Kutlu
Doğum Haftası (Mevlit Kandili) münasebetiyle
Elazığ’da “Çağımızda Aile ve Gençliğin
Problemleri” konulu konferans veren Prof.
Dr. Mustafa Erdem ve İl Müftüsü Ömer Kocaoğul
beyin de bulunduğu bir ortamda verimli din
adamı konusu konuşulurken, gençlerin üzerine
düşen vazifelere zamanında alıştırılması
üzerinde duruldu. Bu gerçekten pratik dini
vazifeleri yapabilmek açısından önemlidir. Çünkü
teorik ile pratik çok farklıdır. Öğrencilik
zamanında yapılmayan pratik vazifelerin, bir
kimlik kazandıktan sonra yapılabilmesi oldukça
güç olmaktadır.
Daha
sonra ziyaret ettiğim rütbeli bir askerimiz ile,
asker kimliği ve eğitim konusunda
sohbetleştik. Burada asker ve sivil kimliği ve
verimli iletişimin birçok meseleyi güzel bir
şekilde halledebileceği üzerinde durduk.
Birbirini yeterince tanımayan kesimler,
önyargıyla güzelliklerin yaşanmasına mani
olmaktadırlar.
Oradan
ayrıldıktan sonra Cuma namazı için bir camimizi
ziyaret ettik. Cami çıkışı cemaat ile hasbıhal
ettim. Doğu Anadolu Sempozyumu ile ilgili,
yerinde bazı tespitlerde bulunmak için,
köylülerimizin ne yaptıklarını ve daha neler
yapılabileceğini sordum. O yöredeki en ciddi
eksikliğin süt ve süt ürünleri ile ilgili
koordinasyon eksikliği olduğunu söylediler.
Her ailenin ürettiği süt veya peynir için
müstakil olarak şehre gidip, birkaç kişinin
elinde şekillenen peynir piyasasına mahkûm
olduklarını ifade ettiler.
O esnada
ana yola çıkıştaki “DUR” levhası üzerine
yapıştırılan, veterinerin suni tohumlama ile
ilgili ilanı dikkatimi çekti. Biz genellikle kaş
yaparken göz çıkarmaya alışığızdır. Bu trafik
işaretindeki görüntüyü engellemenin, nelere mal
olacağını düşünmeden yapılan bir uygulama
olduğunu düşündüm. Fakat düşünceye kim değer
veriyor ki! Ancak ilanda sabahları
güzergâhtan geçileceği ifade edilmesine rağmen,
zavallı bir hayvan öğleden sonra hala daha bağlı
bir şekilde veterineri bekliyordu.
Oradan
bir taziye evine geçtik. Elazığ yöresindeki
taziye usulü çok güzel dini ve insani bir vazife
olarak devam etmektedir. Biz de bu
vazifemizi bir aşr-ı şerif okuyup manasını
açıklayan kısa bir sohbet ile yerine getirip
merhumun ilkokul 2. sınıfa giden oğluna verdiğim
kitap hediyesinden sonra, “Avrupa Birliği
Sürecinde Meslekler” konulu panele ulaşmak
üzere yola koyulduk.
Dört
yıldızlı otelin önünde İstanbul’dan panel için
gelen misafirlerle karşılaştık ve salona beraber
geçtik. Salon, ağırlığı dershane öğrencileri
olduğu anlaşılan kalabalık bir atmosferdi.
Misafirlerin yerleştirilmesi esnasında kısmi ev
sahipliği rolümü yerine getirdikten sonra panel
başladı. Ses düzeni noktasında bir sürü mikrofon
olmasına rağmen, toplam kaliteye uygun verimli
bir mikrofon noktasında sıkıntı yaşanıyordu. Bu
esnada bizim meslek adamlarımız gibi, bir
sürü var ama hiçbirisinden tam verim alınamıyor
gibi, bir cümle dilimden akıverdi.
Salonun
duvarında “İçerideki ses düzeyi, devamlı
duyma bozukluğuna yol açabilir” uyarısı
dikkatimi çekti. Aynı uyarı bir sonraki gün,
düğün salonunun girişinde de vardı. Yine aynı
gün “Üç Gakkoş” ve “Görmek İstediğimiz Nesil”
konferansı çerçevesinde düzenlenen programın ses
düzeyi de kulakları sağır edecek düzeydeydi.
Sorumlular ile konuştuğumda birilerinin sesin
böylesine yüksek olmasını istediğini, aslında
kendilerinin de bundan rahatsız olduklarını
ifade ediyorlardı. Bilindiği üzere yüksek
desibelli sesler gerçekten devamlı duyma
bozukluğu, yani sağırlığa sebebiyet
verebilmektedir. Kim bizi sağır etmek istiyor
acaba ve niçin? Zaten gerçekleri duymak
isteyen bir kulak ve kalbe sahip olma
noktasında, nerede olduğumuz düşündürücüdür.
Meslekler ile ilgili panelin sonuna doğru ikindi
namazının vaktinin daraldığı için, mescit veya
namaz kılabileceğim bir yerin olup olmadığını
sordum. -1 katta olduğunu söylediler. O katta
mescit olarak görünen bir yer yoktu. Fakat
doktor odası olarak görünen yere bir iki seccade
konularak bu ihtiyaca cevap verilmişti. Bu
durum, bana 4 yıldızlı otel standardını
sorgulama ihtiyacı hissettirdi. Çünkü anlaşılan
bina yapılırken mescit bir ihtiyaç olarak
görülmemiş ve planlanmamıştı.
Yine
birçok binada karşılaştığımız alafranga wc
meselesi de bu standart konusu ile yakından
ilgilidir ve birçok modern(!) dizaynlı yerin
ciddi bir problemi olarak devam etmektedir.
Nitekim geçen haftalarda komşu vilayetteki
modern hastanede alaturka wc noktasında şahit
olduğum kirli manzaraya birçoklarınız şahit
olmuştur. Bu durumu sorgularken orada
görevli bir doktor hastanedeki bulaşıcı
hastalıkların çoğunun bu alafranga wc’lerden
kaynaklandığını ifade etti. Çünkü umumi
yerlerde bu gibi yerlerin kullanımı ve temizliği
ciddi bir problemdir. Hem kültürümüze uymaması,
ihtiyaçları karşılamaması ve fonksiyonel
olmaması, hem de umumi yerlerde kullanım zorluğu
açısından.
Hayatımızın maddi ve manevi ihtiyaçlarımıza
cevap verecek şekilde dizayn edilmesi
temennisiyle.