Aklın
sermâyesi, divaneliğin sırrıdır. Aşkın divânesi ise,
dünyanın en akıllı, en derin düşünceli adamıdır.
Bir kimse
iztırab ve derd yolundan giderek, gönül sırlarına aşina
olursa, onun kendinden haberi olmaz, hatta onun, kendine
karşı bile binlerce yabancılığı vardır.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
Gerçek Aşıklara Sala
Denildi
Gerçek aşıklara sala denildi
Dertli olan gelsin dermanı buldum
Ah ile vah ile cevlan ederken
Canımın içinde cananı buldum
Akar gözlerimden yaş yerine kan
Zerrece görünmez gözüme cihan
Deryalar nuş edip kanmaz iken can
Aşıklar kandıran ummanı buldum
Aşıklar meydana doğru varırlar
Erenler cem'olmuş verir alırlar
Cümle evliyalar divan dururlar
Cevahir bahşolan dükkanı buldum
Açılmış dükkanlar kurulmuş pazar
Canlar mezad olmuş dellaller gezer
Oturmuş ümmetin beratın yazar
Hakk'a mahbub olan sultanı buldum
Emir Sultan der ne hoş pazar imiş
Aşıklar meydan edip gezer imiş
Cümlenin maksudu ol didar imiş
Hakk'a karşı duran divanı buldum
Emir Sultan
Bir Var mış,Bir
Yok muş,İki Zaman ı da gönlünde yaşatan bir çocuk
varmış…
Bir gün çocuk ağlayarak mana padişahını aramış:”Giderek
yalnızlaşıyorum,kimseyle paylaşamadığım
sorularım-cevaplarım ve dertlerim var..Aklımı
yitirmekten korkuyorum,hiç mi dostum
olmayacak,yapayalnız mı kalacağım?” demiş..Dost-u Alisi
:”Olur mu hiç öyle şey,aklınızı yitirmeyeceksiniz ve
yolun sonuna dek gideceksiniz korkmayınız ,ve
dostlarınız çok olacak,yalnız da kalmayacaksınız,merak
etmeyiniz” demiş..
Ve çocuk hayatının sonuna dek bu Dostu A’lilerine
teşekkür masal- mektupları yazacakmış belki de..Çocuğun
başkalarının kitaplarının içine girip, o kitapları
hayalinde yaşaması gibi; onun da masallarının içine
girip, bu masalları yaşayanlar oluyormuş ve çocuk buna
hiçç şaşırmıyormuş..Ruh dostları her yerden birbirlerini
tanıyormuş nasılsa..Yani sonuç,hiç birimiz yalnız
değiliz..Ve başıboş da değiliz..Geldiğimiz yer
aynı,gideceğimiz yer aynı,hatıralar aynıymış değil mi?
Çocuk en büyük soruları,hayalleri,günahları,çıkmazları
ile boğulduğu döneminde, bir baba dostu ile
tanıştırılmış..
Lakin çocuk
tasavvufa şiddetle karşı,mürşide şiddetle karşı,zikre
kat be kat şiddetle karşı imiş o vakitler..Kitaplardan
öğreneceğini sanıyormuş..Oysaki okuduğu kitaplar,o
kitapları yazanlar ve o yazara himmet edenler çocuk
okudukça hayallerinden çocuğu okuyorlarmış hem de
okutuyorlarmış...Ve çocuk kendinden kaçtıkça ana
merkeze doğru bilmeden sürükleniyormuş.Hatta son aylarda
sürekli Ali Baba ve 40 Haramiler masalını
düşünmekteymiş..Çünkü çocuk aynı 40 ı ,1 Ali Baba
olanların elindeki top gibi hissediyormuş
kendisini..Kendisinden kaçarken öyle bir köşeye
sıkıştırmış ki yine kendisini..O ben özgürüm,ben
izinliyim,ben sorumluk almam,başıma buyrukum havaları
poffffffff diye indirilmiş:)
İşte,ilk tanıştıklarında bu Dost-u Muhsin -işaret
taşı,çocuğu sakince dinlemiş ..Çocuk onun manasından
habersiz anlatıp durmuş,öyle teklifsizmiş yani, her
zamanki gibi. ..İşaret taşı adam çocuğun geçmişini üstü
kapalı tek tek sermiş ortaya. Çocuk ona utanarak
bakmış,nasıl biliyor diyerek ve eklemiş adam: “Sen bu
yolda neler istiyorsun ama bunu tek başına yapamazsın ki
..Var mı gücün ?..Hadi!!! Neden hala konuşarak kendini
yoruyorsun ki.?Kalbinle, yorulmadan derdini bana
anlat,kalbinle konuş..Ben senle konuşabilirim mesela,
beni anlıyor musun?” demiş..Çocuk hayretle başını sağa
-sola sallamış..”Hayır,ben kalbinizden geçenleri
anlayamam ki”..”Ee” demiş adam: “O zaman bunlarla
uğraşma yada yolu edebi ile öğren…”
Ve bir gece işaret taşı ve birkaç dostu SALA eşliğinde
bir seromoni gerçekleştirmişler..Çocuk önce dehşetle
izliyormuş.çünkü sesli zikirden nedense çok
ürküyormuş..Ama işaret taşı,sala okumaya başladığında
çocuk darmadağınık olmuş,nedeni bilmediği ilk
gözyaşlarını işte o gün dökmeye başlamış..Sala çocuğa
neden böyle etkiliyormuş hiçç anlamıyormuş nedense ve o
gün Dost-u Muhsin’le kalbinde ilk bağ oluşmuş..
