Son
Konya ziyaretimde rahmetli dedemin bir dostuna
rastladım. Bu rastlantı Konya gezimizin en faydalı
anları oldu. Kendisi dedemle eski bir dost oldukları
için bizim nazarımızda seçkin bir yere sahip.
İlerlemiş yaşına rağmen eli kalem tutan okur-yazar
taifesinden bir büyüğümüz. “Bunca sene yaşadım, bu
kadar çok şey gördüm, hala gece gündüz okuyorum.
Yaşadıkça, gördükçe, okudukça her gün bilmediğim
şeylerin ne kadar da fazla olduğunu anlıyorum. Bu
insanoğlunun bilgisinin ne derece kısıtlı olduğunu
gösteriyor. Bu dünyadan hiçbir şey öğrenemeden
gideceğim. “ diye dert yanıyordu. Aşağıdaki satırlar
her ne kadar benim kalemimden ve benim yorumumdan
çıksa da fikir ve ifadeler bu dostumuza aittir.
Okumak
ve öğrenmek, hele her gün bilmediğini öğrenmek
bahsinde böyle bir olgunluğa varan ve o olgunluk
içinde böyle konuşan insanlar ne yazık ki, çok
azalmış bulunuyor. Şimdi etrafımız daha çok
bilmediğini bilmeyen insanlarla dolu. Hem
bilmediğini bilmeyen hem de yalan yanlış bildikleri
pek az şeyi bir maharetmiş zanneden, başkalarını
bunlardan habersiz sanan, kendilerini herkesten daha
zeki, daha kurnaz, ne söylerlerse söylesinler
karşılarındakilerin bunları löp diye yuttuğuna
inanan, yanlışlarına noksanlıklarına kimsenin dikkat
etmediğine inanan bir takım insanlar dikkat edilirse
etrafımızda sürekli artmaktadır.
İnsanlık adına olsun, toplum adına olsun bu cidden
üzüntü veren bir durumdur. Demek ki, genel kültür
seviyemiz çok düşmüş, Yalan yanlış bir şeyler
öğrenen kendisini bir şeyler biliyor zannediyor.
Çıkıyor ortaya ve başlıyor savurmaya. Politika
olsun, din mevzuları olsun, idarecilik olsun
mangalda kül bırakmadan konuşuyorlar. Konuştukları
ya da ilgi duydukları konularda az şeyler
bildiklerini en azından kendilerine itiraf ederek
tekâmül yoluna gidecekleri yerde her fırsatta esip
gürlemekten geri kalmıyorlar. Bu da gösterir ki, bu
insanlar zekâ ve anlayış sahasında da etraflarını
kendilerinden düşük görmektedirler.
Nereden
okuduğumu şimdi hatırlayamayacağım, ama doğruluğuna
inandığım için aklımdan çıkmayan bir söz var, “
Karşısındakini en az kendisi kadar zeki ve anlayışlı
saymayan adam ömrü boyunca aldanmaya mahkûm olur.”
Karşısındakileri kendisi kadar akıllı, zeki,
anlayışlı saymayan adam aklının, zekâsının,
anlayışının kıtlığından bunu yapar da onun için. El
elden üstündür dedikleri gibi akıl ve zekâ da daima
daha üstün bir akıl ve zekâ ile karşılaşacaktır.
Herkesi anlayışsız, az bilgili zannetmek kendi
yetersizliklerinden kaynaklandığı için sürekli
kendilerini üstün görecekler ve hep yanılacaklardır.
Üzücü
olan bu tiplerin toplum içinde günden güne
çoğalmalarıdır. Bu da toplum seviyesinin düşüklüğünü
haber verir. Bunların ortaya dökülmeleri ve
kendilerine dinleyici bulabilmeleri daha da fenadır.
Bir söz, “ Her aptal kendisine hayran olacak
başka aptallar bulabilir.” der. Böylelikle
bilmediklerini bilmeyenler, kendileri aldanmakla
kalmazlar başkalarını da cehalet bataklıklarına
sürüklerler.
Ne yapalım ki, bu bir toplumsal hastalıktır, eğitim
kurumlarımızın, halk eğitiminin, basın yayın
organlarının elden geçirilmesinin ve kütüphanelerin
yaygınlaştırılmasının zorunluluğunu bize bu tipler
haber veriyor. Orta öğrenimden, yani liseden mezun
olan gençlerimiz her şeyi bildiklerine değil artık
hayatı öğrenmeye elverişli hale geldiklerine
kendilerini inandırmalıdır. Bilmediklerinin farkında
oldukları gün toplumumuz medeniyet seviyesine
erişmiş olacaktır |