Duygu,
düşünce ve davranışlarımız, beyinde, bir terazi
hassaslığında tartılarak ortaya çıkar. Tartının bir
kefesinde beyin ön bölgesi, diğer kefesinde limbik
sistem yer alır. Beynimize hükmetmenin yolu, bu iki
yapının nasıl çalıştığını ve nelerden etkilendiğini
anlamakla mümkün olabilir.
Beyin ön
bölgesinin çalışmasıyla ortaya çıkan özellikler:
-
Dikkati verme ve sürdürme
-
Dikkatin yönlendirilmesi
-
Kısa-orta süreli ve işleyen bellek
-
Sabır
-
Planlama, tasarlama
-
Yargılama
-
Tepki kontrolü
-
Düzenli olma
-
Kendini kontrol edebilme
-
Sorunları çözme
-
Ayrıntılı düşünme
-
Gelecekle ilgili öngörüde bulunma
-
Hatalardan ders çıkarma
-
Duyguları anlama ve ifade etme
-
Empati kurma
-
Sağduyu
-
Moral
-
Motivasyon
İnsan
beyninin diğer omurgalı canlılardan en önemli farkı,
gelişmiş ön bölgesidir (prefrontal korteks). İlk 3
madde diğer omurgalı canlıların beyin ön
bölgelerinin faaliyetleriyle de gerçekleşir. Ancak
insan olma özelliği, sayılan diğer 15 maddenin
gelişmiş beyin ön bölgesi tarafından sağlanmasıyla
mümkündür.
Beyin ön
bölgesi, beynin hem giriş hem de çıkış kapısı
gibidir. Beyine dışarıdan bir uyarı geldiğinde ya da
bir olay olduğunda 5 duyu ile alınan bilgiler beyin
ön bölgesinde toplanır. Buradan ilgili birimlerle
bilgi alış verişinde bulunarak kendine uygun tepkiyi
ortaya koyar.
Örneğin size
bir söz söylendi. Göz sözü söyleyeni görür, kulak
duyar, alınan bilgiler beyin ön bölgesi dahil tüm
beyine ulaşır. Beynin hafıza bölümüne (hipokampus),
beyin ön bölgesinden kayıtlar gönderilir. Limbik
sistem içinde yer alan hipokampus’ta saf bellek
verileri bulunur. Bu veriler diğer limbik sistem
elemanı amigdala’dan duygusal ton özelliğini
(şiddetini) alarak beyin ön bölgesine geri
gönderilir. Diğer beyin bölgelerinden de konuyla
ilgili bilgileri toparlayan beyin ön bölgesi, insan
davranışını ortaya koyacak kararı verir ve uygular.
Eğer söylenen söz amigdala ve hipokampus çalışması
sonucu “iyi” olarak algılanırsa beyin ön bölgesine
“iyi” bilgisi iletilir ve beyin ön bölgesi; tepki
kontrolü, mantıklı düşünme vb. akıl özelliklerini
kullanarak verilecek son tepkiyi belirler. İyi
durumda olan bir beyin ön bölgesi, mantıklı bir
tepki ortaya koyacaktır. Yukarıda sayılan 18 maddeyi
oluşturan birimlerde sorun var ise verilen tepki,
sorun ölçüsünde “sorunlu” olacaktır. Kısaca, önceden
belleğe kayıtlanan bilginin duygusal şiddeti ne
derece güçlü olursa olsun, eğer beyin ön bölgesi iyi
durumda ise veilen tepkiler mantıklı olacaktır.
Beyin ön bölgesi sorunlu ise bellekten gelen
bilgiler ya olduğu gibi ya da yeterince mantık
süzgecinden geçirilmeden ortaya çıkacaktır.
Limbik
sistem; hipotalamus, hipokampus, amigdala gibi pek
çok önemli yapının ortak olarak adlandırıldığı beyin
bölgesidir. Korku, heyecan gibi duyguların şiddetini
ayarlayan amigdala; verilecek tepkinin bedensel
kontrolünü sağlayan hipotalamus’a ilgili bilgiler
gönderir. Örneğin korku anında kızarma, terleme,
çarpıntı gibi belirtiler; hipotalamus’un beden
kontrolü sonucu gerçekleşir. Amigdala duygusal
şiddetin ne olacağını belirler. Beyin ön bölgesi,
verdiği tepkinin sonucunu hipotalamus’a ayrıca
bildirerek amigdala’dan gelen bilginin şiddetini
ayarlar. Beyin ön bölgesi sorunlu ise amigdaladan
gelen belleğe ait duygusal tepkinin şiddeti,
hipotalamus aracılığıylebedene doğrudan yansıtılır.