Seneler
geçtikçe çocuk onun küçük,ahşap meyhanesinin
müdavimlerinden olmuş..O harika bir pir-i mugan
mış..Çocuk müziğe hayranmış..Müzikte anlamını bilmediği
en büyük cazibe gizliymiş çocuğun..Ahengin,nazım
hikmetli dairelerin arasında yok olmak en sevdiği şey
olmuş zamanla.
İkisinin dostluklarının antlaşması da çok
ilginçmiş.Meşreb-i zevk-ü sefa olan bu ikili, bir gün
yan yana oturuyorlarmış..Dostu aynı bir kızılderilinin
barış çubuğu antlaşması gibi bir seromoni yapmış..Ve
çocuk onun hatırını kırmamış..Demiş ki işaret
taşı:”Artık bir dostun oldu, mübarek olsun:)”
Çocuk cennetin kendisi olan Allah dostlarını çok
seviyormuş. Kevserin kendisi olan Allah dostlarının
sohbetini de çok seviyormuş.Her şeyi unutuyormuş bu
meclislerde nedense..
İşte bu masalda, bu İşaret Taş’ına adanmış bir masalmış.
Bu gün den yarına, selam selam diyerek kendisine.
Çocuk ve dostları bayram ziyaretine gitmişler bir gece,
işaret taşı olan Muhsin Dost’a..O çocuğun padişahının da
sevdiği,dudağından öptüğü,onları ebedi
istirahatgahlarına koyarken sırlı seromonilerini
gerçekleştiren-kazanları gömenmiş aynı zamanda..Pek çok
gizli ilme vakıf ama bunları asla söylemeyenmiş hem
de..Çocuk bazen postunu sermiş üzerine oturmuş bu mana
adamına bakar, neyin üstünde oturduğunu düşünürmüş ve
ürkermiş..O aynı vakitte gerçek bir tesbih
ustasıymış..Ayaklı kabirlerden canları çalan muhteşem
bir avcıymış aynı vakitte..Gerçek bir müzisyen..Harika
bir aile reisi..Titiz bir ev sahibi..Hayatın içinde,
asla hayattan kopmadan mana ehli biri işte..Öyle
sakin,kendisinden kimselerin haberdar olmadığı bir
muammaymış..
Çaylar gelmiş,sohbet ilerlemiş çocuk demiş ki:” Bir rüya
gördüm bu bayram sabahı.”.”Hayırdır “demiş büyük işaret
taşı “anlat..”Çocuk:” Bayram için yazdığım yazıya dair
bu rüya” demiş..Büyük işaret taşı “dur “demiş..”Yavaş
yavaş anlat, ben konuşacağım.Sen,ben anlat dedikçe
anlat, tamam mı” demiş..”Tamam” demiş çocuk..
Ve başlamış
konuşmaya adam:
”Neden yazıyorsun ki,yazma ..Sen …ı
kaydediyorsun,yapma ,O yazmış ama sen sakın yazma.”
”……. kaydedilmez.yapma”..Kaydetmiyorum” demiş çocuk
,”yazmıyorum..”
