E-mail Yanıtlarına Devam... - 15


Soru:
Sayin üstadim Allah sizden razı olsun. Ahmed Hulusi’den ve bütün Allah
dostlarından da.
Bizlere açığınız ilimlerden idrâk edebildiğim kadarı ile amel etmeye
calısıyorum.
Ancak çok engelim var hafıza zayıfığıma tavsiyeniz nedir?
Ayrıca tabiat olarak sexe düskünüm bunu kontrol altında tutmaya
calısıyorum ama herzaman başaramıyorum.
Bir iki hafta sonra umreye niyet ettim bukonudaki enhayırlı calışmaları
bildirirseniz sevinirim saygılarımla.
Allah Dostlarının ve Allah Dostlarına Dost olanların dualarına ve
şefaatlerine herzaman muhtacım onları idraktan aciz olsamda.

C-
Hafıza kaybı için size hergün 1 adet  Royall Jell  hapı kullanmanızı tavsiye ederim. Ayrıca öğrendiğiniz şekilde çalışmalarınıza devam edin umrede bildikleriniz uygulamaya çalışın. Allah yardımcınız olsun.

Acun Papakci

Soru:
Noktavilik ve Hurufilik nedir?
Aralarinda ki fark nedir?
Allah bir insan olarak tecelli edebilir mi?
İnsanın, kamil olabilmesi  icin bir tarikata girmeli midir?
Eger girmeliyse hangi tarikat insanı en çabuk biçimde Allah'a ulaştırır?
Bu tarikatin yaşayan şeyhleri nerede?

C-
Sayın Acun Hurifilik ile ilgi bazı dökümanları temin ederek aşağıya kaydettim. Ancak noktavilik konusunda bir bilgim yok. Araştırmalarımda bu hususta bir bulguya rastlamadım.Bu nedenle ikisi arasında bir mukayase yapabilme imkanım oluşmadı.

