HOMOSEKSÜALİTE, BİSEKSÜALİTE, FREUD, JUNG ve PSİKANALİZ HAKKINDA

Prof.Dr. M.Kerem Doksat
 

Geçenlerde HABERTÜRK’te homoseksüalite, biseksüalite ve bunların “tedavisi” hakkında bir kitap tercümesi neşreden Dr. Mustafa Merter, Freud ve Jung’un homoseksüaliteyi bir hastalık olarak gördüğünü, Amerikan Psikiyatri Birliği ve Dünya Sağlık Teşkilâtı’nın yanıldığını söylemişti. Kanaldakiler de buna pek inanmayıp beni alelacele yayına çağırıp, ehli vukufluk yaptırmışlardı.

Ben de bu zatların “ikisi de biseksüeldir” deyip karşı çıkmıştım. Köşeye sıkışınca da, hastalık kelimesini “rahatsızlık” ile ikame etmişti.

Hulki Cevizoğlu da her şeyi olduğu gibi, bu konuyu da çok iyi bildiği için aklı sıra benimle kafa bulmuştu ertesi günkü yazısında. Ben de cevabını vermiştim.

Homoseksüalite terimini ilk olarak 1869’da Kertbeny Karoli müstear ismiyle yazan K. M. Benkert kullanmıştır: Kadim Yunanca’dan “homos” (aynı) + seks (cinsiyet veya tenasüliyet) kavramlarını birleştirerek…

Konuyu azıcık daha açalım…

***

http://psychology.ucdavis.edu/rainbow/html/facts_mental_health.html mekânından:

Richard von Krafft-Ebing Psychopathia Sexualis isimli eserinde homoseksüaliteden dejeneratif bir hastalık olarak bahsederken, Ellis (1901) bunun doğuştan gelen ve gayriahlâkî bir şey olmadığını, hastalık da olmadığını ve pek çok homoseksüelin topluma büyük katkıları olduğunu söylemekteydi (Robinson 1976).

Sigmund Freud’un insan cinselliğiyle ilgili fikirleri Ellis’inkinden farklıydı. Bütün insanoğullarının fıtraten biseksüel olduklarını, sonradan ebeveynin ve diğerleriyle yaşadıklarının etkisiyle heteroseksüel, homoseksüel veya biseksüel olduklarını düşünüyordu (Freud 1905). En azından, Freud’un fikirleri homoseksüel yönelimi bir patoloji (marazî durum) olarak kabûl etmemek açısından, Ellis’inkilerle uyuşuyordu. Amerika’daki bir anneye 1935’te yazdığı meşhur mektubunda, şunları kaleme almıştı:

“Homoseksüalite kesin olarak bir avantaj değildir; keza utanılacak, suçlanacak, aşağılanacak bir şey de değildir ve bir hastalık olarak tasnif edilemez. Biz bunu cinsel gelişimin belli bir aşamasında takılmasına bağlı cinsel işlev çeşitlemesi (variation) olarak telâkki ediyoruz. Kadîm ve şimdiki zamanların pek çok üst seviyede muteber kişileri homoseksüeldi, aralarında en büyük adamlar da vardı (Plato, Michelangelo, Leonardo da Vinci vs.). Homoseksüaliteyi bir suç olarak karalamak büyük bir haksızlık ve zulümdür.

Eğer oğlunuz mutsuzsa, nörotikse, çatışmalarla parçalanmışsa, sosyal hayatı inhibe olmuşsa, ister homoseksüel olarak kalsın, isterse değişsin, analiz ona âhenk, zihin huzuru, tam fâallik kazandıracaktır…” (yeniden baskısı Jones, 1957, pp. 208–209, American Journal of Psychiatry’den, 1951, 107, 786).

19. asrın ikinci yarısında Freud bir homoseksüeli psikanalize alır; adam Trafoi’de intihar eder!

***

http://www.csulb.edu/~mfiebert/freud.htm mekânından:

Freud, baldızı Minna Bernays ile gizli bir aşk yaşar ve bunu gizliden öğrenen Jung ona çok kızar. Ortak hastaları olan Sabina Spielrein’la Jung’un aşk yaşamasına da Freud çok bozulur!

Jung’un 29 Kasım 1912’deki yazışmaları, Freud’un Jung’a karşı olan homoerotik duygularını fark edip ondan uzaklaşması, onun uzaklaşmasında büyük rol de oynamıştır. Bu dönemdeki bir histerik bayılma yaşantısı da kadim dostu Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Wilhelm Fliess’le olan homoseksüel romansını da yansıtır; onunla da daha önce ilişkisini kesmiştir.

Zâten bu Freud’un huyudur ve hayatı boyunca, aralarında Adler’in de bulunduğu derin ve yakın ilişkiler kurduğu pek çok insanı, sırf kendisinden farklı düşündükleri için defterden silmiştir.

David Lotto, “Freud’s struggle with misogyny: Homosexuality and guilt in the dream of Irma’s injection” (Journal of the American Psychoanalytic Association, 2001, vol. 49, no 4 [296 p.]  [2 p.1/4], pp. 1289–1313) makalesinde bu ilişkiler karmaşasını pek ayrıntılı olarak tartışır.

Freud’un kızı Anna’ya kendi ilkelerine rağmen kendisinin analiz yapması, aralarında kimselerin görmediği ama bütün psikanaliz literatürünün kabûl ettiği üzere, fücur (incest) ilişki yaşanmış olması, bunun köklerinin de bizzat öz annesiyle en azından romans düzeyinde yaşadığı fücur sayılabilir.

Yâni, Dr. Mustafa Merter’in tasavvufla psikiyatriyi harmanlayıp, ikide bir tekke üslûbuyla yazdıkları ve söylediklerine temel olarak takdim ettiği iki büyük psikanalist de esasen biseksüeldirler. Hâttâ Freud’un azıcık da fücuru vardır.

Eh, böyle de yaşanmaz ki! Ne olur?

Freud zaman içerisinde (daha 40’lı yaşlarında) aseksüelleşir,

Jung ise kontratağa geçerek, hızlı bir çapkın olur!

***

Sayın HC ve bana saçma sapan mesajlar yollayanlar, umarım bunları okur ve biraz daha bilimden feyiz alırsınız, almasanız da, bu vesileyle Dr. Mustafa Merter irşat olur da dinî ve sosyetik cenahta bol itibar ve umut bulan ben homoseksüaliteyi   tedavi ediyorum iddialarından vazgeçer, insanların vakit, nakit ve ümitlerini   harcatmaz!

 
 

 

 

İstanbul - 09.12.2008
M. Kerem Doksat
Professor of Psychiatry
Istanbul University
Cerrahpaşa Medical Faculty
Department of Psychiatry
Head of the Mood Disorders Unit 
http://sufizmveinsan.com
doksat@superonline.com