”Sen ….. lik yazıyorsun demiş işaret taşı, bunu
yapma..Buna izin yok..Kimse imtihanı bozamaz ..Kim
kulluk yapacak o zaman ,esas kul lazım demiş..
”Yapmıyorum “demiş çocuk .”Yapıyorsun,biliyorum” demiş
gülerek işaret taşı:” Yazdıklarını biliyorum “.”Nasıl?”
diyecekmiş, diyememiş.Çünkü onun sanal alemlerin sanal
düzenleyicilerinden olduğunu biliyormuş çocuk
.Susmuş..Birbirlerine bakıp gülüşmüşler hepsi..Kimse
nereden biliyorsunuz dememiş tabii.Hep beraber gülmüşler
sadece..
Çocuk demiş ki” sadece Hz. Mevlana dan copy- yapıştır
yapıyorum demiş.”Onu yap, onda bir şey yok. Ben onu
demiyorum ki “demiş işaret taşı..Çocuk:”Bana dünyanın
neresinde ne olursa olsun ,hangi sembolü görürsem
göreyim aynı manaya getirmek kolay geliyor o yüzden
onları yazıyorum demiş çocuk..İşaret taşı:”Ben onu
demiyorum ki,onlarda da bir şey yok onları da yaz
“demiş..Bir türlü çocuk neyi yazmaması gerektiğini ve
neyi yanlış yazdığını çözemiyormuş velhasılıkiram..
Şimdi rüyaya devam et demiş adam..”İki hediye paketi
gelmişti ,birde mektup. Budist rahiplerden..Mektupta
bayram için yazdığınız,”Rahim Ümmi Anne’ye” yazınızı en
masum ,en safiyetle yazılmış yazı seçtik,sizi kutluyoruz
diyorlar” demiş çocuk..”Ama onlara Budist rahip demem
doğru olur mu?”
”Şimdi dur” demiş işaret taşı..”Evet onlara rahip
de.Neden demiyeceksin ki..Tevhid ehli nice rahipler
var..Bizimde evlatlarımız var pek çok, rahip elbisesi
ile görevlerine devam eden..Ama onların adı rahip
kendisi tevhid ehli- İslam dır..
”Devam et “demiş çocuğa..”İşte birinci paketi açtım,
çiçeklerden yapılmış harika bir kolye çıktı ,boynuma
taktım..İkinci paketi açtım..İçinden renkli çiçek
baskılı bir kağıda yazım basılmış bir tablo çıktı..Çok
güzeldi..Yan bölümüne anaokulu çocukları için yazı
takımı ve boya malzemeleri asılmıştı..Onları çıkartıp
sizin minik kız torununuza hediye ettim. Kendime sadece
daha evvel kullandığım mavi silgiyi alıkoydum..
Ve devam etmiş çocuk……………….
İşaret taşı demiş ki “dur.
Baş parmağı ile işaret parmağını birleştirerek daire
yapmış.Çocuğa doğru göstermiş:”Bu nedir?
demiş..Hamse=5(O)” diye eklemiş..
”Hırka’nın altına Hz Peygamber kaç kişiyi aldı,tam 5
kişi değil mi..Sen kalkıp 6. yı ,o Hırka’nın içine
sokamazsın sakın bunu yapma” demiş..Çocuk anlamadığı
için şaşkın bakıyormuş..”Ama demiş içinden Selman-ı
Farisi var. Hz Resul, O’nun elini de tuttu hırkanın
dışından..”Buna cevabı daha sonra olayı konuştukları
diğer işaret taşı vermiş çocuğa:”Selma-i Farisi; O,
hamseyi-5 i kendisinde açığa çıkartan demektir “demiş..”Hıııııı”
demiş çocuk “hımmm..”
……………………………..
Çocuğun bu kısımda Budist rahiplerin tevhid ehli
olanlarından özür dilemesi ve geçmişte yazılarıyla
onları incitmiş olması hasebi ile hatalarını tevhid
silgisi ile silmesi bekleniyormuş, o anlamış işin
inceliğini…Kırmadan, taltifle anlatılmış..Çocuk anaokulu
düzeyinde çünkü:)
Şimdi tüm kalbimle yanlış anlaşılmış olmamdan dolayı
özür diliyorum ve bağışlanma umuyorum demiş kalbinden
çocuk..Zaten affedildiğini bilerek bunu sevinçle
yapıyormuş üstelik..