Panik atakta görülen beden ile ilgili yakınmalar
buna iyi bir örnektir.
Limbik
sistemde yer alan tüm yapılar, omurgalı hayvanlarda
da bulunur. Ancak insana akıl özelliğini kazandıran
beyin ön bölgesi, aklın özelliklerini de beden
faaliyetlerine yansıtarak diğer canlılardan daha
farklı bir vücut kontrol sistemi ortaya koyar. Bu
nedenle doğal ortamında yaşayan hayvanlarda
görülmeyen pek çok hastalığın insanlarda ortaya
çıkmasının neden budur. Hipertansiyon, kalp ritm
bozuklukları, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı
gibi insana özgü hastalıkların ana kaynağı; beyin ön
bölgesidir. Beyin ön bölgesinde bulunan bir alanın
iç organları hipotalamus üzerinden kontrol ettiği
bilinmektedir.
Kısaca,
insanda akıl özellikleri ve hastalıkların gelişimini
beyin çalışma özellikleri belirler. Beyin ön bölgesi
ve limbik sistem organizasyonu ise beyin çalışma
özelliklerini ortaya çıkartır.
Beyin ön
bölgesinin çalışma özelliklerini etkileyen
faktörler:
1.
Genetik,
2.
Annenin
hastalığı,
3.
Zor doğum,
4.
Anne sütü,
5.
Beyni etkileyen
ateşli hastalıklar,
6.
Beslenme
özellikleri,
7.
Hafif ya da şiddetli
kafa darbeleri,
8.
Aşılar,
9.
Genel anestezi
altında geçirilen ameliyatlar,
10.
Stres.
1.
Anne-babadan alınan
genetik özellikler, beyin çalışmasının temel
yapısını oluşturur. Sayılan diğer faktörler, genetik
yönden belirlenen özellikler üzerine bina edilir.
2.
Annenin hamile iken
içinde bulunduğu hastalık durumu, vücuttaki kimi
hormonal çalışma bozukluklarına neden olur ve anne
ile karnındaki bebeğin ilişkisini sağlayan kordonun
çalışmasını etkileyerek bebeğin beyin gelişiminde
değişikliklere neden olabilir.
3.
Doğum zorlukları
sonucu bebeğin beyin kanlanması geçici olarak
etkilenebilir.
4.
Anne sütü içinde
bulunan kimi maddeler beyin gelişimi için
gereklidir. Her bebek en az 1 yıl anne sütü ile
beslenmelidir. Yeterli anne sütünün alınmaması
durumunda beynin gelişimi etkilenebilir.
5.
Kimi bakteri ve
virüsler beyin çalışmasını etkileyebilir.
6.
Gelişen teknoloji ile
değişen beslenme alışkanlıkları sonucu ortaya çıkan
doğal olmayan besinler, beyin üzerinde önemli
etkilere sahiptir. Bin yıllar boyunca doğada, doğal
halde bulunan besinleri tüketerek gelişen insan
bünyesi; özellikle son 50 yılda ortaya çıkan yapay
besin ürünlerine yabancıdır. Karton kutularda
işlemden geçirilerek satılan sütler doğallıklarını
tamamen yitirmişlerdir. Ekmek; saf buğdaydan değil,
özü ve kepeğini kaybetmiş buğdaydan yapılır.
Yürüyemeden, güneş ışığı görmeden ve tek yönlü
beslenme ile yetiştirilen tavukların etleri ne
derece sağlıklıdır? Sofra şekeri (glükoz) ile
hazırlanan besinler ve şekerin kendisi, tamamen
rafine edilmiş bir üründür ve alınması insan
bünyesine zararlıdır. İnsan vücudu; besin maddesi
olarak aldığı protein, yağ ve birleşik
karbonhidratlardan şekeri elde eder. Doğrudan alınan
basit şeker, önce insülin sonra diğer vücut
sistemlerini olumsuz yönde etkileyerek hastalıkların
oluşmasına zemin hazırlar.
