Allah’a
hamd olsun, soğuk ve yağışlı bir Pazar gününü evimde
ailemle birlikte geçirmeyi nasip etmediği için. Az
ötemizde Gazze’de üzerlerine bombalar düşen
kardeşlerimizin kederine ortak olmak için Çağlayan
Meydanındayım. Üzerime yağmur taneleri düşüyor.
Beynimden çıkan öfke ateşini söndürmeye kifayet
etmiyor yağmur taneleri. Yağmur altında sloganlar
atılıyor. Elimde mazlum bir ulusun bayrağı var.
Gururla sallıyorum. Acılarımı, öfkemi savuruyorum
binlerce kardeşimle beraber Çağlayan Meydanına.
Filistin bayrağıyla beraber gözyaşlarımı savuruyorum
havaya, karışıyorlar yağmur damlalarına. Bütün
meydan Filistin bayrağının renklerine bürünüyor,
yağmur yağıyor üzerimize ıslanıyoruz. Bulunduğum
yerde bacılar, kardeşler tek bir nefes tek bir ses;
“Filistin bizim canımız, feda olsun kanımız”
Bir
mitingi bile gölgelemeye çalışanlar geliyor aklıma.
Kardeşlerimiz için bir “buradayız Gazze”
mesajını gereksiz görenler var. İçimizdeler;
müslümanlar(!) namazdalar(!) camideler(!), bir
milyon değil on milyon kahrolsun dese İsrail
kahrolmayacak diyorlar. Senelerdir bağırıp
çağırıyoruz, ne oldu diyorlar. Aklıma geldikçe bu
uyuyan müslümanlar daha bir hırsla bağırıyorum;
“kahrolsun İsrail, kahrolsun İsrail”
Bizim
bağırmamızla İsrail kahrolmuyor ama Çağlayan
Gazze’ye umut oluyor, moral oluyor. Şeytan yine en
mantıklı yollardan yaklaşıyor. “ Bu yağmurda gitsen
ne olacak, sen gitmesen meydan boş mu kalacak?”
şeytana inat Çağlayan’dayım, İsrail’e inat, içimizde
barınan İsrailli işbirlikçilere inat, dostluk gurubu
kurup ayeti kerimelerin hilafına yahudiyi dost
tutanlara inat gittim. Hesabını verememekten
korktum bir de, yarın yüce Mevla sormaz mı;
“ailen
vardı, borcun harcın vardı, anan vardı… hadi cepheye
gidemedin. Birkaç saat benim rızam için Çağlayan’a
neden gitmedin?” Bu sorunun cevabını asla
veremezdim. Şimdi Çağlayan’dayım, binlerce yürek hep
bir ağızdan haykırıyoruz öfkemizi;
“Allahu Ekber, Allahu Ekber; Kahrolsun İsrail…”
Ellerimle oy verip Ankara’ya gönderdiğim insanlar
geldi aklıma. İsrail ile dostluk dernekleri kuran,
benim vergilerimle maaş alıp da İsrail’e ihaleler
veren paşalar geldi. Daha bir öfkelendim. Etrafımda
dolaşan kuklaların yerinde içimizde barınan hainleri
tasavvur ettim bir ara. Allahu Ekber.
Başkalarından bir şeyler beklemek herhalde en
kolayı. Neden Araplar uyuyor, neden İran vurmuyor,
neden batılı güçler dur demiyor, neden neden… sonu
gelmeyen nedenler girdabında boğulduğumu
hissediyorum. Meydan daha bir kalabalıklaşıyor.
Gazze’den gelen bir kardeşimizin hitabı tercümeye
gerek kalmadan delip geçiyor yüreklerimizi. Nedenler
girdabından kurtaramıyorum kendimi.
Neden
İsrail ve yahudi menşeli mamulleri tüketmekten bir
türlü vazgeçemiyoruz? Neden Siyonistlerin emrinde
olan medyayı tepetaklak edemiyoruz? Neden ordumuz
bir şeyler yapmıyor? İki savaş gemimiz Gazze
açıklarında görünse İsrail kendisine çeki düzen
verir diye düşünüyorum. Neden koca İstanbul’da bu
mitinge üç beş milyon inanmış adam gelmez diye
geçiyor aklımdan. Nedenlerin arkası gelecek gibi
gözükmüyor. Suçu başkalarına atmak çok kolay
gerçekten. Arapları ihanetle, uyuşuklukla suçlamak,
Siyonist emelleri tesis etmek için kurulmuş BM den
medet ummak, nerede abede, nerede Rusya demek
gerçekten çok kolay. Sen nerede, ben neredeyim?
Gazze’de kan akarken, meydanlarda inanan insanlar
feryat figan ederken televizyon ekranlarında
şarkılar türküler gırla gidiyordu. Olaylara duyarlı
dört ya da beş kanalın dışında onlarca kanalda saçma
sapan yayınlar tüm bir akşam boyunca sürdü. Ve
izledik bu kanalları, Gazze’de kardeşlerimizin
üstüne bombalar yağarken, ölenle ölünmüyor
mantığıyla evlerde vur patlasın çal oynasın, sonra
mangalda kül bırakmayan ümmeti Muhammed.
Acılara
merhem olmak, acıya zulme dur demek en güzelidir ama
acıları paylaşmak geliyorsa elimizden bunu bari
yapalım. “acı çekmek özgürlükse özgürüz
ikimizde.” Güzel bir dizedir hep dolanır
dilime. Acılarımızın, öfkelerimizin üzerine basarak
bizimle dalga geçenlere artık yeter diyelim. Biz
gözyaşlarımızı yüreklerimize akıtırken; şarkı türkü
çalanlara, İsrail şöyle haklıdır, Hamas suçludur
edebiyatı yapanlara, olaylara Türkiye’nin meselesi
değildir zihniyetiyle yaklaşanlara yeter diyelim.
Soğuk
ve yağmurlu bir pazar gününde Çağlayan Meydanı’nda
on binlerce kardeşimin ve bacımın öfkesiyle ısındım,
hiç üşümedim. Teşekkürler Çağlayan.
İstanbul, Saadet Partisi, Hilal TV., TV5,
Cansuyu,
İHH, … teşekkürler.
Filistin’in, Gazze’nin ve tüm mustazafların acısını
yüreklerinde duyanlara
Teşekkürler. |