Hurufilik, kimi araştırmacılara göre ayrı bir din, kimilerine göre bir mezheptir ya da yalnızca bir tarikattir. Ne var ki tüm araştırmacılar Hurufiliğin harflere olan özel ilgisi üzerinde birleşirler. Zaten bu akımın çeşitli yapıtlardaki tanımları doğrudan Hurufilik’in bu niteliğini vurgulamaktadır. Örneğin Orhan Hançerlioğlu’nun “Felsefe Ansiklopedisi”nde Hurufilik, “harflerden dinsel anlamlar çıkaran İran içrekçiliği (ezoterizmi)” olarak tanımlanmaktadır. Britannica’da yer alan tanım da “harf ve rakamların çeşitli yorumlanmaları üzerine kurulu bir inanç dizgesi” biçimindedir. Zaten “huruf” sözcüğü harf sözcüğünün çoğuludur. Hurufilik, harflere olan özel eğilimi dışında, ikinci bir özelliği ile de ilgi çekmektedir, o da “içrekçi” yani “batıni” (ezoterik) oluşudur.
Bu durumda Hurufilik olarak bilinen bu inanç akımını iki temel nitelik altında değerlendirmek gerekmektedir: Ezoterizm ve Harfler. Harflerden dinsel anlamlar çıkaran her inanç akımı Hurufilik ile ilgili olmadığı gibi, ezoterik nitelikli akımların tümü harflerin anlamları ile ilgilenmez. Hurufilik, bir yandan harfler ve harfler ile bağlantılı olarak rakamlarla ilgilenmekte, diğer yandan bunların yardımıyla ve bunlara dayanarak açıklanan, savunulan ezoterik inançları işlemektedir.
Hurufiliğin Öncülleri
Harfler bizi doğrudan yazıya götürmektedir. Harf ve rakamların yorumlanması ve aralarında çeşitli özel ilişkiler kurulması ve böylelikle görünen amaçlarının ötesinde anlamlandırılmaları tüm eski kültürlerde görülen ve neredeyse yazının tarihiyle aynı zamanda başlamış bir uğraştır.
Bu çabanın ilk örneği Pythagoras’ın öğretiler dizgesinde bulunur. Bu dizge, varoluş sorunlarının felsefi araştırması amacıyla oluşturulmuş bir inanç akımı çerçevesinde geliştirilmiş ve ünlü Pythagoras kuramı da bu dizgenin bir yan ürünü olarak ortaya çıkmıştır. İ.Ö. 500 yıllarında ortaya çıkan Pythagoras dizgesi, geliştirdiği müzik kuramı ile birlikte ele alınınca ses, dil, sayılar ve harfler aracılığıyla evreni açıklamayı amaçlayan bütüncül bir yapıya ulaşabilmiştir. Kendisinden önce gelen Mısır, İran ve Hint tekniklerini kullandığı sanılan bu dizge, daha sonraki harfçilerin sık sık başvuracağı temel yöntemleri geliştirmiştir.
Harfçiliğe tarihsel olarak ikinci örneği oluşturan “Kabala”, Hurufiliğin amacına pek benzer bir amaç taşımakta, harf ve sayıların gizemini çözerek Tevrat’ı yorumlamayı hedeflemektedir. Kabbala’nın yorumuna göre Tanrı kendisini belirli sayıda nitelik (Sefirot) biçiminde dışsallaştırarak evreni yaratmıştır. Kabbala’nın yaratılış ile ilgili bu savında yer alan hemen her unsuru, İslam ezoterizminde ve dolayısıyla Hurufilik ve onun etkisi altındaki “Bektaşilik”te benzer biçimde bulmak olanaklıdır.
Harfçilik ve etkilerinin İslam’da ne zaman ortaya çıktıkları konusu oldukça tartışmalıdır. İslam harfçileri için uygun koşulları, Kur’an’da bazı surelerin başında birbirinden ayrı ve anlamsızmışçasına yer alan ve “Huruf-u Mukatta’a” diye adlandırılan harfler sağlamıştır.
Yaşar Nuri Öztürk, “Tarihi Boyunca Bektaşilik” adlı kitabında bu konuda şunları belirtmektedir: “Şunu da söyleyelim ki, bu harf kümelerine muhtelif ve çoğu kez esrarlı manalar verme işi, sahabiler devrinde başlamıştır…Hatta Hz. Ali’nin: “Kur’an Fatiha’dan, Fatiha Besmele’den, Besmele Ba harfinden ibarettir. Bense o Ba harfinin altındaki noktayım” sözü çok ünlüdür.”
İslam’da “Kutsal Metinlere” harf düzeyinde yorum getirme çabasının ilk örneği X. yüz yılda Hallac-ı Mansur’da görülür. Mansur, Kur’ana sözcük anlamlarına bakarak "Yorum" getiren (Te’vil) Karmatiler’in bir propogandacısıydı. (Karmatilik, IX. Yüz yılda dinsellikle bağdaştırılmış, sosyo-ekonomik temelli ezoterik bir akımdır.) Mansur, divanında ve “Kitab al-Tavasin” adlı eserinde harfler ve sayıların “gizli anlamlarına” değinen ilk İslam harfçisidir. Evreni ve Tanrı’yı insanda görmenin bir sonucu olarak ilk kez “Enel-Hakk” diyen Mansur olmuş ve bu sözü nedeniyle 922 yılında idam edilmiştir.
İslam’da harfçiliğin ikinci önemli örneğini Endülüslü düşünür Muhyiddin-i Arabi (1165-1240) oluşturur. Endülüslü Yahudi düşünürlerin ve Kabbalacıların etkisinde kalarak “El-Fütuhat El Mekkiye” adlı yapıtında harfçiliğin bir çok örneğini sergilemiştir.
Kur’anda geçen ayetlerden hatırlayacağınız gibi Allah bazen bir ateşten bazende bir ağaçtan tecelli ederek resul/nebilerle konuşmuştur.Allah ateşten ve ağaçtan tecelli ettiğine göre İnsandan da tecelli etmesi son normal değil midir?

Kâmil bir insan olmak için, herşeyden önce dinimizin gerektirdiği farz adı altındaki asgari çalışmaları yapmak ve buna ek olarak seyri süluk adı altında toplanan, tabiatımızı ve huylarımızı kontrol etme çalışmalarını gerçekleştirmemiz gerekmektedir, tabanda fiili Allah’tan görme idrâkına ulşana değin.

Tarikatlarla hiç bir ilgim olmadığı için, hangi tarikatın şeyhi kimdir ve nerededir bu konuda size yardımcı olamıyorum, özür dilerim.