Özellikle
saf şeker başta olmak üzere, doğal olmayan besin
maddelerinin önemli etkileri beyinde gözleniyor. Saf
şekerin ve glisemik endeksi arttıran hamur işi gibi
diğer besin maddelerinin beyin ön bölgesi üzerinde
uyarıcı etkileri vardır. Bu etki, çocukluk
dönemlerinden itibaren beyin tarafından öğrenilir.
Beyin çalışma özellikleri duyarlı hale geldiği
durumlarda (sinirli, üzgün, yorgun, dikkat azlığı
vb.) beyin uyarılma ihtiyacı hissederek bu
maddelerin alınmasını ister. Çayda bulunan tein,
kahvede kafein, kolada x maddesi ve şeker, sigarada
nikotin, dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğunda kullanılan ilaçların içeriğinde yer
alan amfetamin, beyin uyarıcı özelliği olan diğer
maddelerdir. Sonuçta, beyin çalışma özelliklerinin;
hem bağımlılık yapıcı etkisiyle hem de bağımlılığın
oluşturduğu maddelerin vücut üzerindeki zararlı
etkisiyle beyin çalışma bozukluklarıyla görülen
hastalıkların gelişiminde önemli etkileri olduğu
gözlenir.
7.
Beyin kafatası içinde,
etrafında su dolu bir kesede bulunur. Kafatası
içinde çeşitli kemik çıkıntıları vardır. İvmeli kafa
hareketleri, beyne zarar verebilir ve sonuçta beyin
çalışması etkilenebilir. Beyin ön bölgesi
çalışmasıyla insan kişilik özelliklerinin önemli bir
bölümü şekillenir. Sinirli, sabırsız, dikkat
eksikliği olan bir kişinin beyin ön bölge çalışması
duyarlıdır.
Kafa
darbesinden sonra beyin ile ilgili hastalıklar
ortaya çıkabilir. Bu durum, alınan darbenin
şiddetinden çok, darbe alındığı andaki beyin çalışma
özellikleriyle ilişkilidir. Çok şiddetli bir darbe
herhangi bir yakınma oluşturmazken daha hafif
şiddetteki darbeler; epileptik nöbet, başağrısı,
depresyon, kronik baş dönmesi, kronik kulak
çınlaması ve hatta hipertansiyon ve astım krizlerine
yol açabildiği bilinmektedir.
8.
Aşılarda yer alan
alimünyum, civa gibi ağır metallerin beyin üzerinde
olumsuz etkileri vardır. 2002 yılında batılı
ülkelerde bu maddelerin aşılardan çıkartılmasına
karar verildi. Ülkemize dışarıdan gönderilen
aşıların içeriği halen belirsiz. Üstelik Sağlık
Bakanlığı yaptığı bir açıklamada, ağır metal içeren
aşıların zararının olmadığını bildirdi. Oysaki son
50 yıl içinde otizm, dikkat eksikliği, epilepsi,
immun sistem hastalıkları gibi durumlarda, aşı
uygulamasının yaygınlaşmasıyla birlikte önemli artış
olduğu gözleniyor.
Son
zamanlarda ülkemizde tanıtımı yapılan pnömokok aşısı
alüminyum içeriyor. ABD’ndeki uygulamalarda;
epileptik nöbet geçirme (sara), yüksek ateş, aşırı
sinirlilik gibi yan etkilerinin olduğu
bildirilmiştir. Aşı, ABD’nde 2000 yılında kullanım
izni almış ve aşı sonrası 79 çocuğun öldüğü, toplam
3243 çocukta yan etki ortaya çıktığı bilinmektedir.
9.
Yapılan
çalışmalar, anestezik maddelerin beyin işlevleri
üzerine olumsuz etkileri olduğunu bildiriyor. Klinik
uygulamalarda, öykü alırken kimi hastaların ısrarla,
yakınmaların ameliyat sonrası başladığını ifade
etmesi, bilimsel verilerle bütünleşiyor.
Ameliyatlarda kullanılan genel anestezikler, beyin
ön bölge çalışma özelliklerini etkileyerek ve
olasılıkla önceden var olan duyarlılıkları
arttırmasıyla zararlı olabiliyor.
