| 
                             
							
							
							Allah’a hamd olsun ki, sonunda tarifi imkânsız bir 
							nimetle mükâfatlandırdı. Bu fakir kulunu misafirliğe 
							layık gördü de huzuruna çağırdı. İnşallah gidemeyen 
							kardeşlerimize de nasip olur, ben fakire de tekrarı 
							kısmet olur. Gitmesi yaşaması ne kadar tarifsiz bir 
							bahtiyarlık ise de dönmesi o derece acı bir tatilde 
							idim. Ramazan vesilesiyle onbeş günlük bir umreden 
							sonra yeniden İstanbul ve Konya ekseninde koşturmaya 
							devam inşallah.  
							
							
							
							Mekke-i Mükerreme'den izlenimlerim, duygularım… 
							Kalem kifayet etmiyor yazmaya. Tarifsiz hislerle 
							sarsılıyor bedenim. Yazmak hiç buradaki kadar zor 
							olmamıştı. Penceremden Mescidi Haram ve Kâbe-i 
							Müşerrefe çok güzel görünüyor. Karşımda bütün heybet 
							ve haşmetiyle mübarek Hırâ dağı yükseliyor. Şahane 
							bir manzara. Bize buraları ziyareti nasip eden, 
							bunca türlü nimet ve ikramları bahşeden Allah'a 
							sonsuz şükürler, hamd ü senalar olsun! 
							
							
							
							Seyahatimizi düzenleyen işletme çok yeni, çok lüks 
							bir yer tutmuş, Kâbe'ye fevkalâde yakın, birkaç 
							adımda Mescid-i şerîfe varılıyor, servis aracına 
							bile gerek yok. Altında kat kat geniş ve zengin 
							alış-veriş çarşıları var. Yürüyen merdivenler, 
							yürüyen zeminler, akarsular, havuzlar, istirahat 
							köşeleri, yeme-içme, çay-kahve-meşrubat dükkânları, 
							çocuklara oyun araçları, câzip eğlence aletleri, her 
							şey mevcut; her ihtiyaç düşünülmüş, serin, temiz, 
							havalandırmalı, mükemmel bir kompleks! İstemeden de 
							olsa buraları dolaşırken, nasip olup da buralara 
							değin gelen kardeşlerimin alış veriş derdine 
							düşmelerini, zengin bacılarımın esnafa etmediklerini 
							bırakmamalarını ve arınma seyahati olması gereken 
							umrede dövizleri sanki Türkiye’de yokmuşçasına 
							harcamalarını temaşa etmek acı bir keder. Bu mübarek 
							beldede yüreğimi kederlendiren tek olgu da bu oldu 
							zaten.  
							
							
							
							Fiyatlar nispeten ucuz. Meselâ Türkiye deki alış 
							veriş merkezlerinde aynı kalitede mağazalar buraya 
							nazaran kat be kat pahalı. Yinede alışveriş derdine 
							düşmeye sebep olmamalı. Arabistan çok hızlı 
							gelişiyor. Cidde gerçekten görülmeğe değer, harika 
							bir sahil şehri, akşamları doyulamayacak kadar 
							tatlı, deniz kenarı (Korniş) belediyece çok mükemmel 
							tanzim edilmiş, ticaret çok ileri, çeşit çok fazla 
							ve ucuz. 
							
							
							Arap 
							toplumlarına mensup aileler çoluk çocuğunu toplayan 
							soluğu Mekke'de alıyor, ailece umre yapıyorlar. Bu 
							sebepten Harem-i Şerifin içi cıvıl cıvıl, çocuk 
							bahçesi gibi. Küçükler, o geniş alanları görünce 
							sağa sola koşuşuyor, cilalı mermer döşemede kayıyor, 
							zemzem bidonlarının plastik bardaklarıyla oynuyor, 
							serin suları içiyor, döküyor; kızan, "sus, dur, 
							yapma!.." diyen yok, maşaallah, çocuklara karşı 
							engin bir hoşgörü var. Kızlar annelerinin, erkekler 
							babalarının yanında, her taraf gençlerle dopdolu. 
							Çocuklar dindar, namazlı, Kuranlı ibadetli 
							yetişiyorlar. 
							
