Geçicilik -2
V. Korhan Koral
 

Bagavad Gitta’da, hayatın geçiciliği ve mutlak mutluluğa yani Allah’a ulaşmaya yakin olmak için geçici olana bağlanmanın aşılması gerekliliği şöyle vurgulanır:  “Kendilerini her şeyde, her şeyi de kendilerinde bulanlar, gönüllerinden her türlü bencil isteği atmış olanlar bilgeliğe ermiş olanlardır. Ne acılarla yıkılırlar, ne zevk peşinde koşarlar; onlar hırs, korku ve öfkenin boyunduruğundan kurtulmuş, ruhları dingin, ermiş kişilerdir. Bütün bağlarından kurtulmuşlardır. Ne iyi yazgılarına sevinirler, ne kötü yazgılarına üzülürler. İşte bu gerçek bilgeliktir. Kaplumbağanın kabuğuna çekilmesi gibi, onlar da duyularını dünya zevklerinden çekmiş ve gerçek bir iç görü kazanmışlardır. Bunu bilerek duyularını denetleyen kişi zihnini hep bende yoğunlaştırmış olarak bilgelik içinde yaşar. Kişi bedensel zevkler için yaşarsa onlara doğru çekilmeye başlar. Bu çekilmeden istek doğar, istekten de tutku ve öfke. Oysa duyular dünyasında yaşayıp da nesnelere ne tutkuyla bağlanan ne de onlardan nefretle uzaklaşan kişi, tam bir denge, ruhsal bir erinç içindedir. Kendisini aşıp bu bütünleşmeyi sağlayamayan bir zihin, Tek olanda odaklaşamaz. O zaman da ne erinç bulabilir ne de sevinç. Zihnini duyuların egemenliğine terk eden kişi, fırtınaya tutulmuş bir gemi gibi oradan oraya savrulur durur. Nasıl bütün sular denize akar ama deniz hiç taşmazsa, ruhu durulmuş kişi de istek duyar ama bu isteklerden etkilenmez. Oysa tutkulu kişiler için bu böyle değildir. İşte insandaki Sonsuz budur. Bu noktaya ölüm anında bile ulaşılabilir ve ölümden ölümsüzlüğe geçilir. Hiçbir şeye bağlanmadan zihinsel güçlerini tam bir denge içinde tutmayı başaran insan, Doğru Eylem yolunda yürüyen kutlu bir kişidir. Tüm eylemlerini yalnızca Yüce Olana ada ve zihnini içindeki Sonsuzda odaklaştır. Kendin için bir şey beklemeden, ruhsal bir erinç ile yap savaşını. Bu tanrısal yasalarla uyum içinde, inançlı bir biçimde ve yakınmadan yaşayan kimse, eylem yasasının etkisinden kurtulmuş olur. Yakınıp eleştirerek bu yasaları değiştirmeye çalışanlar, büyük bir yanılgı içindedir. Onların çektikleri acının nedeni, kendilerinden başkası değildir. İstek insanın duyularında, zihninde ve aklında yaşar. Bunlar aracılığıyla ruhu körleştirir ve bilgeliğe engel olur. Onun için duyularını dizginle ve bilgeliği yok eden günahkar isteği öldür. Yaptığın, yediğin, verdiğin her şeyi bana armağan et. Acıyı bile benim için çek. Şu ölümlü ve geçici dünyada tüm sevgini bana ver Arjuna. Benliğini benimle doldur. Sev beni, tap bana, benim için çalış. Yüreğinde beni ararsan sonunda benimle birleşirsin. Brahman ile birleşince sevinci ve acıyı aşan ruhu dinginleşir. Artık onun için tüm varlıklar birdir ve bana gönülden bağlıdır. Sevgi yoluyla beni gerçekten tanır. Beni gerçekten tanıyınca da  benim varlığıma katılmış olur. Yaptığı her şeyi benim için yapar ve ölümsüzlüğe ulaşır. Yaptığın her şeyi bana ada, tek koruyucun olarak beni gör. Bana sığın, her zaman beni düşün. Beni aklından hiç çıkarmazsan tüm güçlükleri yenmeni sağlarım. Ama yalnız kendini düşünür ve dinlemezsen sana hiç kimsenin yardımı olamaz. Benden başka hiçbir şeyden destek ve koruma bekleme. Seni geçmiş günahlarından arındıracağım, üzülme.”

