Her
şeyin birbiriyle etkileşimi, şeyin başka bir şeyden
kopuk ve ayrı olarak varlık sahasında olmadığını
gösterir. Bu aynı zamanda, farklı bir yaklaşımla,
algıladığımız boyutta birbirinden ayrı olarak var olan
tüm şeylerin, en derin katmanlarında işleyen birliğini,
bir deyişle özlerindeki boyutsal ortak tabanı da
gösterebilir. Bu birlik, varlıkları özsel boyut
itibariyle algılama kapasitemiz olmadığından, bizim
gözümüze göre, yokluk ya da hiçlik olarak
tanımlanabilecek salt gerçeğin ipuçlarını verir.
İdrakimizin, gerçek bütünsel ve tekil varlığı yokluk
olarak görmesi, bu Tümel Tekillik yerine sürekli
değişen varlıklar algılaması, ikilik alemiyle yani
birçok parçadan oluşan varlıkların ve oluşların hüküm
sürdüğü bu algıladığımız alemle sınırlı olmasından
kaynaklanır. Bu yetersizlik, Tao te ching’de, “Yüce
bütünlük boş gibi görünür” denerek belirtilir.
Özdeki hiçlik de, “Varolanda, varolmayanın kullandığı
imkânlar vardır.” sözüyle vurgulanır. Burada
varolmayan tabiriyle, bizim gözümüzle ya da
bilincimizle algılanamayan Mutlak varlıktan bahsedilir.
Zira mutlak anlamda varolmayan bir şeyin elbette
kullanacağı imkânlardan da söz edilemez, çünkü zaten
yoktur. Buradaki varolmayan, izafi yokluğu, yani
bize göre olan bir yokluğu, ancak bu yokluğun, varolan
her şeyde kullandığı imkânlar olduğuna göre, aslında
Mutlak varlık olduğunu ortaya koyar. Kur’an’da da
örneğin “Ve
lâ ted'u meallâhi ilâhen âhar, lâ ilâhe illâ Hu,
küllü şey’in hâlikün illâ vechehû, lehül hükmü ve
ileyhi turceûn.” (28/88) “Allah’ın yanı sıra
başka bir tanrı edinme. O’ndan başka tanrı yoktur. O'nun
vechi haricinde her şey yok olucudur. Hüküm O'nundur ve
siz ancak O'na döndürüleceksiniz”
ayetiyle, Allah’ın O, Hu yada Hiçlik
makamına dikkat çekilir.
Hu
kelimesi, Arapça O demektir ve Sufi yoruma göre
Allah’ın Hiçlik makamına işaret eder. Çünkü bu makamda
ona isim biçebilecek başka herhangi bir bilinç
olamayacağından, O isimsizdir ve ancak “O” denerek tabir
edilebilir. Fakat bu, bize göre olan yani izafi bir
hiçlik olduğundan, aslında sadece gerçek olan Mutlak
Varlık O’dur; yok ya da hiç olan ise, gerçekte bizizdir.
Büyük mutasavvıf Mevlana(3) da, varlıkların
birbiriyle etkileşimi sonucu oluşan değişim ve değişimin
özündeki yokluk konusunda şunları söyler: “Buğdayı
toprağın altına atarlar ama, o topraktan başaklar
devşirirler. Sonra o buğdayı değirmende öğütürler de
değeri artar. Cana can katan ekmek olur. Ekmek haline
gelen o buğdayı, daha sonra, ağızda dişler arasında
çiğnerler, ezerler. O zaman da bir akıllıya akıl olur;
kişinin anlayışı olur, canı olur. Daha sonra da o can,
aşkta yok olup gidince, buğdayın başına gelenler,
ekincileri şaşırtır.”
Upanişadlar(4)da geçen bir anlatımda da, bir
Hindu Rişisi(4), Evrensel Öz’ü öğrencisine şu
etkili örneklerle anlatır: (Çandogya Upanisad)
- Hiçbir şey yok ki O özden gelmemiş olsun.
Her şeyin içinde bu öz varlıktan vardır, o gerçektir. O,
her şeyin özüdür. Sen de O’sun Svetekatu. Atman(4)
bir ağaç dalını bırakacak olursa o dal ölür, tüm
ağacı bırakırsa tüm ağaç ölür. Atman bedeni
terkettiğinde beden ölür, ama o öz Atman ölmez. - Ne
olur bana biraz daha bu öz varlığı anlatır mısınız? -
Anlatacağım. Bana bir Hint inciri getir. - İşte burada
efendim. - Onu yar. - Yardım efendim. - Ne görüyorsun? -
Küçücük çekirdekleri var içinde. - Yar o çekirdeklerden
birini. - Yardım efendim. - Şimdi ne görüyorsun? - İçi
boş efendim. - İşte o çekirdeğin içindeki senin
göremediğin özden koskoca Hint inciri ağacı oluşuyor.
Bana inan oğlum, işte o incir çekirdeğindeki boşluk o öz
ile doludur. Her şey varoluşunu o öze borçludur. İşte
gerçek budur. İşte o öz varlıktır. Sen de O’sun. - Bana
lütfen Atman 'dan biraz daha söz eder misiniz? - Peki..
Bu tuzu suya dök ve yarın bana getir./ Öğrenci denileni
yaptı. - Tuz nerede? diye sordu Rişi. - Göremiyorum. -
İç bakalım nasıl tadı? - Tuzlu. - Peki şuradan ya da
buradan içersen? - Yine tuzlu. Her yanı tuzlu./ Rişi
dedi ki: - Tuzu görmesek de tuz her yerdedir. Aynı
şekilde Atman da her yerdedir. Onu görmesek bile o, her
şeyin içindedir. Her şey varoluşunu o öze borçludur.
İşte gerçek budur. İşte o öz varlıktır. Sen de O’sun.
|