FARKINDALIKLARım  MUCİZELERim VE KERAMETLERimdir
MASALI-3-

Nur Cihan
 
 

Nâs, insanlar demektir. Medine'de inmiştir, 6 (altı) âyettir.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.

1. De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,

2. İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine),

3. İnsanların İlâhına.

4. O sinsi vesvesenin şerrinden,

5. O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar.

6. Gerek cinlerden,gerek insanlardan(olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım!
Diyanet Meali

***********************

Çocuğun 3 Zaman Padişahı varmış.. aslında, Onların ÜÇÜ de BİRmiş..

ve Güneşin Aya tutulduğu, üzerinde İskender in resmi nakşedilmiş sikkeleri  de varmış .. o, özel mülkiyetmiş ..Kulluğu öğrenmek için, önce özgür olmak lazım mış ya hani..işte çocuk, O Kul’u öğrenme yolunda, önce, Kul a, bende olmaya çalışıyormuş.çünkü Kulluk Hz .Muhammed e ait bir makammış..biz,” O Ayağın” bastığı toprak tozlarıymışız inşallah ve amin..

çocuk :tecelliler neden bir anlık?.neden uzun değil?
Evvel Zaman:öyle olur,anlık..uzun olmaz ki..
çocuk:görsek bile-bilsek bile, onların bu dünyada karşılığı yok ki..hiç bir işe yaramıyor..neden?
Evvel Zaman:yaramaz olur mu hiç..?tebesümle” yarıyor…”

 çocuk, ne- neden- niçinlerinde tefekkür ederek yolculuğuna devam ediyormuş..eskiyi ve yeniyi, şimdide birleştirerek kendi içinde bulunduğu anı anlamaya çalışıyormuş..çünkü, demiş ki Zaman:kişilerin yazdıkları kitaplar, Onların, o anki farkındalıklarıdır..Büyük Zatlar(hz. Geylani,hz Arabi,hz. Mevlana..diğerleri ….) yaşadıklarının ancak yüzde onu nu yazabilmişlerdir. çünkü hal yazıya gelmez..sadece yaşanır ..anlatılamaz ki..Onlar seneler sonra aynı halde midir ki?sen ne diyorsun?..sen ne söylüyorsun?..senin gönlün-sadrın ne diyor -ne anlıyor, onu söyle?…onun yazdığı, onun yolculuğu-onun anladıkları.. senin değil ki..tasavvuf=tarikat, kitaptan o yüzden öğrenilmez..okuyup okuyup artık kitaplar yetmeyenler içindir de aynı zamanda..çünkü tasavvuf  hal ilmidir..kişiye özeldir.umuma değildir tarikat..isteyen içindir..talep edene..hali okutarak değil;o hali naklederek- o hali giydirerek -yaşatarak öğretirler  de ondan….

İşte çocuk bu tahlillerini, yeni izlediği; bir vakitler, Haybabam ile Zaman ın sohbet cd si ile birleştirmek=tevhid etmek istemiş..artık hayatından gelip geçenleri-düşüncelerini  birleştirmek-birleyebilmek-tevhid için çabalayıp duruyormuş..bunu masalla, yazıyla, sözle yapmak çok kolaymış.. lakin, hayata henüz hiç geçirememiş..hala sadece BİR KİŞİyi sevebiliyormuş..ama biliyormuş ki sevdiği BİR KİŞİ görünse de O, BİRLEYEN OLDUĞU İÇİN“BİN KİŞİYMİŞ..”en azından bu mucizenin farkında olmak bile lütufmuş çocuk için tabii..

Haybabam:efendim,bize hakikati Muhammedi den bahsetseniz..Eşyanın Hakikatinden anlatsanız…nasıl anlayacağız?

