Günümüzde dini konularda yazılı ve görsel basında
sayısız tartışma yapılmaktadır. Yazık ki bu tartışmalar
, gerçeği açığa çıkarmaktan uzak , kısır bir döngüyle
başladığı noktaya dönmektedir. Elbette tartışmalardan
hiç akla gelmemiş yepyeni bir fikir çıkmasını
beklemiyoruz. Ancak insanların bakış açılarını
genişletecek, idraklerini arttıracak bir değişime vesile
olmaları ,bu kısır döngüden kurtulmak için önemli bir
hedeftir. Geniş bir bakış açısının oluşmasında belki de
ilk adım, insanların özellikle de genç neslin dinden ne
anladığının tespit edilip, atalardan gelen ve din adı
altında peşinen kabullenilmiş şartlanmalardan, değer
yargılarından arınmanın yolunu göstermektir. Şekilden
ibaret, kuru, tat vermeyen din anlayışını ve insanları
cehenneme atmak için fırsat kollayan bir tanrı
inancından temizlemek, pek çok kişinin uyanması için
vesile olacaktır.
Din adı altında sunulan şahsî fikirler, yorumlar, dinin
önüne öyle geçmiş ki; doğal olarak günümüz insanı dini,
ya tarihî yada her şeyden el etek çektiren, yaşamın
bütün alanlarında sınırlayan tabiri yerindeyse
acizleştiren, pısırıklaştıran bir kurum olarak
görüyor. Dinin zahiri ve batını bir bütündür. Dinin ne
zahiri yönünü yani ibadetleri, uyulması istenen
kuralları, ne de bu zahir yönünden yola çıkarak
ulaşılabilecek olan batini yönünü birbirinden
ayıramayız. Zahirî yönü batına işaret eder. İşaret
edilen manayı kavramak için,işaret eden parmağa
takılmamak gerekir. Öyleyse ne insanların atalarından
gelen bilgileri içeren şahsi yorumlara dayalı olan,ne de
zahiri yada Batıni yönü ihmal edilen tek kanatlı kuş
gibi, insanı hedefine ulaştırmayan din anlayışını
değiştirmek her bireyin görevi olmalıdır. Kişinin
öncelikle kendinden başlayacağı bu görevi ,diyanete yada
din adamlarının sorumluluğu görmek, insanın kendini
kandırmasından ibarettir. Birey,kendi programına göre bu
değişimi kabul eder ya da etmez. Ancak hakikati kabul
ettirmek değil,ortaya çıkarmaktır görevimiz.
Genç neslin bir kısmı, budizm ve hindu dini denilen,
"İslamiyet’in cenin hali “diye nitelendirilen, kişinin
kendi özüne olan yolculuğunun ilk safhasını öğreten bir
sisteme yönelmiş durumda. Geçmişte Resul ve Nebi’ler,
insanların tekamülüne göre TEK bir şeyi o zamanki
insanlara, onların anlayacağı bir şekilde anlattılar.
Budizm’in kurucusu Budha kesin olmamakla birlikte,
Sanskrit’çe ilhamları kendi devrindekilere anlatmış.
Günümüz insanına çeşitli riyazatlar sonucunda ortaya
çıkan ateşte yürümek gibi bedeni ve beyni kullanarak
olağanüstü işler yapmak oldukça dikkat çekici
gelmektedir. Neticede dışarıda harikulade görülen bu
sistem ruh bedene bir şey kazandıramıyor.
En üst seviyeden sistem
ve düzenin anlayışının
ise, Efendimizin öğretisi olan sistem ve düzen olduğunu
fark etsek, tercihimiz ne olurdu acaba?
Din Allah’ın sistem
ve düzeninin adıdır ve bu sistemin ikincisi
yoktur. TEKtir.
Dinin zahirini ve batınını birbirinden ayıramadığımız
gibi, hayatımızı da dinin içinde yada dışında tutamayız.
Bilinçli yada bilinçsiz bu sistemin içinde yaşıyoruz .
İnsan için en önemli aşamalardan biri söz konusu..
sistemi idrak etmek ve
kabullenmek. Bu noktada ne kadar başarılı
olunursa, dünya hayatı o kadar cennete dönüşür. Aksi
takdirde kişi cehenneminden kurtulmak için çırpınır
durur. Ne mutsuzluğu ne de arayışı biter.
Düzenleyen
Gönül Doğan |