Bir Antisemitizm İrdelemesi
Nazım Akpınar
 

Günümüzde etnik kimlikle ilgili değerlendirmeler içinde en yoğun olarak dile getirilen ve göze çarpan husus antisemitist söylemlerdir. Antisemitizm,  “Yahudi karşıtlığı” anlamındadır. Ortaçağ’dan günümüze farklı dönemlerde bu akım belirginleşmiş ve menfi tesirlerini Yahudi ırkı üzerinde göstermiştir. Kaderin cilvesiyle Yahudi toplumu,  tarihin birçok devrinde,  içinde yaşadıkları devletler tarafından dışlanmıştır. Roma İmparatorluğu’ndan tutun,  İspanya’ya; Hitler Almanya’sından Çarlık Rusya’ya kadar bu dışlama süregelmiştir.

Kuranı Kerim, Yahudi ırkıyla ilgili önemli verilere sahiptir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Museviler ve Yahudiler genelde birbirine karıştırılmaktadır. Yahudiler, Musa’dan önce de vardılar. O zamanki isimleri İbrani idi. Irkları ise Sami ırkıdır. Daha sonraki süreçte Sami ırkı iki kola ayrılmıştır. Biri İbraniler diğeri ise Arap ırkı olmuştur. İlerleyen dönemlerde ise farklı ırklarla karışarak dünyaya yayılmışlardır. İbranilerin bilinen en eski merkezi Kuzey Irak’taki Babil Krallığıdır. Çok hareketli bir toplum olan Yahudiler, o dönemde Urfa yöresine kadar geniş bir arazi üzerindeydi.

Kuran’da “ahitlerini bozan ve isyan eden bir kavim” olarak nitelenen Yahudilerin ileri gelenleri lanete uğramış, kendilerine tebliğ ve teklif edilen Tevrat esaslarını tahrif ederek asli hüviyetinden saptırmışlar ve tamamen Yahudi ırkının üstünlüğüne dayalı bir anlayışla hükümleri değerlendirmişlerdir. Dolayısıyla yaşam sisteminin gerçeklerini açıklayan Tevrat esaslarını dillendiren Resulleri de inkâr etmişlerdir. Buna rağmen Kuranı Kerim’de onların affedilmesi ve kendilerine yardımcı olunması istenmiştir bir hikmete binaen. “Ehli Kitap” olarak nitelenen Yahudiler,   “İsrail oğulları” ismiyle de anılmıştır. Kadim dönemlerde (Atlantis Medeniyeti vb.) büyük İlahi lütuflara uğradıkları da “Sizi bütün âlemlere üstün kılmıştık” ayetiyle belirtilmiştir. Kendilerinden dost edinilmemesi istenen Yahudilerin içinde Allah’a ve ahirete inanan bir kesimin de bulunduğu ayrıca vurgulanmıştır. Tüm bu verileri bir arada değerlendirdiğimizde “Yahudilere yaklaşım nasıl olmalı?” sualine cevap aramalıyız:

Öncelikle, topyekûn bir dışlamanın yanlış ve yersiz olduğunu düşünüyorum.  Zira kimse etnik bir ayırıma tabi tutulmamalıdır. Yahudi olmak ya da yaratılmış olmak bir suç değildir. Kimse kendi ırkını kendisi seçmemiştir. Tüm ırklar yaratıcı düzen tarafından bir sistemle yaratılmıştır. Başka bir deyişle, hangi ırk için olursa olsun üstün ırk inancı ve kavramı geçersizdir bize göre. Dolayısıyla biz bir insanı salt Yahudi diye dışlayamaz ve horlayamayız. Özellikle aşırı milliyetçi ve entelektüel bir kesim tarafından dile getirilen antisemitist söylemlere bir anlam veremiyorum doğrusu. Bu görüşler bir hayli aşırıya kaçıyor. Musa,   Yahudilere öncülük ve yardım ettiği için kötülenirken onları cezalandıran ve işkencelere maruz bırakan Firavun ise yüceltilebiliyor bu anlayışa göre!!!

Keza yine Hitler Yahudi soykırımı yaptı diye melek olarak vasfedilebiliyor bu anlayışa göre!! Oldukça garip değil mi? Oysa gerek düşünürler içinde gerekse bilim adamları ve sanat camiası içinde Yahudi kökenli insanların olduğu bir vakıa. Einstein’dan tutun Freud’a; Erich Fromm’dan Edison’a kadar örnekler verilebilir. Hatta Resuller içinde de Yahudi ırkına mensup olanlar da söz konusu, başta Hz. Musa ve İsa olmak üzere. Buradan antisemitizmle ilgili şu sonucu çıkarmak yerinde olacaktır:

Düşmanlık önce düşmanlık hissine yapılmalıdır. Hanif anlayışın kurucusu Hz.  İbrahim örnek alınmalıdır. O ne Yahudi ne de Hıristiyan’dı. O tevhit eri bir Resuldü diyor ayet. Her toplum ve millet içinde iyisi de kötüsü de vardır. Genel anlamda insan bizzat kendisi bir varlık birimi olarak en vahşi canavardan daha da vahşi olabilecek potansiyele sahiptir. Tarihten bu yana yeryüzünde kan döküp fesat çıkaran ve halen de bu işlevi devam eden sayısız topluluklar vardır. En iyisi mi biz öncelikle kendimize çeki düzen vermeye gayret edelim. Olgun ve erdemli insanlar olmak için çaba sarf edelim. Ünlü filozof Nietzche’nin bahsettiği üstün insanı “olgun ve erdemli insan” olarak değerlendirirsek mesele çözüme kavuşabilecektir. “Üstün insan” kavramı Hitler gibi ırkçı bir anlayışla değerlendirildiği müddetçe ne Yahudiler ne de başka topluluklar felaha erebilecektir. Zira, aynı vahim hata özellikle Yahudilikteki üstün kavim anlayışıyla yapılmaktadır. Bir kez daha üzerine basarak vurgulamamız gerekir ki üstünlük sadece Allah ismiyle işaret edilen mutlak ve sınırsız güce ve O’nun evrensel sistem ve düzenine bağlılık şuuru  ve o yüce varlığa teslimiyettedir. Yaratılan tüm birimler, yaratıcı düzen içinde mutlak anlamda fıtri programlarının gereğini her an yerine getirmektedirler. Bunun farkındalığını yaşayabilenlerden olmamız dileğiyle. .

 

 

 
 
Samsun - 21.01.2009
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com