Hep
bahsedilir; insan kim olduğunu, nereden geldiğini ve ne
için var olduğunu araştırmaya başladığında bilinç
duvarlarının sınırına gelmiş, belki de bazı kapıları
aralamak üzeredir.
Bazen
bu sorular ile doğmuşsunuzdur; kendinizi bildiniz
bileli aklınız ile cevapları aramaktasınızdır…
Ve
bazen de sistemli bir şekilde hayatınızda oluşan olaylar
zinciri, benzeri soruların kafanızda şimşek gibi
çakmasına ve cevaplarını araştırmanıza neden olur
hikmet-i ilahi ile…
Eğer ki
soruları oluşturma aşamasına gelinmiş ise tüm tasavvuf
ehlinin de bizlere anlatmaya çalıştığı en önemli nihai
mesaj “cevapların yine kendimizde oluşudur”.
Cevapları kendimizde bulabilmek, belki de çok uzun bir
yolculuğun yine uzun bir etabının sonudur.
Kendi
tecrübelerimden edindiğim, “Ben Kimim?” sorusunun
cevabına ulaşabilmek için aynı zamanda
değerlendirebildiğin tüm âlemin de özünde yatan
yaratılış sebebini sorgulamak gerektiğidir.
Sadece
kendinle kayıtlı değil, ama tüm âlem ile ilgili aynı
soruları sormaya başlamak ve var olduğun sürece bu
sorgulamayı devam ettirmek, egonun durmak bilmeyen
istekleri nedeniyle sancılı hale gelen bir süreci, bir
nebze olsun hafifletmektedir…
Mesela
"Ben Kimim?” sorusunun akabinde “Bu niye benim başıma
geldi” benzeri sorularda takılı kalınıyorsa süreç
sancılı ve uzun hale gelecektir.
Oysa
ikinci soru olarak “ Bu başıma gelenin, benim ve olayın
içindeki değerlendirebildiğim tüm birimler için hikmeti
nedir?” seçilmiş olsa, o an için size “şer” gözükenin
belki de sizin ve/veya aslında olayın içindeki diğerleri
için bir “hayır” olabileceğini keşfedebilirsiniz… Ya da
her bir birimin o an itibariyle yaratılış sebebini
algılayarak kendinizi rahatlatabilirsiniz… Öyle ya
Sınav, sınav dediğimiz her kişi için geçerli. Bir olay
sırasında sizin sınav olarak önünüze gelen aslında
diğerinin de sınavı…
Bu
değerlendirme hali ister istemez olayları çok yönlü
düşünmeye, daha objektif bakmaya iter insanı ve en
önemlisi egonun zorladığı duygusallaşma durumunu en aza
indirger.
Allah
(c.c.), efal boyutundaki tüm birimleri bir hikmet-i
ilahi ve farklı bir terkip yoğunlaşması ile var etmiş…
Manalarının her birinin bazısında azlığını, bazısında
ise yoğunlaşmasını dileyerek, varlık programlarımızı
meydana getirmiştir. Allah ahlakı ile ahlaklanmış biri
için “iyi ya da kötü” ve “yersiz” hiçbir oluşum yoktur;
tasavvuf ehlinin bugüne kadar bize bildirdiğine göre…
Bu
bakış açısı her an sabitlenebilse, çektiğimiz sancılar
hafifleyecektir; ne var ki aslında en büyük maharet de
bunu başarabilmektedir.
“Ceza”
, “Ne Benim” isimli eserinde sanki tam da bu püf
noktasını anlatmak istemiştir:
http://www.dailymotion.com/video/x8n5vw_ceza-ne-benim-2009-by-aluxton_music
Her
daim “soru sorabilenlerden” vedaha da önemlisi
“sorgulamayı doğru yapabilenlerden” olmamız
duasıyla... |