormal dalgalanmalar kortizol hormonunun da düzeylerini etkiler. Kortizol, beyin ön bölgesini baskılayıcı, limbik sistemi ise güçlendirici etkisi vardır. Beyin ön bölgesi akıl ve kişilik özelliklerinin oluştuğu bölgedir. Limbik sistemde bulunan amigdala, duyguların gelişiminde etkilidir.

Şeker içerik ölçeği yüksek olan besinlerle süreli olarak beslenme sonucu, kortizol’ün beyinde oluşturacağı dengesizlik beyin sağlığını olumsuz etkiler.

Doğal olarak bulunan besinlerin şeker içerik ölçeği düşüktür. Ancak son 200 yıl içinde insan hayatına giren saf şeker ve son 50 yıl içinde gelişen besin endüstrisinin yarattığı şeker içerik ölçeğinden zengin besinler, beyin sağlığının önemli tehditleridirler. Çaya konulan şekerden unlu mamullere ve yaş pastaya, doğal olmayan beyaz ekmekten cips, bisküvi, kek, dondurma gibi ürünlere kadar çevremizi kuşatan geniş yelpaze içindeki besinlerle beyinler sürekli tehdit altındadır.   

Bir zamanlar bayramdan bayrama yenen tatlıların günlük tüketime girmesiyle alınan şeker düzeyleri artmış, bozulan vücudun metabolizması; damlayan su örneğinde olduğu gibi, 40’lı yaşlardan sonra başlayan çeşitli kronik hastalıkların gelişmesine ortam hazırlamış, üstelik en önemli bedensel değerimiz olan beyni yıpratmıştır. Depresyondan Alzheimer Hastalığına, kalp damar hastalıklarından kansere kadar olan çeşitli hastalıkların son 50 yıl içindeki anormal artışının nedeni; beslenme özelliğiyle bozulan vücut metabolizması ve beyin çalışma özellikleridir.

200 yıl önceden de hastalıklar vardı ancak bu ölçüde yaygın değillerdi. Çoğu hastalık genetik başlangıçlıydı. Oysa günümüzde bozulan vücut çalışma özelliklerinin genetik faktörlerini etkileyerek hastalıkları ortaya çıktığı gözlenmektedir. Bozulan metabolizma, hücresel düzeydeki genetik materyalin çalışma özelliklerini etkilemektedir.

2007 yılında Pediatrics dergisinde yer alan bir gözden geçirme yazısında, yüksek yağ içerikli beslenme biçiminin şişmanlattığı ve kandaki yağ oranlarını arttırdığı yönündeki bilgilerin yanlış olduğunu belirtmektedir. Son 3 yıl içinde yapılan benzeri bilimsel çalışmalardan da anlaşılacağı üzere insanların hasta olmalarını sağlayan beslenme biçimi protein ve yağ içerikli besinler değil şeker içerik ölçeği yüksek olan besinlerdir. Diyetten sadece şeker içeriği yüksek besinlerin çıkartılmasıyla kolesterol oranlarının, yüksek tansiyonun ve kan şeker oranının normal düzeylere geldiği görülmüştür.

Çocuklarınıza yapacağınız en önemli iyilik, onları şeker içeriği yüksek olan gıdalardan uzak tutmak olmalıdır. Şeker, çocukları sevindiren değil, küçük yaşta alımının başlamasıyla beyinlerinde şeker bağımlılığının oluşması ve gelecekteki hastalıkların temelini atılmasını sağlayan bir yapay besindir. Bal ve meyveler dışında alınacak şekerler bu nedenle zararlıdır.   

Hem beyin sağlığı hem de genel sağlığımız için öncelikle doğal beslenilmelidir. Hastalık durumu ne olursa olsun, sadece doğal beslenme ile yakınmalarda düzelmeler olacağı görülecektir.

 
 

 

 
 

İstanbul, 13-05-2008
Dr. Güçlü Ildız
Nöroloji Uzmanı
http://sufizmveinsan.com