Zaman:zifiri karanlık gecede şimşek çakması gibidir..mesela şurada elektirik kesik olsa ve birden şimşek çaksa televizyonun karşımızda ,koltukların şuralarda,diğer eşyaların da diğer yerlerde olduğunu tesbit ederiz ve artık onların-neyin ne olduğunu hiç unutmayız gibi ve karanlıkta o eşyalara çarpmayabiliriz  demiş..anlık …ama, kesin ve net..
……………

çocuk bir vakitler bir rüya görmüşmüş..rüyasında yeraltında bir mağarada hiç kimselerin olmadığı tribünlerin  ortasında Babanne,Haybabam ve çocuk varmış..aşağıda Nil Nehri akıyormuş.. mağaranın sağından yukarı doğru akıyormuş Nil ve o mağara ağzı -yukarıda -güneşe açık, aydınlıkmış..Nil Nehri üzerinde, mağara ağzından yukarı yol alanlar da, lahit sandukalarının içindeki Eski Mısırlılarmış...ardında ise, Eski Sümerliler salları üzerinde, derilere sarılı ve sallara bağlı şekilde, tek sıra nehirde seyrediyorlarmış..Sümerli Büyük Şaman olan ve bir Şamanın tüm kostümleri ile ihtişamla oturan Babannenin tam önünde-aşağıda- Sümerli Lider Bir Kadın salının üzerinde, ayakta, Babanneyi tüm sevinci ile selamlıyormuş..ve arkasındaki sallarda, diğer Sümerlilerliler de selamlama  için bekleşiyorlarmış..selamlama ritüelini gerçekleştiren Sümerli Güzel Kadın, beyaz bir kefene tüm neşesi ile sarınmış .. bir anda derilerle de sarılmış .. sala, bitki lifleri ile bağlı hale gelmiş ve Nil Suyu üzerinde diğerlerinin-Eski Mısırlıların çok sağlam lahitlerinin- peşinde, yola akmış..çocuk  Babanneye ve Haybabama anlatıyormuş olan biteni..ve içinden çok büyük utanç duyuyormuş..Onlar bunu biliyorlar ama ben, neden anlatmadan duramıyorum ki diyormuş..ve sesli anlatıyormuş.. sesinde utanç varmış:”onlar ölmeden evvel ölme törenini gerçekleştiriyorlar…..”

çocuk bu rüyasını,iç alemini ele veren, hoş olmayan bir rüya sandığı için utançla Evvel Zaman a anlatmışmış.. Evvel  Zaman, onu tebrik etmiş:” bu çok güzel” demiş..”çünkü rüyalarda, tarihte ne kadar geçmişine gidilirse o kadar makbuldür..sende çok geriye gitmişsin. ne mutlu sana..”

mesela çocuk bu rüyasından anlamış ki Sümerliler, Eski Mısırlılardan daha evvel yaşamışlar..lakin çocuk Eski Mısırla alakalı hemen tüm belgeselleri izlemiş ve pek çok kitap devirmiş olsa da; Sümer hakkında ,tek yazı bile okumamışmış ..hiç belgesel göremediği için izlememiş de..çok ilginçmiş bu farkındalık..sadece sömürgeci-savaş tüccarı Amerika, Irak’ı işgal edip, Sümer tabletlerini çalıp yağmalayınca, bunu haberlerde izlerken nedense çokkk ağlamış..bir hatırası varmış belki de kim bilir?..

yeni farkındalıkları ile çocuk bu rüyayı tefekkür etmek istemiş..yeni  ilimler;kandan –gen den-dna dan geçmişi okuyabilecekmiş sanki.ve aslında, ne dün- ne yarın varmış.yaşadığın hatta yaşadığın bile değil,farkına vardığın-bilincine erdiğin, AYDINLANDIĞIN-SEHER VAKTİ- “AN “ varmış.ve kişide İlk Nur-Hakikat-i Muhammedi nin, big-bangıyla: kırıldı ayn’am paramparça nın    tüm kayıtları varmış…burada Hz.Pir Mevlana nın hakkını vermek lazım değil mi?..ne demiş :

 

BEN YAŞADIKÇA KUR'AN'IN BENDESİYİM

BEN, HZ. MUHAMMED MUSTAFA'NIN YOLUNUN TOZUYUM

BİRİ BENDEN BUNDAN BAŞKASINI NAKLEDERSE

ONDAN DA ŞİKAYETÇİYİM, O SÖZDEN DE ŞİKAYETÇİYİM,

 

Bugünde uzay ilimcileri, bizlerin yıldız tozu olduğunu söylüyorlar..bu hakikati 800 sene evvel keşfeden bu Zat-ı Muhteremin ayağının tozu olunmazda ne olur?