							
							
							Bendeniz otelin yirminci katındayım. Şeffaf, ışıklı, 
							görkemli, camekânlı asansörler yıldırım gibi inip 
							çıkıyor; bu arada dışarıyı, katları, karşı 
							koridorları, lokantayı, insanları seyrediyorsunuz. 
							Binanın en üstünde, gelinlerin, sultanların filân 
							kaldığı çok geniş, çok manzaralı, çok pahalı 
							daireler varmış. Benim odamdaki görünüm de şaheser, 
							çok heybetli, çok muhteşem, çok heyecan verici! 
							Harem-i Şerif, Kabe-i Muazzama, yakın mahalleler 
							tepsi gibi gözümün önünde, arkada Mekke'nin tepeleri 
							ve bir burç, bir kule, bir külah gibi yükselen 
							mübarek Hırâ Dağı! Hırâ dağına tırmandığımda, 
							tepeden Harem-i Şerifi ve Kâbe'yi görmüştüm; demek 
							ki Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, 
							orada inziva halinde iken daima Kâbe'yi 
							seyrediyordu. Ne hoş, ne lâhutî, ne şahane ibadet 
							yeri! 
							
							
							Daha 
							yakıcı, bunaltıcı havalarla karşılaşacağımı 
							sanıyorken burada rahatsız edici sıcaklarla 
							karşılaşmadım. Harem-i Şerifin yeni ilave olan kısmı 
							zaten çok serin, soğutmalı, açık kısımlara geceleri 
							tatlı bir ılık hava çöküyor, gündüzleri de 
							öğle-ikindi arası burada tatil saati ve istirahat 
							zamanı. Mesele böylece çözümlenmiş. Herkes rahat, 
							isteyen taşlarda, halılarda uzanıp dinleniyor. 
							
							
							
							Hafta içi sakin iken hafta sonu olan perşembe ve 
							cuma günleri, birden ortalık kalabalıklaşıveriyor. 
							Herkes sevabın nasıl, ne zaman kazanılacağını çok 
							iyi biliyor yani... 
							
							
							Biz 
							de bazan ön saflar daha sevaplı diyerek ilerliyor, 
							tâ Kâbe'nin yanına kadar varıyor, ilk saflarda, süt 
							gibi ak mermerler üzerinde zevkle, şevkle namaz 
							kılıyoruz, pek lezzetli oluyor. 
							
							
							Kâbe 
							ne mübarek mâbed! Peygamberler ziyaretgâhı, tarih, 
							hâtıra, feyiz, nur, heybet, haşyet kaynağı! Simsiyah 
							ipek atlasa bürünmüş, altın kaplı, altın sırmalı, 
							altın oluklu, misk ü amber kokulu eşsiz, emsalsiz 
							bina; yeryüzünün ilk ibadetgâhı, Allah'ın en sevdiği 
							mekân, tavaf edeni mağfur, dua edenin duası makbûl; 
							ziyaretçisi rahmete mazhar oluyor, nazar edeni bile 
							sevap kazanıyor... 
							
							
							
							Zemzem yeryüzünün en şerefli, en şifalı suyu, ne 
							niyetle içilirse o oluyor, içen şifa kazanıyor, nur 
							doluyor. Bu mübarek Mescid-i Haram'da kılınan bir 
							namaz, başka yerlere göre yüzbin misli daha çok 
							sevap kazandırıyor. Diğer ibadetler, hatimler, 
							oruçlar, zikirler de böyle! Usulü üzere yapılan bir 
							umre, daha önce yapılmış bir umre ile aradaki 
							zamanda işlenen günahlara kefaret oluyor. Dilerim 
							Rabbim bir daha, bir daha nasip eder. Ne mutlu! 
							
							
							Bir 
							bunları, bir de başka yerlerdeki yaz tatillerini 
							düşünüyorum. Ne kadar farklı! 
							
							
							
							Tatil deyince bazıları deniz kenarlarına, yazlıklara 
							akın ediyor; açık-saçık, namazsız-niyazsız, 
							zikirsiz-kuransız, edepsiz-ahlaksız, içkili-kumarlı, 
							günahlı-haramlı, danslı-diskolu, şortlu-mayolu, 
							altsız-üstsüz, arsız-yüzsüz... çılgın bir yaz 
							geçiriyor; hem kendisini, hem aile efradını mahv u 
							perişan ediyor, ömrünü heba, maneviyatını berheva 
							eyliyor, kapkara, kupkuru, bomboş, bereketsiz, 
							nursuz, bitkin, baygın, yorgun argın, pür hata ve 
							ziyan, pejmürde ve perişan geri dönüyor ve bunun 
							adına tatil diyor. Ardından da tüm bir sene eşe 
							dosta bıkmadan anlatıyorlar hem de gayet normal bir 
							halmiş gibi.  
							
							
							
							Tartışmayacağım bir şey varsa tatil bir ihtiyaç. Ama 
							akıllı müslüman tatilini de yaparken nerede kar 
							nerede zarar ettiğini iyi hesaplamalı. Allah 
							hepimizin amellerini mübarek eylesin ve mübarek 
							beldeleri ziyaret etmeyi hepimize tekrar tekrar 
							nasip etsin.  |