Hem Akşam’da hem de Cumhuriyet’te yazan Prof. Ahmet İnam ile aramızdaki eyimeyilleşmeyi (e-mail’den mülhem ve iyimserlik çağrıştıran bu kelimeyi ben uydurdum) sizlerle paylaşmak isterim. Kendisi psikiyatri kongrelerinin de müdavimidir ve muhabbetimiz vardır.
***
Sayın Hocam,
Akşam’daki adresiniz asılsız çıktı, tekrar yolluyorum.
—– Original Message —–
From: M. Kerem DOKSAT
To: ahmet.inam@aksam.com.tr
Sent: Sunday, December 14, 2008 2:57 PM
Subject: Rica
Sevgili Ahmet İnam Hocam,
Bugünkü yazınızda gene aynı şeyi görünce dayanamayıp sormaya karar verdim:
Felsefeci ne demek?
Kelimeyi aldığımız Batı lisanlarında ve harsında felsefeyle iştigal edene filozof denir.
Felsefeci kelimesini İngilizce veya Fransızca’ya nasıl tercüme ederdiniz?
Cevabınızı tecessüsle bekliyorum.
Saygılarımla
Mehmet Kerem Doksat
***
Sevgili Hocam,
Sesinizi yeniden duymak ne güzel. İlginize teşekkür ederim.
Batı dillerinde böyle bir ayrım nedense pek yerleşmemiş. Belki şöyle bir öneride bulunulabilir: Philosopher, (as a sage! comme un sage!), philosophe, bizde filozoftur, yaratıcı insandır, felsefe yapabilir, dar profesyonel kalıpları aşmıştır. Felsefeci bir profesyoneldir.
Elbette bu ayırıma itiraz edebilirsiniz, Batı’da karşılığı olmayan, bir ayırımdır. Yine de biz felsefecilere memurluğumuzu, hâddimizi bilmeyi hatırlatır. Batı dillerinde Eski Yunanca üzerinden gelen “ist”,”iste” ekini ekleyerek, Batılılar’a belki pek de anlamlı gelmeyecek Philosophist ya da Fransızca’da Philosophiste sözcüğünü uydurabilirsiniz. Mesleğiyle ilgili bir işini doğru dürüst yapan birine “ci” son ekiyle seslenmek hiç de küçültücü olmasa gerek!
Bâkî Muhabbetle,
Ahmet İnam
***
Aziz Hocam,
Bu güzel cevaba müteşekkirim.
Gene de, hikmeti seven ve tefekkür eden herkes kendi çapında filozof değil midir?
Tarihe mâl olunca büyüğü olursun, unutulunca küçüğü.
Kavram Batı’nın, onu dünyada sâdece bizde olan bir şekilde rütbelendirmek ne derecede doğru olur diye kaygılanıyorum.
Heidegger de, Gabriel Marcel de, Hegel de, Marx da, Ahmet İnam da, hikmeti arayan herkes de “feylesof” olmalı, olabilmeli…
Yoksa “filozofide yeterlilik sınavı” gibi, eşyânın tabiatına aykırı bir şey ortaya çıkardı!
İhvanla…
Sizinle bir gün şöyke rû be rû muhabbet etmeyi pek arzu ediyorum.
Mehmet Kerem Doksat
***
Tahmin edileceği gibi, Sayın Ahmet İnam bu mesaja bir cevap vermedi, çünkü yeni bir suâlim yoktu.
Ahmet İnam Hoca “Batı dillerinde böyle bir ayrım nedense pek yerleşmemiş” diyor. Nedeni aslında gâyet sarih bence: Hikmeti sevmek herkesin hakkıdır ve hikmet sevgisiyle tefekkür ve tefelsüf eden herkes de filozoftur.
Ahmet İnam Hoca “elbette bu ayırıma itiraz edebilirsiniz, Batı’da karşılığı olmayan, bir ayırımdır” diyor. Evet, aynen öyle! Esas kavram (felsefe), Batı’nın. Kılı kırk yaran Batı böyle yeni bir kavrama (felsefeci) lüzum görmemiş ama biz görmüşüz.
Peki, hangi motivasyonla yapmışız?
Bu da Ahmet İnam Hoca’nın şu satırında hazince ortaya çıkıyor: “Yine de biz felsefecilere memurluğumuzu, hâddimizi bilmeyi hatırlatır”. Yâni motivasyon değil, demotivasyon mevzûubahis!
“Batılılar’a belki pek de anlamlı gelmeyecek Philosophist ya da Fransızca’da Philosophiste sözcüğünü(!) uydurmayı” da asla düşünmem.
Hocam, kusura bakmayın, “mesleğiyle ilgili bir işini doğru dürüst yapan birine ‘ci’ son ekiyle seslenmek hiç de küçültücü olmasa gerek” ifâdenize iştirak etmiyorum. Bu Batı’nın bize dayattığı ve hissettirdiği aşağılık kompleksinin ta kendisi; yâni söylediğinin tam aksinin sizin gibi mümtaz bir âlimi dahi müteessir ettiğini hüzünle müşahede ediyorum.
Batılı iseniz feylesofsunuz, bizim buralardan iseniz felsefeci. Bunu kabûl edemem, etmememiz gerekir.
Garp, rasyonalitedir; Şark ise mükâşefe.
Ama ikisi de hikmeti sever. Kimsenin yekdiğerine üstünlüğü yok ki, bir taraf “hâddini” bilsin.
Dolayısıyla, şu satırları yazan bendeniz de, okuyan ve düşünen herkes de feylesoftur (filozoftur).
Ahîlik’te “Edep Yâhu” vardır ama buradaki edep her şeye, herkese karşı hâddini bilmektir, hakiki tevâzudur. Bu mefhumun da hiçbir Garp lisanında karşılığı da yoktur.
Batı’nın karşısında mahcubiyet değil meram…