Dillenir Duha; Değerlenir İnşirah

Dr. Sühedan C. Ketenci
 

Nüzul sırasına göre Kur’ anda Duha suresinden sonra İnşirah suresi geliyor. Kur ‘an insanın ikiz kardeşi, Kur ‘an  yaşayacağımız süreçleri bize anlatan yaşam kılavuzu...

Duhadan sonra neden İnşirah geliyor. Duha nedir ? İnşirah nedir.? Kapasitemizce değerlendirmeye çalışalım...

Duha güneşin dünyayı aydınlatmaya başladığı saatlere deniyor.

Güneş  aklın simgesidir Kur’anda.

Güneşin dünyayı aydınlatmaya başlamasını, kişinin ilminin bilincini aydınlatmaya başlaması olarak değerlendirebiliriz. Kişinin ilmi arttıkça , olaylara ilmiyle üst frekanstan bakmaya başlamasıyla  değişir hayatı. Daha önce suretlere ani tepkiler verirken , olaylara tepkisiz kalmaya, Sünnetullah’ ı  ilmiyle okumaya başlar. Akıl  ele geçirmeye  başlar beşeriyeti, duyguları...Başka bir deyişle duygunun mimarı amigdala, ilmin deposu ve kullanıcısı frontal kortekse devreder komutayı...

Alemleri alemlerin içinde seyrederiz akılla. Aklımızla seyretmeye başlarız evrenimizi...

Ancak evren sadece akılla yaratılmamıştır. Alemler sevgiyle, aşkla yaratılmıştır. Alemlerin en üst frekansı olan aşkı ancak aşkla algılayabiliriz. Her yeni idrak bir üst frekansı açarken kişi Hakikatine aşık olur . “ Kişinin Hakikati ‘ ne olan hırsının adıdır aşk “  Ehli’nin dediğine göre. Bu aşk kişide açılmaya başladıkça Özüne ulaşmak en büyük hedefi olur. Aşkın gücünü hissettiği anlar benliğini hissetmediği, hissetmek istemediği anlardır. Sevgiliye kavuşma arzusu, kendini noktası için, Hakikati için feda etme arzusu öyle baskındır ki gözü başka birşey görmez . Adeta gece anlarıdır bu anlar. Aslında yokluğuna en yakın anlarıdır kişinin...

Bu yol zor bir yoldur ama  yaşadığı bu aşktır tüm sıkıntılara rağmen vazgeçirmeyen, ‘ benden bu kadar ‘detirtmeyen. Bu aşktır Özüne olan yolculukta yakıtı. Hem yol aldırır, hem yakar aracı yani benliği...

Bu yolda bazen aklıyla yol alır, bazen aşkının itici gücüyle...

Ancak Hakikat yani hiçlik noktasında akıl  hükmünü yitirmelidir. Akıl son kapıya getirmek içindir insanı. O son kapıya kadar birçok kapılardan geçer insan. Bunlara ister süreçler diyelim ister mertebeler.  En son noktada kişiyi TEK liğe ve hiçliğe götürecek, benliğini tamamen yok edecek  yine aşktır.

Son noktada sevgiliye olan AŞK gelir kalbine tamamen  oturur. Yüreği yanmaya , tüm bedenini ele geçirmeye başlar.  Bu aşkın titreşimi başladı mı kalpte tüm beden, tüm beyin onun frekansına uyumlanır adeta.

Kişi için her sıkıntıyla açılan yeni mana  bir inşirah olsa da, göğsü yarılmış gibi hissettiren, aslında Hakikatini açan en büyük kuvvet Aşktır. Öyle güçlüdür ki bu aşkın enerjisi benliği yakar . Sevdiği dışında herşey anlamını yitirir. Ne hüzün kalır ne acı, ne sevinç ne mutluluk. Ne arzu ne istek. Dünyadan yüzünü kendine döndürür aşk. Böylece benlik, akıl da devreden çıkınca  varlığının Hakk ın  varlığı olduğunu farkeder .

Karşıda gördüğü sandığının Özündeki Hakikati olduğunu anlar ve suretler de kaybolur. Çok yoğun bir aşk duygusu  kalır sadece .

Duha kişiyi aşka taşımış,  aşk kalbinde öyle bir enerji açığa çıkarmıştır ki adeta göğsü yarılmış, benlik erimiş , belini çatırdatan kayıtlarından , sıkıntılarından kurtulmuş ve Hakikat apaçık önüne serilmiştir kişinin. Duha aşkı, aşk inşirahı yaşatmıştır....