Gecenin mütealasını yaptıkları ilerleyen dönemlerde
diğer işaret taşı çocuğa yazı paketleme sanatı üzerinde
bir örnekleme çalıştırmış.Üzerinde çalıştığı bir divan
dan, bir beyti yollayıp “bunu benim için şerh
edermisiniz? demiş..Çocuk” benim hiç ilmim yok ki, nasıl
şerh edeyim,hiç lisan bilmem” demiş..”Hadiii!!” demiş
işaret taşı benim için, çözemedim(oyuna bak sen:)Çocuk:”
Yorum yaparsam oyuna gelmiş olacağım,yorum yapmama
kızıyorsunuz ama” demiş..”Başkalarına yormayın, ama
benim için bir beyti yormanızı istiyorum, bakın bakalım
ne çıkacak” demiş..Çocuğun en büyük zaafı harfler ve
kelimelermiş, o da bunu biliyormuş zaten..Çocuk
cümlelere ve kelimelere ve harflere zoomlamış
hemen..”Aman Allahım” hiç anlamadığı Osmanlıca!!?(dostu
a’lilerinin deyimi ile Osmanlıca=sırlı dil) kelimeler..
En sevdiği
halk hikayesi Kerem ile Aslı’nın son bölümünü
hatırlamış..Kerem sazı çalıyormuş hani, Aslı’nın
hırkasını soyabilmek için, tüm düğmeler sona dek
açılıyor, tam Kerem sazı bırakacakken tüm düğmeler gene
kapanıyormuş ve Kerem pes ettiğinde sabah ışıkları ile
ağzından çıkan ahh ateşi ile küle dönüşüyormuş hani.Ya
rabbim aynı hal.Bu kelimeler çok tehlikeli işte..O nu
bıraksalar bu harflerle neler yapabilirmiş neler ama
gönlünün efendisi ona şöyle diyormuş hep:”Bu edeb işidir
ve disiplin ister..Yar ile muhabbet tenhalık
ister..Edebi olmayanı küstahların kapısı, arka kapıdan
kovarlar:(
Çocuk cümleleri ve kelimeleri soymuş..İşaret taşı
beğenmemiş “biraz daha” demiş..Çocuk son katları da
soymuş..”Aman Allahım “demiş “yaa” demiş adam.”O
kendisinde bunu açığa çıkarttığı için, bu beyti, aslında
kendisine yazmış..Çocuk” ama ben hiçbir dile vakıf
değilim, bu manayı nasıl görebildim” demiş..İşaret
taşı:”Çünkü orada lisan yok ,bu Allah ça , aslı ,ondan
açık demiş..Hadi bakalım şimdi bunu paketle, mecazlarla
sembollerle ört-giydir, kat kat bohçala demiş.Çocuk
henüz soymayı öğrendiği için giydirme bölümünde hiç
başarılı olamamış tabii.Zaten ona; bu örnek, nerede hata
yaptığı hakkında yaşatılarak-incitmeden
öğretilmiş..Çocuk nerede hata yaptığını en sonunda
anlamış..
Artık büyümek lazımmış vesselam….
Büyük işaret taşı-Muhsin Dost:”Rüyan güzel ama önemli
bir rüya değil” demiş…”Ben sana yazma demiyorum ki yaz,
ama kendiliğinden yazma sakın..Düşünerek,senden
yazma…Sen zaten yazdıklarını kendine mal etmiyorsun ki
değil mi? demiş..Çocuk hüzünle “evet “demiş..Nasıl mal
edebilirmiş ki, onda hiç ilim yokmuş..Dostu ona:”Bu
yazılar size ait değil” diye en başta söylemiş
zaten..Çocuk kalbinden bunları geçiriyor yazılarına
verilen izni, kalbi ile ona söylemeye
çalışıyormuş..Dost-u Muhsin tekrar:”Ben sana yazma
demiyorum yaz, neden yazmayacaksın ki ?demiş..”Yaz ama
sen peygamberin şeriatını, O’nun sünnetini yaz..O ne
demiş nasıl davranmış sadece onları yaz..O’nun
yaptığının dediğinin dışına çıkma, tamam mı demiş..Bak
şunu yaz mesela “diye birkaç kez ısrarla tekrar etmiş..
