Materyalizmin bu görüşünün, özellikle son dönem bilimsel
gelişmelerle kabul edilmesi mümkün olmadığından (çünkü
bilim bugün, big-bang teorisiyle, maddi evrenin bir
yaşının olduğunu yani ezeli ve ebedi olmadığını ortaya
koymuştur.), bu düşüncede şöyle bir iyileştirme
yapabiliriz: Madde, gözlemleyip madde diyebileceğiz
formda olmasa da, şu anda, geçmişte ya da gelecekte
farklı bir forma bürünmüş olsa ya da bürünse bile aslen
sadece gerçekte olan odur. Maddi özün, gözlemlediğimiz
hale gelerek madde kalıbına bürünüşü dolayısıyla maddi
aleme bir yaş biçebiliriz ancak dayanağı olan öz,
ezelden ebede vardır. Ancak bu durumda, materyalizm,
ister istemez bir nevi panteizme(12) bürünmüş
olacaktır. Dolayısıyla
materyalizm ve panteizm, Allah’a ait vasıfları maddeye
ya da özüne ve son tahlilde evrene vermektedir. Allah’ı
inkar için bunu da yapmak zorundadır. Çünkü daha önce de
üzerinde durulduğu gibi, bu vasıfların evrende bir
şekilde olması zorunludur. Örneğin, her şey değişiyorsa
değişmeyen bir şeyin, ezelden ebede olan varlığın
bulunuyor olması zaruridir ki şu anki değişim üzere
varlıklarını devam ettiren tüm varlık alemi ona
dayansın. İşte materyalizmin dediği, bu değişmez ve
ezelden ebede olan şeyin maddenin ve evrenin özü
olduğunu ancak bu özde bir doğaüstü ya da evren üstü güç
bulunmadığını belirtmekten başka bir şey değildir.
İşte tam bu noktada ezelilik ve ebedilik vasfını, madde
ya da onun özü almış olur. Bu vasfı maddenin alması, çok
basit olarak, sadece yıldızların maddi varlığını ele
aldığımızda bile, kabul edilebilir bir görüş olamaz.
Yıldızları oluşturan hidrojen gazı, nükleer tepkimeyle
helyuma dönüşmektedir ve bu yıldızların muazzam
enerjilerinin de kaynağıdır. Eğer maddi evrenin bir
başlangıcı olmayıp madde sonsuzdan geliyor olsaydı,
yıldızlardaki tüm hidrojenin tamamen tükenmiş ve helyuma
dönüşmüş olması gerekirdi. Bu noktada belki sonsuz
başlangıç noktasına şu anda yakın olduğumuz, o yüzden
yıldızların yakıtlarının daha tükenmemiş olduğunu
söylemek muhaldir; çünkü sonsuz başlangıca yakın
olabilecek bir an da yoktur aslında. Sonsuz başlangıç
fikrini kabul ettiğinizde, bir başlangıç noktasından
bahsetmek abes olur ve sonsuz son fikri de kendiliğinden
kabul edilir. Yani ezelden olan şey, ebede olmak
durumundadır. Fakat yıldızlarda bulunan hidrojen gazının
henüz tükenmemiş olması ve bu gazın sürekli helyuma
dönüşerek enerji üretmeye devam etmesi, maddi evrenin
sonsuz olmadığının ve bir başlangıcı olduğunun,
dolayısıyla sonu da olacağının (örneğin bünyelerindeki
tüm hidrojenlerin helyuma dönüşerek, tüm yıldızların,
deyim yerindeyse, ölecekleri anın öngörülebilmesi gibi)
kanıtlarından birini oluşturmaktadır.
Öyleyse ezelilik ve ebedilik maddi evrene değil, belki
ancak onun özüne verilebilir. Bu durumda da yukarda
belirtildiği gibi bir nevi panteizm kabul edilmiş
demektir. Maddesel öz, ezelden ebede olarak vardır ve
içinde bulunduğumuz evrensel kesitte, maddi olarak
yansımaktadır. Ama bu maddi evrenin sonunda, maddi
evrenin başında olduğu gibi, tekrar sadece özsel haliyle
mevcut olma durumuna dönecektir. Öyleyse bu öz, şu anda
da gözlemlediğimiz maddi halinin haricinde halen mevcut
olmalıdır ki madde ona dayanarak oluyor olsun. Yani bir
nevi suyun buz haline geldikten sonra da buz içinde
mevcut oluyor olması gibi. Öyleyse bu öz, şu anda da
sadece madde kalıbı içinde olmak durumunda olmayabilir.
Şu anda da maddeye bürünmüş ve bürünmemiş halde mevcut
oluyor olabilir. İşte bu noktada, panteizm düşüncesi de
yavaş yavaş 1. yola dönüşmeye başlar. Öz, gözlenen
evrenin haricinde de oluyor olmalı hatta gözlenen evreni
bilinçli bir şekilde oluşturuyor olmalıdır. Aksi hal,
maddede ve sadece maddi yönden ele alındığında maddenin
bir uzantısı olan insanda açığa çıkmış olan bilincin
kaynağının meçhul olmasına götürür bizi. Evrende
gözlenen oluşun bilinçsiz bir özden geliyor olması bizim
gibi düşünen 1. yol mensupları için olamayacak bir
şeydir ancak aksini düşünenlere hiç şüphesiz olarak
kabul ettirebileceğimiz bir gerçek de değildir. Sonuçta
tüm bu felsefi ve bilimsel çıkarımlar inanç noktasında
kitlenip kalır. Ama en azından bilimsel ve felsefi
çıkarımlarla, ezelilik ve ebediliğin olması gerektiği ve
bunun da maddenin bizatihi kendinde değil, ancak özünde
olabileceği şüphesiz bir biçimde ortaya sürülebilir.
Bundan ötesi ise, kişinin kendi sağduyusuna bırakılmak
zorundadır. |