 

Çocuk,tv de dün gece Sümerlilerle alakalı bir  proğram izlemiş..tesadüf olmadığı için, gelen akıma teslim olup, onu, yorumda zorlamadan- aktığı gibi, içe gelen ilk hisle değerlendirmek gerekiyormuş..zorlayınca –zorla anlam yükleyince keyifsiz oluyormuş çünkü ve akışa ters olduğu içinde anlam düşüyormuş sanki..

proğramda; Türk Tarihçisi,fıtrat, kan-genetik -ırk ın artık aynı anlamda değerlendirilmesi gerektiğini söylemiş ve çocuk bunu tastiklemiş ve kendiside şunları eklemek istemiş kendi farkındalığında tefekkür edebilmek için..kan-ırk-DNA-genetik-esma terkibi-fıtrat=habli metin dna zinciri-kader……..

Yeni Zamanın meşrebinde artık ilim çok entelektüel ve sanatsal açılımlarla hızla açılıp saçılıyormuş ve çocuk gülmüşJçünkü zaman, O’nun neşesinden seyrediyormuş…
çocuk, Zaman için bir anlam eklemek istemiş buraya..her şeyi olumsuza yorarmış çocuk ve Zaman, ona çok kızarmış..mesele eşek meselesi imiş hani..eşek için öyle ağır ithamlarla dolu -önyargılı:) olmayabilirde, olabilirde söylemler varmış ..çocuk, bu cefakar-en ağır yüklere dayanıklı,hizmetçi ruhlu,sahibine sadık-dost yaratılmış varlığa(bu güzel yorumlar Zaman dan mış tabii) olumlu bir mana daha katmak istemiş…eşek, yolda, upuzun deve kervanlarına tek başına önderlik eden, gerçek bir vefakar dost ve yol –iz sürücüsüymüş aynı zamanda(bilerek çocuğun yorumuna açık bırakılmış  bu mana…)bilmiyorum bu anlam yeter mi?:)


Zaman:öyle tefekkür etmenizi istiyorum ,öyle düşünmenizi istiyorum ki cinleri bile şaşırtın!..sorun!..her şeye inanmayın,sorgulayın!..her şeyi okuyun, her şeyi!..her şeyi inceleyin!.. en karşıt fikirleri bile bilin!…korkmayın, iman öyle hemen gitmez!..öyle hemen kaybedilecek iman zaten iman değildir!..karşınızdaki kim olursa olsun, onun ilmi ile alakalı  çok azda olsa malumatınız olsun..bana bile inanmayın!..acaba doğrumu söylüyor diye araştırın ve okuyun!…


çocuk, burada düşünmüş.. Sahabelerde, Hz. Peygamber e sık sık sorarlarmış:”Ya Rasulallah, bunları Sen mi söylüyorsun yoksa  Rabbin mi?

Hz Peygamber de Onlara” Rabbim yada Ben” dediğinde; Onlar da,aynı eminlikle tastikliyorlarmış.. usul bu ..körü körüne teslimiyet yok demek ki islamiyette..neye teslim olduğunu bilmen lazım demek?el cevab:”Hak kın iradesine Hak kını vermek” değil mi?

Hz. Peygamber Eminmiş.. Muhammedül Emin..müşriklerin ve o civardaki herkesin Tek Emin bulduğu ve emanetlerini teslim ettiği Tek Merci imiş..çocuk bunu tefekkür etmek istemiş..ve O, emanetleri haram olan şehirden çıkarken Ehl-i Hz.Ali ye teslim etmiş..O’nu yatağında yatırmış mesela..çocuk, Evvel Zamanın, “aynı yatakta uyumak “deyimini sık sık kullandığı cümleleri  düşünmüş ve geçenlerde ki bir hayali hatırlamış..içinde hiçbir şey olamayan O Hırka ve Tacın içi ışıklı-aydınlıkmış bu defa ve Haybabam dan gelen manalar gönlüne yansımış..görmediği ama varlığını görmeden bildiği Zaman ve Haybabamın, Zamana su damlası gibi benzeyen Ayn’a sı ymış Onlar..gelen anlam şu imiş:”Onların ikisi aynı-Birler-hiç farkları yok..”çocuk en azından ikiyi birlediği için çok mutlu olmuş..Onları ayıran kendini ayırırmış çünkü..

