Öyleyse Evren de yokluktan var olmuştur. Artık varolmuş
olan evrende maddenin yoktan var vardan yok olacağı
söylenemez belki ama, bilimsel ve felsefi çıkarımlar,
bizi, maddenin başlangıçta yoktan var olduğunu kabul
etmeye zorlamaktadır. Bu ise yaratılmışlık anlamına
gelir. (“O Allah gökleri ve yeri yoktan var edendır.”
(Enam Suresı, 101)) Ancak bu noktada, ilerde
inceleyeceğimiz varlık vardan meydana gelmiştir
görüşünün bir çelişki olduğu düşünülmesin. Bu, olaylara
bakılan boyut ve bu boyuttaki fikrin doğduğu idrakle
alakalıdır. Bizim yok dediğimiz, yok olarak bildiğimiz
şey, ilerde sık sık üzerinde duracağımız gibi mutlak
hiçlik değil, bize zaruri olarak yokluk şeklinde görülen
Allah’ın varlığı yani O’nun Hu mertebesidir. Allah’ın
varlığını yokluk bilen ya da O’na yok diyen felsefi
görüşler yani 2. yol da dayanağını bu temelden
almaktadır. Materyalist fizikçi A.S. Eddington, bilimsel
çevrede big-bang teorisinin kabulünün doğurduğu durum
için "felsefi olarak doğanın şu anki düzeninin
birdenbire başlamış olduğu düşüncesi bana itici
gelmektedir" derken, aslında ezeli ve ebedi bir
dayanak noktasının zaruriyetini itiraf etmekte, ama bu
dayanağın maddenin bizatihi kendisi olduğunu
düşündüğünden, maddi alemin birden bire bir noktan
oluşmaya başlamış olmasının saçmalığını dile
getirmektedir. Öyle ya, yokluğa, gerçekten mutlak yokluk
gözüyle bakarsak tüm bu evrenin birden bire yokluktan
oluşması, gerçekten saçmadır.
Ünlü
ateist felsefeci Anthony Flew de, bu konuda şunları
söyler: "İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi
geldiğini söylerler. Ben de bır itirafta bulunacağIm:
Bıg Bang modeli, bır ateist açısından oldukça sıkıntı
vericidır. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafIndan
savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin bir
başlangıcı olduğu iddiasını. Sadece evrenin bir sonunun
ve başlangıcının olmadığını kabul ettiğimiz sürece,
evrenin şu anki varlığının mutlak bir açıklama olduğunu
savunabiliriz. Ben hala bu açıklamaya inanıyorum, ama
bunu Big Bang karşısında savunmanın pek kolay ve rahat
bir durum olmadığını itiraf etmeliyim.”
Burdaki “Sadece evrenin bir sonunun ve başlangıcının
olmadığını kabul ettiğimiz sürece, evrenin şu anki
varlığının mutlak bir açıklama olduğunu savunabilimek”
düşüncesinin nedeni, daha önce dediğimiz gibi, değişenin
değişmeze dayanmak zorunda olmasının zaruri bir
sonucudur. Ancak bu madde ötesi değişmezi kabul etmeyip,
değişmezin maddenin mutlak kendisi olduğunu söylerseniz,
üzerinde durduğumuz gibi, mutlak hiçlikten oluşan bir
varlık alemi fikrinin saçmalığıyla karşı karşıya
kalırsınız. Ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross ise,
bu durumda varılması gereken çözümü şöyle açıklamış
oluyor: "Eğer zaman ve madde, patlamayla birlikte
ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren nedenin,
evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması
gerekir. Bu bize Yaratıcı'nın evrendeki tüm boyutların
üzerinde olduğunu gösterir. Aynı zamanda Yaratıcı'nın
bazılarının savunduğu gibi evrenin kendisi olmadığını ve
evreni kapladığını, ama sadece evrenin içindeki bir güç
olmadığını kanıtlar." |