Bilmediğini Bilmeyen İnsan
Bilal Atış
 
 

Son Konya ziyaretimde rahmetli dedemin bir dostuna rastladım. Bu rastlantı Konya gezimizin en faydalı anları oldu. Kendisi dedemle eski bir dost oldukları için bizim nazarımızda seçkin bir yere sahip. İlerlemiş yaşına rağmen eli kalem tutan okur-yazar taifesinden bir büyüğümüz. “Bunca sene yaşadım, bu kadar çok şey gördüm, hala gece gündüz okuyorum. Yaşadıkça, gördükçe, okudukça her gün bilmediğim şeylerin ne kadar da fazla olduğunu anlıyorum. Bu insanoğlunun bilgisinin ne derece kısıtlı olduğunu gösteriyor. Bu dünyadan hiçbir şey öğrenemeden gideceğim. “ diye dert yanıyordu. Aşağıdaki satırlar her ne kadar benim kalemimden ve benim yorumumdan çıksa da fikir ve ifadeler bu dostumuza aittir.

Okumak ve öğrenmek, hele her gün bilmediğini öğrenmek bahsinde böyle bir olgunluğa varan ve o olgunluk içinde böyle konuşan insanlar ne yazık ki,  çok azalmış bulunuyor. Şimdi etrafımız daha çok bilmediğini bilmeyen insanlarla dolu. Hem bilmediğini bilmeyen hem de yalan yanlış bildikleri pek az şeyi bir maharetmiş zanneden, başkalarını bunlardan habersiz sanan, kendilerini herkesten daha zeki, daha kurnaz, ne söylerlerse söylesinler karşılarındakilerin bunları löp diye yuttuğuna inanan, yanlışlarına noksanlıklarına kimsenin dikkat etmediğine inanan bir takım insanlar dikkat edilirse etrafımızda sürekli artmaktadır.

İnsanlık adına olsun, toplum adına olsun bu cidden üzüntü veren bir durumdur. Demek ki, genel kültür seviyemiz çok düşmüş, Yalan yanlış bir şeyler öğrenen kendisini bir şeyler biliyor zannediyor. Çıkıyor ortaya ve başlıyor savurmaya. Politika olsun, din mevzuları olsun, idarecilik olsun mangalda kül bırakmadan konuşuyorlar. Konuştukları ya da ilgi duydukları konularda az şeyler bildiklerini en azından kendilerine itiraf ederek tekâmül yoluna gidecekleri yerde her fırsatta esip gürlemekten geri kalmıyorlar. Bu da gösterir ki, bu insanlar zekâ ve anlayış sahasında da etraflarını kendilerinden düşük görmektedirler.

Nereden okuduğumu şimdi hatırlayamayacağım, ama doğruluğuna inandığım için aklımdan çıkmayan bir söz var, “ Karşısındakini en az kendisi kadar zeki ve anlayışlı saymayan adam ömrü boyunca aldanmaya mahkûm olur.” Karşısındakileri kendisi kadar akıllı, zeki, anlayışlı saymayan adam aklının, zekâsının, anlayışının kıtlığından bunu yapar da onun için. El elden üstündür dedikleri gibi akıl ve zekâ da daima daha üstün bir akıl ve zekâ ile karşılaşacaktır. Herkesi anlayışsız, az bilgili zannetmek kendi yetersizliklerinden kaynaklandığı için sürekli kendilerini üstün görecekler ve hep yanılacaklardır.

Üzücü olan bu tiplerin toplum içinde günden güne çoğalmalarıdır. Bu da toplum seviyesinin düşüklüğünü haber verir. Bunların ortaya dökülmeleri ve kendilerine dinleyici bulabilmeleri daha da fenadır. Bir söz, “ Her aptal kendisine hayran olacak başka aptallar bulabilir.” der. Böylelikle bilmediklerini bilmeyenler, kendileri aldanmakla kalmazlar başkalarını da cehalet bataklıklarına sürüklerler.

Ne yapalım ki, bu bir toplumsal hastalıktır,  eğitim kurumlarımızın, halk eğitiminin, basın yayın organlarının elden geçirilmesinin ve kütüphanelerin yaygınlaştırılmasının zorunluluğunu bize bu tipler haber veriyor. Orta öğrenimden, yani liseden mezun olan gençlerimiz her şeyi bildiklerine değil artık hayatı öğrenmeye elverişli hale geldiklerine kendilerini inandırmalıdır. Bilmediklerinin farkında oldukları gün toplumumuz medeniyet seviyesine erişmiş olacaktır

 

 
 

Bilal Atış
İstanbul - 24.06.2009
b.atis73@gmail.com
http://sufizmveinsan.com