Zaman:her şeyi 6 cihetten düşünmeniz lazım..alttan-üstten-sağdan-soldan-önden-arkadan..düşünmekten korkmayın…dinden çıkarız diye korkmayın..günaha girmekten korkmayın..bilememekten-öğrenememekten-cahil kalmaktan korkun..o hatada ısrar edip,o günahtan tevbe etmeyip orada kalmaktan korkun demiş..benzeterek öğrenmekten=teşbih-ayırarak öğrenmekten =tenzih,hristiyana-yahudiye benzeriz diye sakın korkmayın…teslis ederek tefekkürden de korkmayın..tasavvufta da üçleyerek öğrenme  de vardır..Hz. Peygamberin bir şeyi üç kere tekrarı mesela..ve pek çok halde..siz, Allah ı bilip öğrenmek için çalışmalısınız..Allah, kendisine gelene yardım eder..hatalarını settar eder örter..eğer Allah bizim günahlarımızı setredip örtmeseydi hangimiz diğerinin yüzüne bakabilirdik ki..hangimizde o yüz olurdu..

 ve çocuk iç ve dışı da düşünmüş ..çünkü ,çocuğa göre 8 rakamı tamlıkmış..dönüşüm ve Rahmaniyet..Kuşatan-İnsan-ı Kamil demekmiş çocuk için..anasır-ı erbabanın 4 ünün izdüşümüyle-ezvacıyla birlik-tevhidmiş 8(koruyan çadır yada-iki alyans gibi)..çocuk, Fıtır-Yaratılış-Varoluş-Yüzük Bayramını hayal etmiş ve gülümsemiş:)Ayak Bağım…çoook teşekkür ederim demiş..çooook teşekkür ederim..

insanlar, bugün hep efsane-sır peşinde imişler ya hani..çocuk da çok severmiş öyle hikayeleri....zaten hayalperest…kolay bir şey, onun için..Kutsal Tabut-Ahit Sandığı efsanesini düşünmüş çocuk ..(Ahit i; Ashab-ı Yeminle beraber düşünmüş çocuk..Biat ehli gibi..Hz Peygamberin, çok fazla iman etmişi varmış ama biat ehli hayli azmış mesela..ve O, bu alemden göç edince, Hz Ebu Bekir e hiç itirazsız biat edenler de gene Onlarmış..hiç bir halifenin kanını dökmeyenler ve böyle olaylara karışmayanlarda Onlarmış-söz dinleyenler..fakat, Hz Peygamberi gören ve sohbetine katılan herkes sahabe olduğundan, biat etmeyenler için  ve halifelerin şehit edilmesine sebep olanlar hakkında bile konuşmak yasakmış..Hz Ali bunu yasaklamış..en büyük zulme uğrayan kendisi olduğu halde O konuşmamış.. edeben hiçbir biat ehlide mecbur kalmadıkça konuşmamış değil mi?neden? çünkü onlar Muhammedül Emin e inanmışlar ve O’nun Cemalini görmüşler..işte böyle ince işler..bizi aşar.. bizde konuşmayız demek ki..ama aklımızdan geçenleri yazarak geçebiliriz..)