Umut Pelitli

Soru:
selamu aleykum, Ahmed Fevzi bey,
Sitenizi uzun bir zamandan beri takib eden,yaşantıma
ALLAH ismiyle işaret edilenin ahlakıyla yön vermeye çalışan bir gencim...
Sizlerin vasıtasıyla ilmimizi geliştirmeye gayret ediyoruz..
ALLAH RAZI OLSUN SİZLERDEN.....
Ahmed Fevzi Bey, benim sizden öğrenmek istediğim, yine
sizin yazılarınızdan ulaştığım MEKANİK DUA kavramı..
Beni bu konuda bilgilendirir misiniz?
Dua yaşantımda önemli bi yere sahip, elimden geldiğince çok dua etmeye
çabalıyorum..

Bir ikinci sorum ise:
“OL!” Hükmünün neye ve kime yapıldığı
ALLAH ismi ile işaret edilenden başka hiçbir varlık
olmadığına göre bu hüküm, esmaların onun dileğince yoğunlaşmasını mı anlatıyor...
bu konularda beni bilgilendirirseniz sevinirim..
mümkünse bunu e mail adresime gönderebilir misniz..
sitenizdeki maillere cevap trafiği yavaş işliyor
sanırım malumunuz..
Teşekkür ederim.

ALLAH MUİNİMİZ OLSUN..

C- 
Bu konuda Ahmed Hulûsinin Okyanus Ötesinde isimli eserlerinden faydalanmanızı tavsiye ederim.Orada  tafsilatlı açıklamalar var.
Olan ne ise Allahın ilminde ilim olarak mevcuttur. Bizler ilmin zahire yansıdığı noktalarda varız. Bu açıklama ile “OL!..” hükmünün kime ait olduğu algılanacaktır sanırım.
Cevabı geç yayınladığım için özür dilerim.
İnanın bir hayli yoğun bir tempoda çalışıyorum.
Teşekkür ederim.

Rumuz : Dilek

Soru:
Tekrar merhabalar Ahmet Bey.
E-postama yılıdırım hızı ile cevap verdiğiniz için ve iyi temennileriniz için size teşşekür ederim. İnsan kendine ve fikriyatına yakın hissettiği, görüş ve fikirlerine değer verdiği kişilerin
önerilerinden daha çok hatta kesinmişçesine etkileniyor.
Bundan dolayı size karşı olan şükran duygularımı ifade edemem. Allahın
rahmetini (bilmeme rağmen) hissetmiş oldum.
Her ihtimale açıktım ama olumlu cevabınız ile çok rahatladım. Fakat önceden
tersine bilgi aldığım vekaleten hacca gidenin de hacı olacağını belirtmişsiniz. Bu planlarımı gözden geçirmeme sebep oldu.
Getirileri yanında büyük bir sorumluluktu da. Ama babama karşı olan
vazifemden ötürü sonraya erteleyemeceğimi biliyorum. Kafamdaki soru(n)lar
daha da çoğaldı şu aşamada. Bir kısmı babamla kalanı benle ilgili. ( Şimdi size soracağım ve bilginizle yardım isteyeceğim konularla, nereden buluyorsun bu soruları gibi düşünceler aklınıza getirebilirim, herkesin görüş alanı ilmince olduğu ve bazı konulara odaklandığım için size garip gelebilecek ama benim için önemli sorular sorabilirim. Eğer tahmin edemediğim hatalı bazı soru veya isteklerim olursa şimdiden affınıza sığınırım. Zira biliyorum ki Güzin abla değilsiniz. Fakat bu tür soruları sorupta güvenebileceğim cevaplar alabileceim başka biri yok ve inanın hepsinde
samimiyim)
Öncelikle hac gerçekleştikten sonra babamın durumu,hayatta olsaydı önceki günahları affolacaktı, şimdi ebediyette olduğuna göre hayattaki bütün günahları af mı olur ve vekil olduğumdan dolayı benim günah veya sevaplarımdan etkilenir mi?
Bunun dışında hac görevimi bir samimiyet içinde yerine getirmeyi istiyordum.
Oysa şu anda çok eksiklerim var. Aile yükü benim omzumda olduğu için kendime
fazla zaman ayıramıyorum,buna rağmen hayatımı düzene sokup gerekli çalışmaları yapmağa çabalıyorum. Ama insan düşünce şeklini ve tüm alışkanlıklarını birgünde hazmıyla düzeltemiyor. Eskiden gelen Allaha Namaz borcum da var. Bunun ötesinde basiretimdeki körlükle de Hacda huzura (gerçi her an huzurdayız ya) çıkmak ta istemezdim.
Allah isterse Hacca gittiğimde nerde, nasıl neyi yapmam ve yaşamam
gerektiğinin bilincinde olmak isterim. Oraya boş gidip, aynı şekilde
dönmekten Allaha sığınırım. Gerçi her türlü eksikliğe karşın Besmele çekip
başladım bu işe. Ekonomik durumumu düzeltene kadar elimdeki süreyi eksiklerimi tamamlayarak değerlendirmak istiyorum.
Bunun için dua ve zikir üzerinde durmam gerektiğinin bilincindeyim. Fakat bu
işin ehli değilim, sadece fıtrat özelliklerime göre bir formül ile yaptığım taktirde daha çabuk netice alabileceğimi biliyorum.
Bilginiz dahilinde ise diğer sorularımla beraber bunu nasıl yapacağım
konusunda da bilgi verir veya yol gösteriseniz sevinirim.
Şimdiden teşşekürler, Allaha emanet olun.
Saygılarımla,

