Hayatın
enleri içerisinde yuvarlanıyoruz gibi geliyor. En
güzel filmi seyretmek isterken saatler geçiyor.
Arkadaşımızın gönlünü alacak en güzel hediyeyi
vereyim derken zaman su gibi akıyor. Ailemizi en iyi
şekilde yaşatma kaygısı ömür sermayemizi bitiriyor.
Enlerin girdabında yok olup gideceğiz.
Faydalı
enler de yok değil elbette. Buralardan ötelere bizi
taşıyan enler. Sözlerin en güzelini okuyunca, seni
yaratanla sohbet ediyorsun. İnsanların en üstününün
hayatını okuyorsun ve kendi yaşantına bir çeki düzen
veriyorsun. Kâinatın hürmetine yaratıldığı en
mükemmel insan Hz. Muhammed efendimizden aldığımız
ilhamla enlerimiz şekilleniyorsa yaşamımız da bir
anlam kazanıyordur. Efendimizin ardından gelen en
mükemmeller, en iyiler ile şekillenen hayatlar da en
güzel hayatlar oluyor.
Dünya
hayatının içinde sarıldığımız dostlarımız,
arkadaşlarımız var. En sıcak sohbetleri yaptığımız,
en tatlı dakikaları geçirdiğimiz arkadaşlarımız.
Menfaat temeline dayanmayan dostluklar, karşılıklı
çıkarlarımız sadece geçirdiğimiz hoşça anlar, en
sıcak dakikalar ve yaptığımız fikir mütalaaları olan
dostluklar. Hani bir ilaç misali dostluklar. Arada
bir de olsa alınması gereken, en karşılıksız
sevgiler. Aç ya da tok karnına olması fark etmez.
Böyle
bir dosta her halde hepimiz sahibiz. Ya da şöyle
sorsam, kaç arkadaşımız en candan dostumuz? Üç tane
sayan şanslı sayılır. Dört tane en sıkı dostum
diyebilen insana gıpta ile bakarım. Benim hamdolsun
üç tane, bir tanesi de öteki. Bizden bir öteki.
Bizden, değerlerimizi yeri gelince bizden daha
ateşli savunan birisi. Yani bir insan. Cedleri, anne
babası bu topraklarda doğmuş, bu toprakların
sıkıntılarını çekmiş insanlar. Ve bu kentin
neşesine, bu kentin dertlerine gözünü açmış bir
insanımız. Ama ne ki kimilerine göre yine de öteki.
İnsanlarını etnik kimlikleriyle sınıflandıran dar
anlayış kalıplarına göre bu Anadolu insanı ve
insanları, ama öteki.
Bir
ermeni arkadaşım, bir ermeni dostum. Cahillikleriyle
birçok olaya yıkıcı bakışlarıyla yaklaşan, bizden
daha faziletlisi yok zihniyeti, en üstün biziz
atmosferinden uzaklaşınca o da bizden birisi.
Ait
olduğu kavmin ve inandığı değerlerin savunuculuğunu
yaparken, aldığı havayı, bastığı toprağı paylaştığı
bizleri de yüreğinin sıcaklığıyla kucaklayan bir
Ermeni. Öteki kelimesini sevmiyorum. Bu topraklarda
sevgi ve saygı ile yaşıyorsak hepimiz biz değil
miyiz? Ya da adı Oktay, Süleyman, Ahmet olsa da bu
toprağın insanına yukarıdan bakan, bu toprağın
değerlerine burun kıvıracak kadar cahilleşenler ne
kadar bizden. Bu ülkenin maddi, manevi değerleriyle
irtibatı sadece cebindeki nüfus kâğıdıyla sınırlı
olan ötekileri nereye yerleştireceğiz.
En
sıcak dostumla kendi değerlerimi dayatmadan sohbet
ediyorum. Çünkü onun kitabı benim değerlerimi,
Peygamberimi tanımıyor. Onun kitabı benim kitabımdan
bahsetmiyor. Onun elindeki zaman içerisinde
rahiplerin mitolojisi haline gelen İncil kendini son
kitap olarak tanımlıyor.
Benim
kitabım ise onu tanıyor, ondan bahsediyor. Ben de o
da birbirimizi yargılamadan kabul ediyor,
yargılamadan en sıcak sohbetlerimizi yapabiliyoruz.
Onun boynunda taşıdığı İsa’yı ben yüreğimde
taşıyorum. İsa’ya onun inandığı gibi inanmasam da
ondan fazla seviyorum. İstanbul paydasında, Anadolu
paydasında birleşen insanların en büyük hazineleri
farklılıklarıdır. Bizim yüreğimizdeki sevgi en soğuk
dağları bile ısıtacak sıcaklıktadır. Düşmanına bile
merhamet gösteren, katilini bile affeden en
faziletlilerin takipçileri isek, öteki diye bir şey
olmasa gerek. En güzel yarınlar bizler için var. En
sıcak sohbetler farklılıklarımızdan ziyade
ortaklıklarımızın egemen olduğu mekânlarda var.
En
mutlu günleri en çok sevdiklerimizle paylaşmamız
dileğiyle en yüce makama emanet olunuz. |