o tabutun içindeki emanetleri..arayıp arayıp bulamadıkları altın tabutu, çocuk, kendince-kendinde bulmuş…tabut insanın kendisi imiş..  altın olduğu için Hakikat-i Muhammmediye ermiş İnsan-ı Kamil miş o aslında..içindeki emanetler; kutsal metinler=genetiği-kaderi-ona sırlanmış esmalar imiş..kutsal kase saf bilinç-ayn’a- gönülmüş çocuk için..kutsal asa şaşmayan doğru yol..tıp sembolüne bakmak lazım..bir asaya sarılmış iki yılan var..iki yılan beynin iki lobu da(kişideki diğer esmalar-aklın tezahürleri-sağ ve sol yollar,iki deniz,soyut ve somut düşünceler..)
Jkendisini şaşmayan doğru yola-Ana Esma ya(Sırat-i Müstakim-Muhammedi Yol) teslim olup kalbin beynine(gönle )içindeki zehri-sahteyi- zannı ,hak ile değiştiriyorlarmış, panzehir eden kaseye akıtıyorlarmış.(Hz Musa  nın asasına teslim olan yılanlar gibi değil mi?…)çünkü akla akılla veda edilen kutsal alan, ayırdığın müddetçe ateş-zanlarında yanarsın misali..Aşk; zehri şeker ediyormuş..çünkü sadece nedensiz ve karşılıksız sevebilirsek her kusuru ve her kötüyü güzel ve anlamlı(olumsuzu olumluya dönüştürebiliriz) bulabiliriz..kendinde, tüm malzeme olduğu için; kişi, aslında sadece kendi kitabını okuyabiliyormuş..”kendi yemeğini, kendi önünden yediği gibi”...ama önce bu kitabı okutacak ehline düşmek lazımmış ve emanet olan esma bileşimini, O Aşçıya teslim etmek gerekiyormuş..o malzemeden ne yemek çıkacak ancak Ustası bilebilirmiş çünkü, gibi…


mesela çocuk için Davut yıldızı, insanın kollarını bacaklarını açmış hali imiş..camilerin içindeki,kubbelerden salınan kandil çemberlerinin ana teması da bu yıldızmış..ve çocuk için bu sembol; tevhid yıldızı imiş ve Bismillahirrahmanirrahim- La ilahe illallah  Muhammeden Resulallah demek miş..kimse başka bir mana için çocuğu ikna edemezmiş şu halinde…ve kolye olarak  senelerdir çekinmeden bu sembolü takabiliyormuş..anlamını içine sindirdiği için..ilim müminin yitik malıymış ya hani, nerede bulursan alacakmışsın..

ve haç-istavroz insanın kollarını açmış- kıyam hali ve anasırı erba- rüzgar gülüymüş çocuğun zannında..4 unsur..bildiğimiz şey..ne bu ?gavur icadı diye korkmayız nasılsa..gavur icadı falan değilmiş yani..gavur da Allah ın kuluymuş..madem efsanelerden bilime geçiyoruz..mantıklı hayallerde kurmak lazım değil mi?
mesela hiçbir ateist=Tanrı tanımaz, çocuğu, Tanrı ya inanmadığına inandıramazmış..çünkü yaratılmış bir kulun, bunu akledebilmesine bile imkan yok muş ki..o yüzden çocuk, onlar bilmeseler de ,her şeye bir isim vereni adsız bırakıp, henüz adını koyamadıkları sadece, Tek =Tanrı olan Allahın birliğine inandıklarını bilirmiş ..ve iman edermiş..başkası değil çocuğun imanı aslolanmış çünkü..

Kişi bilemiyorsa “ama” ise ne olur?..hiç bir şey olmaz tabii..Hz. Şuayp Peygamber “ama” imiş mesela  oysa,gönlü görüyormuş..bugün ilim bize gözlerimiz ile görmediğimizi söylüyor biliyorsunuz..beynin arka karanlık noktasında görüntüyü ters algılayıp gördük sanıyormuşuz, öyle diyorlar..demek ki her görülen, gerçek değil mi yani?her gören de, ne gördüğünü, farklı mı algılıyor peki?gördüklerimiz aynı olsa da, her birimizin anladığı farklı değil mi?kişi bilmediğinden mesul değilmiş ki..bilenler mesulmüş..bilmek kolay değil ki..korkunç kibir yapıyormuş..en çok bilen şeytan bile, bilmediğinden değil,kibrinden-ben biliyorum dediği için- şeytan adını almış zaten değil mi?..bilmeyen, mütevazi insan ve bilmediğini mütevazilikle kabul eden daha makbulmüş  Allah için..çünkü Allahın bilinmeyi istemesi:” ben, istediğime bildireceğim cümlesini de barındırıyormuş değil mi?ben, gizli bir hazine idim ,bilinmek istedim ve insanı yarattım sözüne atıf varmış burada..bilinmek istemesi kendisine dost –refik-aramasındanmış..ortak istemesinden değilmiş ki..ve bu gizli hazineyi insana sırlamış..işte o gizli hazine Hakikat-i Muhammediymiş..6 cihetten bunu tefekkür edebilmek nasıl bir şey çocuk bilemezmiş ama önemli olan niyet edip adım atmakmış..belki bulan olur..ölmeden bulunamayacağını da eklemek istemiş çocuk:)bu ölüm öyle bildiğimiz ölümlerden değilmiş.. eski düşüncelerin-zanların-yanarak ölmesiymiş;çünkü ,eski düşüncelerden, eski adetlerden kurtulmak kişide çok yıpratıcı oluyormuş. Ölüp, yeni fikirlerle dirilmekmiş ve yeni imanla iman tazelemekmiş..taaakii yeni başka  farkındalıklara kadar(müminin bir günü bir güne eş olmazmış ya hani) ..sonra, eskiye tevbe edip,yeniden iman tazeleniyormuş..tefekkürde  daha da derinleşmek isteniyormuş..kıyamet koparken bile fidan dikmek gibi..yeni meyveler(=bizden sonrakiler en güzel miras yeni fikirler bırakabilmek değil de nedir?)anlamlar  için daima yeni farkındalıklar ekmek lazım değil mi?