C-

Değerli arkadaşım, ölmüş babanız için vekaleten hacca gittiğinizden ötürü
Babanız hayatta iken yapamadığı bu mükellefiyetten dolayı hasaba çekilmez.Yani Hacc’ın farziyet yönü babanızın üzerinden kalkar.
Mutlaka müspet yönde babanıza yansımaları olacaktır.
Size gelince Hacc görevinizi tamamlayınca Arafat Vakfesi ile birlikte bugüne kadar olan tüm günahlarınızı Allah bağışlayacaktır, bu bize peygamber efendimizin en büyük müjdelerinden biridir.
Siz babanızın yerine hacca gitmenize karşın, sistem yönü ile  yalnız gitmişiniz gibi bir konumla karşı karşıya kaldığınızdan Hacc’ın tüm getirilerinden aynen faydalanacaksınız.
Yukarıda bu konu hakkında bildiklerimi dile getirmeye çalıştım, teşekkür ederim.
Hacc konusudaki sayfamda yayınlanan yazıları bir kez daha okumanızı önemle tavsiye ederim.

Metin Güneş

Soru:
Merhaba Ahmed Bey,
Sorumu çok kısa tutmaya çalışacağım. Ahmed Hulusi Beyin kitaplarından anladığım kadarıyla kendisi şuur eğitiminin eski devirlerde olduğu gibi bir eğitmenin eşliğinde olmaması gerektiğini söyleyip kişinin kendi eğitimini kendi yapmasını tavsiye ediyor.
1- Yanılıyormuyum?
2- Eğer yanımıyorsam bu nasıl mümkün olabilir?
Saygılarımla...

C-
Hayır, yanılmıyorsunuz , doğru bir kanaate varmışınız.
Allah’ın halife olarak yarattığı bir insanın kendi başına bir yol gösterici, mürşit olmadan bu işin üstesinden gelebilmesi mümkün değilmidir?
Çalışın mutlaka karşılığını alacaksınız
!..

Kader

Soru:
Hayirli Aksamlar Efendim, Ben Kader Hamburg Almanyadan, sizi tanimiyorum fakat yazilarinizi okudum... Sizle tanismama sebep olan Hamburgdan Ali Aytac beydir. Dün Gece Rüyam da Evim otururken bir muhterem girdi odaya ve kendisin Ahmed Fevzi Yüksel olarak tanıttı. Odaya girip bizim büyük sofa nın üzerine uzanıp Üstad Ahmed Hulusinin Video Konusmasını izleyip o konusmalar üzerine fikirlerimizi konustuk.. Fakat konu nun ne oldugunu hatırlamıyorum.... Bu rüyamı Ali Aytac Bey’e arz ettim kendisi cok sevindi ve size mail atmamı önerdi ve ben sizi hiç görmedim ve inanın son 6 ayda ve ya hiç desem daha dogru olur, sizi hic düşünmedim. Sizin de bunu benimle paylaşmanız için size bu maili gönderiyorum.

C-
Yakın ilgi ve alakanıza teşekkür ediyorum. .Bizleri dualarınızdan eksik etmeyin efendim.

Ahmet F. Yüksel
İstanbul
26.10.2000