Çocuk vardır kıpır kıpır, etrafı alt üst edip bir de kahkaha koyuveren.Çocuk vardır, dikkatini dersine teksif ettirebilmek için anası kelimenin tam anlamıyla ağlar!
Çocuk vardır, neş’eli, keyifli, ama oyunbozan ve sık sık öbürleriyle itiş kakışa giren…
Çocuk vardır sessiz sâkin ve hayâlperest…
Velhasıl, tıpkı biz yetişkinler gibi, her çeşit çocuk vardır. Peki, hastalık veya anormâllik ne zaman başlar?
Genel olarak eski ismiyle tababet-i akliyede, yâni psikiyatride ele alınan hastalıklar veya ârızalar (hatalı olarak “bozukluklar” deniyor) kabaca ikiye ayrılabilir: 1) Herkeste görülebilecek birtakım davranış, düşünce ve idrak özelliklerinin aşırıya kaçması ve kişinin işlevselliğinin bozulmasına yol açmasıyla karakterize olan durumlar; 2) Kesinlikle sağlıklı insanlarda görülmeyen, işlevselliği bozan davranış, düşünce ve idrak kusurları.
Önce ikinciye örnekler vereyim. Meselâ bir insan “ben başbakan olacağım” diyorsa, eğer bu kişinin bu iddiası hayat şartları ve bağlamıyla aşırı derecede imtizaçsız değilse, normâl ve sağlıklı bir şeydir. Ama birisi “ben Başbakanım” diyorsa ve adı da Recep Tayyip Erdoğan değilse, buna hakikaten inanıyorsa, burada bir hezeyan söz konusudur. Bunlara mümkün olan ama gayrı vârit hezeyanlar denir; yâni mümkündür ama aslı astarı yoktur. Bir de buna Andromeda Galâksisi’nden yollanan delta dalgalarının yol açtığını ve bu sûretle dünyayı ele geçirmek istediklerini ekliyorsa, pek muhtemelen şizofrendir. Bunlara ise gayrimümkün ve gayrı vârit hezeyanlar denir; yâni hem mümkün değildir, hem de -tabii ki- aslı astarı yoktur. Aynı şekilde, uluorta çırılçıplak dolaşıp ona buna saldırmak gibi ağır davranış kusurları, öte âlemden yâhut uzaylılardan gelen sesler işitme gibi belirtiler de psikoz (akıl hastalığı, folklorik tâbirle delilik) alâmetleridir.
Şimdi birinci gruba dönelim… Herkes yeni ve meydan okuyucu bir ortama girerken bir miktar heyecanlanır; bu esasen sağlıklı ve iyi bir evrimsel intibak stratejisidir. Bu sâyede çok dikkatli, uyanık, hata yapmamaya özen gösteren ve megalomaniye kapılmayan bir ihtiyatlılık içinde davranırsınız. Ama bu heyecan bir fobiye dönüşüyorsa, eliniz ayağınıza dolaşıyorsa, evdeyken mükemmel şekilde icra ettiğiniz gitar eserini konser salonundayken ellerinizin titremesi ve avuçlarınızın aşırı terlemesi sebebiyle çalamıyorsanız, işte bu aşırı bir performans anksiyetesidir ve muhtemelen Sosyal Anksiyete Hastalığı’ndan muzdaripsinizdir.
İşte, gerek çocukluk çağında gerekse yetişkinlikte, aktivite (hareketlilik) seviyeniz ve dereceniz de aynen böyle ele alınabilir. Cevvâl, atılgan, hızlı intibak gösteren ve zeki insanlar için çok faydalı ve başarı sağlayıcıdır bu davranışsal özellikler… Ama eğer işlevselliği bozuyorsa, çocuğun veya yetişkinin toplumsal ilişkilerini zedeleyip sağlıklı ilişkiler kurmasına engel teşkil ediyorsa, hiçbir görevi veya ödevi bitiremeyip sürekli olarak daldan dala uçuyorsa ve sonuçta elini attığı hiçbir şeyi tamamlayamıyorsa, artık buna Hiperaktivite Hastalığı denir. Sıklıkla Dikkat Eksikliği de refakat eder. Bu sebeple Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) diye anılır.
Çocuklukta da, yetişkinlikte de DEHB şiddetli intibak bozukluğuna ve toplumsal dışlanmaya, akademik ve meslekî kayıplara yol açan ciddi bir hastalıktır. Çocukluk çağında %8 civarında rastlanırken, yetişkinlikte %4 ilâ 6 oranında görülür. Beyinsel bir gelişim ârızası ve hele şiddetli vak’alarda mutlaka ilâç tedavisi şarttır. Manik veya şizofrenik bir taşkınlıktan %100 farklı olarak, hiperaktivite tedavisinde merkezî sinir sistemini uyaran ilâçlar iyi geliyor. Bu nasıl mı oluyor?
Çünkü beyinde etkiledikleri ve değiştirdikleri mekanizmalar farklı.
Hele bâzılarının sandığı gibi, asla kokain filân vermiyoruz…
Sevgi, şefkat ve paylaşım dolu günlere…