çocuk ilk derin farkındalığına  erdiği geceyi hatırlamış şimdi..gece yarısı ağlayarak kalkmış ve ilk kez öğrendiği yeni bir niyetle, yeni namazını kılmış..hem kılmış, hem utanarak-korku ile, utançla iman etmiş yeni farkındalığına..çünkü buna koşulsuz iman etse de ilk kez anladığı bu niyet çok ağırmış..hiç uyumamış korkusundan..sanmış ki dinden çıktı-ne iman kaldı ne haya…sabah ilk işi büyük bir korku ve utançla evvel zamanı aramak olmuş..çok korkuyormuş azarlanacak ve hakarete uğrayacak diye..çocuk yeni niyetiyle kıldığı yeni namazını anlatmış..zaman  keyifli ,şen bir kahkaha ile gülmüş:”tebrik ederim evladım,mübarek olsun  demiş…

 

hakiki rehberler, hiçbir zaman, şunu yap -bunu yapma demezler ..çünkü karşılarında mükellefiyet sahibi-hür Müslümanlar varmış..ve Allah ın hükümlerinden haberdar olana emredemezlermiş..tıpkı Hz Peygamber gibi..Rehberler,himayelerindeki yolcularını ,vakti gelince  açılan “şey”den korkup –kendine benlik verip, yoldan kaymasın diye kontrol ederlermiş sanki..akılla yolda gitmek lazımmış..meczubiyet bu yolda makbul değilmiş..meczublar Allahın delisi –Allahın velisi oldukları için onlar hakkında konuşulmazmış ama yolda meczubiyet değil cazibiyet makbulmüş..öyle cazip olmalısın ki ,Allah ın nuru, sizden yansısın misali..Aşkın Tezahürü..nasıl aşık olan kişiler ışıl ışıl gözlere  ve cilde sahip olurlar..tavırları-edaları bile çekicidir.. onlarda mıknatisiyet vardır..böyle, insanı çekerler..onlardan ayrılmak istemezsiniz..işte Allahın emanetlerini keşfetmiş kişide böyle mıknatisiyet sahibidir..Onlar öyle cazibelidir ki ,bilsin bilmesin, herkes Onları ister-sever…aynı Hz. Muhammed i, müşrikler dahil ,zamanının da ki tüm kişilerin sevip-sayıp güvenmeleri gibi..maddesi olmayanın manası da olmazmış zaten..


iman etmek bizim elimizde değilmiş mesela..bize Allahın bir lütfu imiş..biz iman sahibiyiz diye böbürlenmek de boşmuş.. çünkü Allah dilerse, bir anda bizden bu imanı alır, en ateistin-imansızın  üzerine giydirirmiş de, o ,başımıza kutup olabilirmiş..o yüzden ,gerçek bir mirasyedi millet olarak bizim ,Allahın bu lütfuna her an şükür etmemiz lazımmış vesselam…..

 

 
 
Nur Cihan
02.09.2009
nuralem7@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com