Artık kişi aklıyla yaşar gündüzü, aşkıyla yaşar geceyi...

Bu süreçler sonrası sükunete erer...

Kişinin Risalet bilgisiyle başlayan Duha süreci Aşkın inşirahı ile Hakikate açılmıştır.

Ancak evren içre evrenler olduğu gibi süreçler içi süreçler de vardır.

Heran , her yeni idrak bir Duha, her sıkıntı sonrası yeni açılım İnşirahtir aslında

Gelin bu süreçlere bakalım Duha ve İnşirah surelerinin ışığında...

Dediğimiz gibi kişi ilim sahibi oldukça yeni idrakler, Duha süreçleri yaşar. Yeni açılımlarla önceki bildikleri, tamam Hakikat budur dedikleri birden hükmünü yitirir. Bilinç buna hemen adapte olamaz bazen. Bazen yeni fikirlere adapte süreci, idrak ettiğini yaşama öncesi bilincin hazım dönemidir. Bilinç kendini  kapatır. Kişi düşünemez olur. Bu da sanki aslında her an aktif olan risalet boyutu ile bağlantısı kesilmiş gibi hissettirir insana...Boşlukta gibidir. Panik olur. Perdelendim mi der,  alt frekansa düştüm acaba çıkamayacak mıyım der. Dinden mi çıkıyorum der. Canı hiçbirşey yapmak istemez. Bazen tam bir depresyon halidir bu. Rabbim bana darıldı mı der adeta .. Oysa Duha suresinde dediği gibi Rabbimiz bizi ne terkeder ne de darılır...

Kişi bu süreçleri yaşadıkça  geçici olduğunu farketmeye başlar. Süreci yaşarken süreci bitirmeye çalışmak, direnmek aslında Rabbine razı olmamak, şirke düşmektir. Hatta bu vehimler  süreci uzatır.

Kişi Rabbini yani esma terkibini her an açığa çıkarmaktadır. Kişinin her hali Rabbinin dillenişidir. Dolayısıyla düşünemediğimiz, perdelendiğimizi düşündüğümüz zamanlarda da Rabbimizi açığa çıkarmaktayız. Böyle anlarda bunu farketmek,  olana razı olmak, egoyu, benliği devreden çıkarmaktır. Egonun devreden çıkışı süreci kısaltır. Bittiğinde ise yeni idrakle yenilenmiştir artık kişi, eskisi gibi değildir. Risalet boyutuyla köprü daha üst bir frekansla yeniden kurulur...

Tekrar tekrar yaşanan bu süreçlerle kişi Rabbine teslim olmayı öğrenir. Artık süreç başladığında bekler. Evrene bırakır, akışa bırakır. Açığa çıkanlara, oluşturduklarına razı olur. Rabbinin verdiğine razı olur...

Şimdi alınan ilmin, açılan idrakin  yaşantısı gereklidir . İlim-irade-kudret üçlüsü heran işlevini yerine getirmektedir.İlmin yaşanması demek kişide saklı manalarının açığa çıkması demektir. Doğduğumuz anda bizde açığa çıkacak manalar bellidir aslında ve evren bu manaları çıkaracak olaylarla karşılaştırır bizi. Aslında biz çağırırız olayları, yeni idrakleri yaşamamız, hal haline getirmemiz için. Bu olaylar başta sıkıntı gibi algılanır. En çok da yapamam dediklerinizle karşılaşırsınız. Yaparım dedikleriniz kadar yapamam dedikleriniz de kayıtlarınızı , egonuzu güçlendirir çünkü. Sınırsız nokta için yapamamak söz konusu mudur ki?

Gelen sıkıntıda bunalırsınız tabii. Ego mücadele eder sıkıntıyla. Doğum kolay değildir. Rahman ve Rahimdir insan. Rahimiyetinden yeni manaları açığa çıkarması sancılı olur. Tıpkı annesinin rahminden bir bebeğin doğması gibi...

Ancak sonunda ego  pes eder. Ben bu işi beceremiyorum demek egonun teslimiyeti ve  aradan çekilmesidir. Ego aradan çıkınca  en üst frekans yani mutlak BEN devreye girer , olay çözülür. Daha önce açığa çıkmamış manaları  kudretiyle açığa çıkarır.   Bu bir inşirahtır işte.  Her inşirahle kişinin gögsü yani olaylara bakış frekansı genişler, zikri yücelir yani hakikatine yaklaşır. Aslında bildiği ama yaşayamadığı ilmin yaşantısı gelmiştir.