Bir kutsi hadiste, “Ey ademoğlu, seni kendim için yarattım. Eşyayı da senin için yarattım. O halde kendim için yarattığımı, senin için yarattığımın ayarına düşürme.” denilerek, insanın Allah’a ait tüm isim ve sıfatları varlığında bulabilmesi açısından, Allah’ın kısım sıfatlarının yansıdığı alemlerdeki her bir unsurdan daha yüce olduğu, dolayısıyla alemlerin de bir nevi insanın varlığının ayrıntıları olduğu yani insanın hakikatiyle özdeş olan  hakikatin zuhur mertebeleri olduğu, ancak yine insanın, bu muazzam ruhunun hakikatini, alemlerdeki unsurlara erişme çabasıyla heba ederek kendi beşeri varlığının perdeleriyle örttüğü vurgulanır. Öyleyse insana düşen, alemlerin geçici unsurları peşinde koşarak kendini heba etmesi değil, değişmez öze elden geldiğince yakine ermek olmalıdır.

Geçicilikle ilgili olarak Taoizm’den bazı pasajları şu şekilde verebiliriz: “Büyük bir rüzgar en fazla sabaha kadar eser/ Sağanak da bütün gün sürmez/ Gökyüzü ve yeryüzü bile sonluysa/ Vay kısa ömürlü insanoğlunun haline.” “Her an kırılgan ve geçicidir/ Geçen an,/ Güzel olsa da saklanamaz/ İçinde bulunduğun an,/ Hoş olsa da öyle kalamaz/ Gerçek an,/ Ümit dolu olsa da yakalanamaz/ Zihin, nehri belli bir yerde sabitleştiremez/ Geçmişin anılarına kapılıp/ Gelecek hayallerle meşgul olduğundan/ Şu anın apaçık gerçekliğini görmezlikten gelir/ Zihni çözülmemiş olan derhal ayaklarında Tao’yu/ Elinde duruluğu keşfeder”

Mevlana ise bu konuda şunları söyler: “Ey yüz güzelliği ile övünen kişi! Bilmiş ol ki, görülen maddi şekil, güzellik yok olur gider. Fakat mana alemi, ölümsüzdür. Testiye bakma, içindeki suya bak.” “Bu dünyada bütün çiçekler soluyor. Bütün kuşların ötüşleri devamsızdır. Ben ebedi sürecek yazları düşünüyorum.” Halil Cibran da geçiciliğin farkına varan bir bilinç için, “Sabun köpüğü birden patladı” tabirini kullanır.

Kur’an’da,  “Her nefs ölümü tadacaktır. Ve bu dünya hayatı ise ancak aldatıcı şeylerdir.”, (3/185)  “Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir…. Halâ akletmeyecek misiniz?” (6/32)  denerek geçiciliğe atıfta bulunulur. Ve geçici dünya hayatından çok, bu hayatın özündeki değişimin daha az olduğu temel tabakalara yönelenler, “Dünya hayatını vererek, ahireti satın alanlar..” (4/74) olarak tanımlanır.

Geçicilikle ilgili diğer bazı ayetler şunlardır: “Mal ve evladın fayda sağlamayacağı o günde..” (26/ 88), “Onlar ki, dünya hayatını ahiret hayatına tercih ederler.” (14/3), “Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir, iman eder ve sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. O, sizden mallarınızın (tamamını) istemez!..” (47/36), “Yeryüzünde bulunan her şeyi ona mahsus bir ziynet olarak kıldık ki, kimin daha güzel amellerde bulunacağını ortaya koyalım .” (18/7), “Onlardan bir kısmına, kendilerini fitneye düşürmek için verdiğimiz dünya nimetlerine göz koyma!..” (20/131), “Onlar ki, boş ve yararsız şeyden yüz çevirirler.” (23/3), “Dünya hayatının mallarından ve güzelliklerinden hiç bir şey Allah indinde hayırlı ve kalıcı olanlar gibi değildir. Hâlâ akletmeyecek misiniz?..” (28/60), “Şu dünya yaşamı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret ise, gerçek hayatın ta kendisidir..” (29/64),  “Ne varsa hepsi fânidir.” (55/26), “Ve sadece, Zül celâl vel ikram (Mutlak hüküm ve ikram sahibi) olan Rabbi’nin vechi Bâkî ‘ dir.” (55/27)  

 

 
 
V. Korhan Koral
Samsun - 01.04.2009
http://www.korhankoral.com
korhan@korhankoral.com

korhankoral@gmail.com

http://sufizmveinsan.com