Doğru beslenme ve
tıbbi gerçekler
Dr. Güçlü Ildız
 
 

Kalp, şeker, yüksek tansiyon gibi uzun süreli hastalığı olan insanlar vardır mutlaka çevrenizde. Onları dikkatle incelediğinizde benzer özelliklere sahip olduklarını görürsünüz. Sürekli ilaçlar kullanan, hayattan eskisi kadar zevk almayan, hastalığın vücutlarında yaratacakları zararları çaresizce bekleyen insanlar.

Beslenme özellikleri de neredeyse aynıdır. Öncelikle yağ ve kırmızı et kesinlikle yasak. Yasakçı beslenme şartlanması adeta hayatlarının bir parçası olmuştur. Hatta yakınması olayan insanlar bile daha az yağlı yeme gayretindedirler. Klasikleşen bilgilere göre yağlar, vücutta kolesterole dönüşür. Kolesterolde damarları tıkayarak kalp hastalığı ve felçlere neden olur. Ayrıca kırmızı etle birlikte kan basıncını arttırırlar. Kanser riskini arttırırlar. Bunun gibi diğer kimi hastalıkları kötüleştirdiği kabul edilir.

Oysa son 10 yılın bilimsel verileri, klasikleşen bu beslenme biçimini tamamen yalanlıyor. Konuyla ilgili olarak yapılan ilk çalışmalar epilepsi hastalarında faydalı olduğunu gösterdi. Ketojenik diyet adı verilen bu beslenme yönteminde hastalara yüksek yağ içerikli, etli ve sebzeli besinler verilip şeker ve şeker içerik ölçeği yüksek olan besinler tamamen kesiliyor. Hastaların epilepsi nöbet sayı ve şiddetinde belirgin azalmalar olduğu görülüyor. Benzer beslenme yöntemi diğer beyin kaynaklı Parkinson Hastalığı, Alzheimer Hastalığı, otizm, depresyon ve beyin tümörlerine de uygulanıyor ve gene başarılı sonuçlar alınıyor.

Yüksek yağ içerikli beslenme yönteminin faydaları bunlarla kalmayıp çok daha şaşırtıcı sonuçlar elde ediliyor. Tip II diyabet (şeker) hastalığında, polikistik over sendromunda ve hatta yüksek kolesterol düzeyleri olan kişilerde bile faydalı olduğu görülüyor. Diğer bir değişle kan kolesterol düzeylerini yağlı yiyerek düzeltebiliyorsunuz.

Yüksek yağ içerikli beslenme yöntemiyle ilgili sayılan bu veriler, Mart 2007 tarihinde Pediatrics dergisinde Johns Hopkins Medical Institutions’dan Dr. John M. Freeman ve arkadaşları tarafından yayınlanan son 10 yılın yapılmış çalışmalarının derlendiği makalede yeralıyor.(1) Bu makalenin yorum bölümünde şu sözcüklere yer veriliyor; Hayretle farketmekteyiz ki yüksek yağlı yiyeceklerin insanları şişmanlattığı ve kolesterol düzeylerini arttırdığı doğru değildir.

Bu bilimsel veriler ışığında ortaya çıkan gerçek şu ki, diyetlerden şeker ve şeker içerik ölçeği yüksek olan besinleri çıkardığımızda insanlar daha sağlıklı oluyor.

Saf şeker (rafine-sofra şekeri) 200 yıl önce ilk defa Almanya’da şeker pancarından üretilmiştir. Şekerin yaygın olarak kullanımı 2. dünya savaşı sonrası yıllara rastlar. Kronik hastalıkların bu dönemde belirgin bir ivme kazandığı görülmektedir. Rafine edilerek üretilen şeker (glükoz) doğada saf halde bulunmaz. Meyve ve balda bununan glükoz ise saf değildir. Oysa binlerce yıllık tarihi boyunca insan bünyesi doğada, doğal haliyle bulduğu besinlerle bu günlere gelmiş, bünyesi doğal alan besinlerle yapılmıştır. İhtiyacı olan şekeri kendi karaciğerinde, şeker dışında aldığı diğer besinlerle sağlamıştır. Bilimsel veriler ışığında ortaya çıkan gerçek şudur ki; insan bünyesi şekeri, dışarıdan saf olarak almaya programlanmamıştır. Saf şeker insan bünyesine zararlıdır. Et, yağ, sebze ve meyveler insan diyetinin aslını oluşturur ve şeker içerik ölçeği yüksek olan maddeler insan bünyesine zararlıdır.

Kronik hastalığı olan ya da kilo vermek amacıyla diyetlerinden yağı kesen insanlar, vücudun temel yapı taşından mahrum olurlar. Beynin %65’ini oluşturan yağlar diyetten kesildiğinde depresyona meyil artar. Bu nedenle yağsız yiyen insanlar bitkin, yorgun ve isteksizdirler.

Diyetten yağı kesmekle kan kolesterol düzeylerinin düşmediği görülmektedir. Çünkü kolesterol karaciğer tarafından yapılır. Hastalık durumunda vücudun yapı taşına yani kolesterole ihtiyacı vardır. Kolesterol artışının esas nedeni budur. Sorun kolesterol yüksekliği değil, kolestrol yüksekliğine neden olan vücudun anormal çalışma biçimidir.

Vücudun çalışması, beyinde bulunan ve hipotalamus adı verilen bir bez tarafından kontrol edilir. Hipotalamus bezinin anormal çalışması sonucu gelişen hasta olma durumu, genetik yatkınlığa göre, gelişecek hastalığı belirler. Hastalıkların tek merkezli yönetimi sonucu pek çok insanda birden çok hastalık (şeker, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon gibi.) birlikte görülür. Hipotalamus kaynaklı, vücudun anormal çalışma düzeni; allostaz (allostasis) olarak bilinir. Hipotalamus kontrolünün beyin ön bölgesi (prefrontal cortex) tarafından sağlandığı son yılların önemli bir bilimsel gerçeğidir. İnsanın hayvanlardan üstün olmasını sağlayan akıl özelliği, beyin ön bölgesinin bir eseridir. Hayvanlardan oluşan bu farklılık, insana akıl özelliği verdiği gibi hayvanlarda görülmeyen pek çok kronik hastalıklarında insanda görülmesinin nedenini oluşturur. 

Şeker içeriği yüksek olan besinler çocukluk döneminden itibaren alınmaya başlamasıyla beyin ön bölgesinde ortaya çıkan bağımlılık durumunu geliştirir. Bu nedenle stres, açlık gibi kimi durumlarda şeker alma ihtiyacı artar. Alınan her şekerli besin, allostaz durumunun daha da artmasını sağlayarak hastalıkların gelişmesi için uygun ortamı yaratır.

Sağlıkta ve çocukluk döneminde uygulanan beslenme yönteleri hem hastalıkların gelişmesinde hemde hastalıktan kurtulmada önemlidir. Temel beslenme yöntemi tamamen doğal olmalı, vücudun düzgün çalışmasını sağlayan temel unsurun sağlıklı beslenme olduğu unutulmamalıdır.

 

 
 

Dr. Güçlü Ildız
İstanbul , 16-09-2008
Nöroloji Uzmanı
http://sufizmveinsan.com