O nedenle inşirah suresinde dediği gibi her zorlukla beraber mutlaka kolaylık vardır. Bu da demektir ki çıkacak manaya yönelik olayın gelmesi sizde o mananın çıkacağının müjdesidir...

Duhada Rabbine teslim olan rıza gösteren kişi, inşirah süreçleri ile yeni manalarını yaşama, yeni idrakle yenilenme kudretini gösterecektir. Yani Duhada Rabbini dillendirecek, İnşirahta Rabbini değerlendirecektir.

Tüm bunlar yani idrak süreçleri , aşkın açığa çıkışı, inşirahlar kişiye sınırsız, zamansız ve mekansız olduğunu farkettirmek içindir.

Yani sen  Hakikate talip kişi,

Bil ki,

Sen zamansız , mekansız, anasız babasız mutlak şuurdun. Rububiyetinle yani beyninle ve bedeninle  mekanlandın zamanlandın.

Hiçlikten çıktın insan adı altında bedenlendin. Zatını bilmediğin her halinde , olmayana varlık verdiğin müddetçe bil ki dalalettesin.

Edinilmiş benliğine ben diyorsun. Bir ben varım bir de Zat’i hakikatim var diyorsun. Zat’ın dışında her var oluş hayal hükmünde oysa!. İşte bunu bir düşün derim..

Gerçekten dilediysen daireni tamamlayacak HİÇ liğini yaşayacaksın. Hiçlikte tekrar sevgiyle hep olacaksın. Fakr dan zenginliğe kavuşacaksın. Alemlerden Ganiliğini yaşayacaksın...

Tüm bu açığa çıkışın ve kendini tanıyışın mevcut bedeninle ve beyninle olacak bunu da unutmayasın.

Herneyse..

Sonuçta evrenin tüm bilgisi beyninde. Ve varoluşun en güzel ayna Hakikatine. Bir yönünle aynada seyret kendini ve evrenini, bir yönünle de Zat’ ına olan  yolculuğun heran devam etsin akıl ve aşk, Duha ve İnşirah süreçleriyle...

Hem yokluk noktana olsun yönelimin hem de manalarını olduğu gibi ortaya koy. Başka biri , başka bir varlık olman gerekmiyor. Aklınla manalarını yaşa , aşkınla noktanı hisset.

Rabbini dillendir tüm varoluş gibi. Bak çevrene her varlık varlığıyla Rabbini dillendiriyor.

Sen de rüzgara sorgusuz boyun eğen ağaçlar, çiçekler gibi ol. Bir kaplanın ağzında isyansız can veren ceylan gibi ol.

Var dediğinin asla var olmadığını, varlığının sadece Rabbinin dillenişi olduğunu farket !

Bağlantıyı kuran aklındır. Bunları da kayıt yapan sende zihnindir. Her an evrene, karşındakine ve kendine ilk kez  görüyormuş gibi bak. Çünkü kendin dahil hiçbir varoluş bir saniye önceyle aynı değil

Sadece insan sorgular sebep sonuçları. Akıl sorgular ki Hakikatini tanısın. Aklınla sorgulamayı hiç bırakma  ama bil ki tüm evren sadece var olur sorgulamadan . Sebep sonuç yoktur Hakikat noktasında. Onun için demiş Ehli dünya hikmet ahiret kudret yurdu diye. Nitekim sebep sonuçlara takılanda benlik de kalkmaz  kudret de açığa çıkmaz...

...

Son kapıya aklınla git. Ama son kapıdan aşkınla geçeceğini bil. Korkma aklını bırakmaktan. Zaten göreceksin o son kapıyı geçtikten sonra kapı dediklerin de hayalmiş. Sen de hayalmişsin. Gerçek ayan beyan ortadaymış...

Rabbini dillendir, rızada ol her daim . Bu rıza halinde üst frekans bakışını da  koru ve saklı manalarını açığa çıkar. Bunlar inşirah süreçleridir ve Rabbini değerlendirmen içindir...

Rabbini dillendir Duha da, Rabbini değerlendir İnşirahta...

Allahu Alem

 

 

 
 
İstanbul -01.12.2010
suhendanc@hotmail.com
 http://sufizmveinsan.com