10.
Milyarlarca beyin
hücresinin oluşturduğu trilyonlarla ifade edilebilen
ağ sistemi nedeniyle, her beynin ya da her bireyin
akıl ve kişilik özellikleri kendine özgü (şahsına
münhasır) ve tektir. Bu nedenle yaşamış ve yaşayan
insanlar, genetik özellikler bakımından benzerlikler
gösterebilir ama birbirlerine tıpatıp benzemezler.
Her bireyin sahip olduğu benzersiz beyin çalışma
özellikleri, yukarıda adı geçen etkenlerle
şekillenerek kendi duygu, düşünce ve davranış
özelliklerini belirler. Stresin etkisi bu nedenle
her beyinde farklıdır. Çünkü, her beynin çalışma
özellikleri farklıdır. Kimi bir olaya çok şiddetli
öfke ve saldırganlık tepkileri verirken kimi
depresyona girer. Bir başkasında ise kalp spazmı
gözlenir.
Beyin temel
gelişimini 21’li yaşlarda tamamlar. Bu yaşlardan
sonra beyin gelişimi plastisite (yeni bilgileri
işlemek ya da bozulan çalışma biçimini düzeltebilme
becerisi) ile sağlanır. Stres, beyin gelişimini
sürdürdüğü yaşlarda, beyin çalışma özelliklerini
etkileyerek zararlı olabilir. 21 yaşa kadar beyin
normal gelişimini tamamlamış ise, bu yaşlardan sonra
stresten etkilenmesi de kolay olmayacaktır.
Stres
etkisiyle hemen tüm beyinlerin çalışma özellikleri
etkilenir. Burada önemli olan beynin strese
göstereceği dirençtir. Beyin çalışma özellikleri ne
kadar iyi ise stresten de o oranda az etkilenecek ve
hastalık oluşturma potansiyeli olmayacaktır.
Yukarıda anılan maddeler, beyin gelişimi döneminde,
beyin çalışma özelliklerini etkileyerek hem hastalık
oluşumunda etkilidirler hem de duyarlı beyin çalışma
özellikleri yaratarak strese karşı beyin direncinin
azalmasına yol açarlar.
3. ve 5.
maddeler dışında sayılan diğer maddelerin beyin
üzerindeki etkisini göstermesi için belirli bir
sürenin geçmesi gerekir. Doktorlar da dahil olmak
üzere çoğu insan, etkisini sonradan ortaya çıkartan
bu 8 maddeyi pek ciddiye almazlar.
Örneğin
hafif kafa darbeleri alındığı anda bir anlık göz
kararması biçiminde oluşan bilinç kaybı ve sonrası
çekilen beyin tomografileri sıklıkla normaldir. O
anın etkisi beyinde çalışma bozukluğu olarak başlar
ve gelişir. Olaydan sonraki 3 yıl içinde sıklıkla
yakınmaların başladığı görülür. Kafa darbesi alınan
bölgeye göre yakınmalarda da çeşitlilik gözlenir.
Başın her iki yanına alınan darbeler sonrası
temporal alanlarda oluşan duyarlılık sonucu;
tahammülsüzlük, aşırı sinirlilik, sinirlilik halinde
iken ne yaptığını bilememe, bayılmalar, intihar
etme, halüsinasyonlar, kulaklarda çınlama, duygusal
dengesizlik gibi yakınmalar sıklıkla gözlenir.
Özellikle eşlerinden şiddet gören ev hanımları,
klinikte görülen olguların önemli bir kısmını
oluşturur. Hastalar çoğunlukla eşleriyle doktora
geldiklerinden bu konuyu açmaya çekinirler. Kafa
darbelerini önemsemeyen çoğu hekimde zaten bu konuyu
es geçer. Medya haberlerinde yer alan “cinnet
geçirdi”ifadesinin kurbanları sıklıkla kafa darbesi
almış insanlardır.
Sağlıklı bir
beyin için genetik etmenler dışında kalan 9 maddeden
sakınmak gereklidir. Elimizden geldiğince…
Kaynak kitap: Ah Şu Beynimiz, gözardı edilen tıbbi
gerçekler Aralık-2007 |