”Mesela sadakayı yaz .Bunu cami hocaları bile söyleyip
anlatmazlar,çoğu kendileri de bilemez zaten
“demiş..”Allah Resulu sadaka almazdı ve onun mirasçıları
da sadaka almazlar ama her an alışveriştedirler..Bir
gülümseme ,bir dua,bir dert dinleyiş sadakadır..Birinin
omuzuna destek olabilmek,selam vermek selam almak,onunla
tebessümle sohbet etmek sadakadır,eşlerin birbirlerine
muhabbeti,aile içi muhabbet,birini sabırla
dinleyebilmek.İlla parayla malla olan bir şey değildir
ki sadaka..Bu sohbet sadakadır, aldığını vereceksin ki
artsın demiş..Geleni vereceksin ki artsın,
eksilmesin..Bu yol cömertlerin yoludur..Yolun başında
cömertler oturur.”Aslında tam olarak bunları
söylememiş:)çocuk her zaman onun dediklerini unuttuğu
için kalbinde kalan anlam olarak bunları kaydediyormuş
şimdilik..
Rahatlayan çocuk bir kahve kolik olduğu için “kahve
içebilir miyim” demiş sonunda..”Hay hay “demiş işaret
taşı ve hep çay içilen bu meclislerde; çocuğun kahve
isteyecek teklifsizliği olduğu yegane yermiş
burası..Kahveler gelmiş..Bu inceliği atlamamak için
kaydediyorum büyük işaret taşı:)Kendi özel fincanı ile
kendisine sunulan o güzel kahveyi çocuğa yollamış dostu,
çocuk bu zarif jesti reddetmiş evvela.. Dostu ısrar
etmiş ve çocuk bayram hediyesi olan bu kahveyi büyük bir
keyifle içmiş.
.
Ve sohbet devam etmiş..Hepsi mutluymuşlar.Arada iki
işaret taşı susuyorlarmış..Diğerleri muzip
gülüşüyorlarmış ne konuşuyorlar acaba diye..Ama onlarda
henüz basiret açılamadığı için işin dedikodusundan
sadece bakıyorlarmış tabii..
”Yaz “demiş tekrar işaret taşı. “Ama sakın kendiliğinden
yazma .O sana gelir ,çeşmeler akmaya başlar,o zaman hiç
düşünmeden hatasız yazarsın hem de “demiş..Çocuk
selsebile ait olmayı hatırlamış susmuş..
Adam :“Biliyorsun bu senin kaderinde var” demiş..Çocuk
hüzünle gözleri dolarak:”Hak etmiyorum
“demiş..”Neden?”demiş adam.”Çok günahkarım
biliyorsunuz,hiç hak etmiyorum,hiçbir
ilmim,bilgim,görgüm yok,bundan utanıyorum..”Gerçekten de
çocuk bunun utancından eziliyormuş.Hak etmediği manalara
–dostlara sahip olmak onu eziyormuş..Adam demiş ki:
”Günahların- cehennemin olmasaydı, cennetin ne önemi
olurdu ki, unut !!Onlar geçti artık, onları düşünme
demiş. Gözleri hüzünlüymüş onunda..Çocuk gözyaşları ile
yine .”Ama ben hak etmiyorum demiş acıyla”..Aynı gözlere
benzeyen bakışla bakmış adam..”Kim hak ediyor ki
demiş,bak bana, ben hak ediyor muyum” demiş..Çocuk
susmuş ne diyebilirmiş ki..Çocuk her şeyin bir lutufla
olduğunu öğrenmiş çünkü..Acı ile bakışmışlar.Ve merhamet
dile gelmiş..
Adam çocuğa anlayamadığı şeyi sözle anlatamayacağını
anlamış..Çocuk görerek anlayabiliyormuş zaten O’da, ona
,o manayı sergilemeye karar vermiş..
Bak demiş!!
Küçük bir kuşun göğsünü şişirmesi gibi olanca nefesi
ile göğsünü kabartmış..İşte bak bülbülün, gül ün
dikenine göğsünü geçirmesini düşün demiş ve göğsünü öyle
kuvvetle dikene geçirmiş ki çocuk gözyaşlarına engel
olamamış..Ve demiş adam:”İşte ancak ondan sonra bülbül
hak hakk hakk diye ötmeye başlayabilir..”
Çocuk anlamış ve o acıyla ağlayarak susmuş,hepsi
susmuşlar… |